İmralı'ya Türkiye ile oynama izni verilmemeli!
İmralı’daki terörist Türkiye ile yirmi altı yıldır kanlı bir oyun oynuyor. Kanlı örgüt mensubunun bu oyunu oynamasına yetkililerin yanlış tutumları neden oluyor. Öcalan sözüm ona görülmekte olan davasıyla ilgili olarak avukatlarıyla görüşüyor, onlar böylece aldıkları talimatları hem medyaya hem de ilgililere iletiyor.
Abdullah Öcalan adına bu avukatlar “yol haritası” hazırlamak üzere görüşmelerde bulunuyor. Avukatları vasıtasıyla Öcalan, emir ve isteklerini terörist unsurlara iletiyor, onlar da Habur’dan giriyor, “Öcalan emretti geldik” diyorlar. Öcalan da içeriden “ben hâlâ örgütün emirlerime uyup uymadıklarını test ettim” diyor. Sonuçta Öcalan mesaj gönderiyor, mesajı alan teröristler karakollara saldırıyor. Yollara mayın döşüyor. Kitle katliamı yapıyorlar. Durum budur.
Hükümet ise daha yeni -bunca olan bitenden sonra- Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde örgüte talimat vermesini engelleyecek önlemler üzerinde çalışmaya başlamış. Öcalan ise pervasızca avukatları vasıtasıyla kanlı örgüte emir vermeye devam ediyor. Bunun nedenini yetkililer Öcalan’ın cezaevi koşulları nedeniyle AİHM’de açmış olduğu davaya bağlıyorlar. Bu dava süresince Öcalan ile avukatının görüşmelerinin engellenemeyeceği söyleniyor. Aksi takdirde adil yargılama ilkesinin etkileneceğinden söz ediliyor.
Ünlü hukukçu Türmen, Milliyet’teki köşesinde, Öcalan’ın avukatıyla yaptığı görüşmelerinde “örgüte talimat vermek için kullandığı kanıtlarla gösterilir, olaydaki kamu çıkarının önemi iyi ve açık anlatılır, önlemlerin AİHM’deki davayı etkilemeyeceği ortaya konulursa, AİHM’nin farklı bir karar alması olasılığı doğar” diyor. Aksi takdirde Türkiye kaybedermiş!
Şehit üstüne şehit veriliyor!
Öcalan’ın avukatlarıyla yalnız açılan davaya ilişkin hususları görüştüğünü söylemek için fena halde kör, sağır ve ahmak olmak gerekir. İktidarın bunu kanıtlaması ise son derece kolaydır. Öcalan avukatları vasıtasıyla “Size 31 Mayıs’a kadar süre” aksi takdirde “artık hiçbir şeye karışmayacağım. Kim, ne yapacaksa, kendi kararlarıdır. Orta yoğunluktaki bir savaştan söz ediliyor...” diyerek Türkiye’yi tehdit etmesinin “cezaevi şartlarıyla” hiçbir ilgisinin olmadığı orta yerdedir. Gerçekten de 31 Mayıs gününden itibaren PKK’lı, militan, sivil sempatizan ve siyasi uzantıları harekete geçmiş, onlarca insanın ölümüne sebep olmuştur. Bütün Türkiye, şehit olan yavrularına ağlamıştır. Bu durumda AİHM’e verilecekten fazla gerekli dokümanın hazır olması gerekir.
İmralı’nın sesi özellikle kesilmiyor!
Öcalan, avukatları vasıtasıyla yaptığı tehdit, verdiği emir ve yönelttiği blöfler yüzünden ülkenin istikrarını alt üst etmeye devam ediyor. Bütün bu olup bitene karşın Öcalan’ın sesinin kesilmesi bir yana yeni “yol haritaları” ve şartlar ileri sürebilmesi de engellenmiyor. Örneğin, Öcalan’ın son olarak, avukatları vasıtasıyla yaptığı görüşmede PKK’lı sitelerde şu şartları ileri sürdüğü açıklandı: “Seçim barajını düşürün, Terörle Mücadele Kanununu kaldırın, Taş Atan Çocuklar Yasasını çıkartın, KCK tutuklularını serbest bırakın ve demokratik anayasa yapın”. Çözüm için bu öneriler ve Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmeler PKK’ya yakın sitelerde çarşaf çarşaf yayınlandı.
Eğer iktidar, İmralı’daki hükümlüyü onca olan bitene rağmen hâlâ susturmuyorsa, terörle etkili bir mücadele yürütmüyor demektir. AİHM’e rağmen İmralı’nın Türkiye ile oynamasına izin verilmemelidir. İmralı tümüyle sessizliğe büründürülmelidir.