İmralı postacıları
Diyarbakır-Bingöl karayolunun kenevir hasadı için kapatıldığına dair iddialara devleti yönetenler tarafından cevap verilemiyor. 10 günü geçen kapatma eylemine karşı jandarmanın eli kolu bağlanmış, göz hizasındaki teröristlere karşı operasyon yapması engelleniyor. Kurulan çadırlarda örgütün paçavrası dalgalanıyor. Terörist gelip karakolun duvarına paçavra asıyor ama karşılık verilemiyor. Bu arada Silvan’da görev yaptıkları okulda İstiklal Marşı okuttukları için öğretmenlerimiz tehdit ediliyor. Silvan Kaymakamı ise öğretmenlere izin ve rapor alarak bir süre uzaklaşmaları önerisinde bulunuyor. Bunlar sadece Diyarbakır’da cereyan eden sıradan olaylar.. Silvan merkezinde İstiklal Marşı okutulamıyorsa diğer bölgeleri varın siz düşünün. Ne de olsa Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından olan “andımız” kaldırıldı. AKP hükümeti yakında açılım adına İstiklal Marşı’nın okullarda okutulmasını da kaldırırsa hiç şaşırmayalım.
İşine gelince Mehmet Akif’ten şiirler okuyan Erdoğan bakalım İstiklal Marşı konusunda ne diyecek. Bakalım Çankaya yolunda hangi şarkıyı seslendirecek. Yalova’daki belediye başkanlığı seçimi Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine örnek model olur mu, sorusuna “niye olmasın” cevabını verebilirim. Erdoğan ve AKP’nin “Çatı adayı” hususundaki paniği ortada. Tayyip Erdoğan’ın PKK dolayısıyla BDP ile ittifak yaparak seçime girme planı da faş edildi. Bunu biz yazsak, muhalefet iddia etse bir yolunu bulup inkar edebilirlerdi. Ama bizzat BDP’li Sırrı Sakık söyleyince tevil yolları kapandı. Şu ana kadar Sakık’ın sözlerine karşı her hangi bir açıklama yapılamayışı da kabullenme anlamı taşıyor. Eee boşuna “sükut ikrardan gelir” dememişler! Ağrı’da belediye başkanlığını kazanan BDP’li Sırrı Sakık “Ağrı’da kazanan AKP-Öcalan-BDP” diyor. Bununla da yetinmeyip kentteki caddelerden Kâzım Karabekir ismini sileceğini belirterek, Karabekir’i “katliamcılıkla” suçluyor. Van’da Orgeneral Salih Omurtak ismini AKP yönetimiyle beraber silen BDP’li Sakık aslında doğru söylüyor. AKP hükümetiyle iş birlikleri son derece başarılı. Asayiş ve güvenlik PKK’ya devredilmiş durumda. Asker ve polis karakolundan, kışlasından çıkamıyor. Şırnak Valisi örneğinde olduğu gibi Öcalan’a övgüler diziliyor. Devletin gücü, otoritesi, denetlemesi konusunda hassasiyet gösterenler Oslo Mutabakatı gereği derhal görevden alınıyor. Dahası daha önce terörle mücadelede örgütün inlerine giren komutanlardan kumpas ile intikam alınıp cezaevlerine tıkılıyor. Velakin “Havuz Medyası” paralel yapının inlerine girildiğini Tayyip Erdoğan ağzı ile manşete çekiyor. Alem aptal bunlar uyanık ya.. Kumpasçıların, paralelcilerin inlerine girilmiş de biz göremiyormuşuz.. Kral çıplak değil yani.. Madem inlerine girildi, bir Allah’ın kulu göz altına alınıp soruşturma yapıldı da bizim mi haberimiz yok. Hakimler, savcılar sorgulayıp tutukladılar da gazeteler mi yazmadı? Bir kayıkçı kavgası sürüp giderken, PKK’ya verilen sözlerin yerine getirilmesi için “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra” erteletmesi gayretlerine kör sandalcı ile sağır sultan bile tanık.
İmralı Adasına MİT görevlileri ve BDP heyetleri dışında kimseye izin verilmediğini açıklayan Bakanlığın yeni görevini candaş medya ortaya çıkardı. MİT ile BDP heyetinin yeni görevi Öcalan ile platonik sevgilileri arasında postacılık yapmak.. İmralı’ya mektup ve fotoğraf gönderen PKK’lı Nesrin Akgül’e cevap yazan bebek katili “Özgürlük eylemine kalkışan Kürtlerin ve dostlarının aşkı ancak kolektif ve platonik yaşanabilir. Benim yaşta birisi için bile aşkın özelleşebileceği, tekilleşebileceği konusunda ihtiyatlıyım ve bir türlü olumlu cevap veremiyorum. Umarım çözüm süreci bedenen de hepimizi yakınlaştırabilir” diyor. Meali ise “yakında ev hapsine çıkacağım, seni yanıma sekreter olarak alabilirim. Biraz daha sabret. Ardından milletvekili seçilince danışman kadroma ve haremime dahil olabilirsin” anlamını taşıyor. Postacılığın eskisi gibi kıymeti harbiyesi kalmadığını sananlar yanılıyor. Kim bilir, İmralı’ya ucu yakılmış ne mektuplar gidip geliyordur. PTT’in ’P’si özelleşirse İmralı mektuplarından televole programlarıyla sezon tanımayan televizyon dizileri bile çıkar.
Not: Anayasa Mahkemesi’nden halen ses seda yok. “Adalet Nöbeti” 31. günü devirdi. Ankara-İncek’te nöbete destek olanların sayısı giderek artıyor. Balyoz kumpasının dosyası kapsamlı ama geç gelen adalet, adalet değildir. Başta AYM Başkanı Haşim Kılıç olmak üzere, AYM hakimlerinin bir an önce kara vererek tutukluların özgürlüklerine kavuştuğunu görmek istiyoruz.