İmambayıldı
Bugün yazıma, “İmambayıldı” ile başlamak istiyorum. Bir başka yazımda bu lezzetli yemeğin tarifini yapacağım. Biliyorsunuz, ABD Büyükelçisi Ricardione’ye, gazeteciler çok seviyor diye imambayıldı getirmişler. Tesadüf mü. Sanmam. Bence bunu getiren de, yiyen de Silivri’de yerini garanti etti. Bugünlerde İmamla ilgili her şey bomba anlamına geliyor ya. Neden mi?
Ne diyor Başbakan Strasbourg’da o ulvi ve derin bilgisi ışığında İmamın Ordusu kitabı için? Bir bomba kadar bomba yapmaya yarayan malzemeyi de bulundurmak suçmuş. Vay gülüm vay. Belli askerliği koftiden yapmış.
Kardeşim en iyi bomba ham maddesi gübrelerde bulunan maddelerdir. Bütün bu bilgiler internette var. Hani taraftarlarınızla yazıştığınız internet var ya orada. O zaman bizim tüm çiftçileri tutuklamak gerekir. Başbakan’ın bu engin görüşü ve derin bilgisi anlaşıldığı kadarı ile çevresindeki çok kıymetli danışman ordusundan kaynaklanıyor.
Danışman dedim de aklıma geldi. Biliyor musunuz, seçim için AKP’nin aday listesi bir anlamda Erdoğan’ın gelecek projeleri için taban oluşturuyor. Bir kere Brüksel’deki Büyükelçi Volkan Bozkır istifa edip AKP’den aday olmuş. Nedense hiç şaşırmadım.
Volkan Bozkır, Turgut Özal’a da çok yakındı, New York konsolosu olduğu sırada. Biliyorsunuz AKP’yi aslında Özal ailesinin aşırı dinci kanadı kurdu. Özalların büyük etkisi var bu işte. Volkan Bozkır’ın Egemen Bağış’tan boşalacak AB’den sorumlu bakanlığa getirilmesinin planlandığı söyleniyor. Eh işte yabancısı olmadığı bir anlayışla çalışacak.
İkinci bir danışman ise İbrahim Kalın. Adam Barzani’nin odasında bağlama ile Yemen türküsü bile çaldı. Washington’da dinleyicisi ve katılımcısı olmayan bir düşünce üreten kurum kurdu. Hep merak ediyorum parası nerden geliyor diye? İbrahim Kalın’ın AKP’nin seçimi kazanması durumunda Davutoğlu’nun yerine Dışişleri Bakanı olacağı söyleniyor. Davutoğlu’nun ulvi dış politikaları tutmadı.
Şimdi diyeceksiniz bu değişiklikler neden. Çok basit, Erdoğan bir şekilde tarikatla usul usul yolları ayırıyor. Size bir önceki yazımda Bülent Arınç’ın Washington’da bir gazeteciyi bir soru üzerine tehdit edişini anlatırken böyle bir durum olabileceğini ima etmiştim.Nitekim bunun gerçek olma yüzdesi aday listesiyle birlikte yükseldi.
Abdullah Gül’ün tüm kadrosu temizlenmiş. ABD tezkere rezaleti nedeniyle ondan hiç hoşlanmamıştı. Bu ara ABD daha önce kullandığı tarikatı da tavsiye hazırlığında. Okulları ve geliri konusunda büyük soruşturma var. Herhalde Erdoğan bunların istihbaratını aldı. AKP gurubundan kalan bir avuç ise o kadar güçsüz ki yerleri değiştirildiği zaman bile gık diyecek halleri yok.
Erdoğan geleceğe yatırım yapıyor. Yeni iktidarının temellerini atıyor. Tabii seçilirse. Etrafına mutlak sadık adamlarını topluyor. En ufak kuşku duyduğunun ise üzerini çiziyor.
Şimdi gelelim Başbakanın Strasbourg’ta Avrupa Parlamentosunda yaptığı konuşmaya. Bu konuşma daha önce de gördüğümüz Davos olayındaki “one minutes” çıkarmasından farksız. Erdoğan böylece seçim kampanyasını Avrupa’dan başlatmış oldu. Onun Avrupa parlamentosunda sarf ettiği sözlere hiçbir uygar ülke siyasetçisi pabuç bırakmaz.
O konuşma aslında Türkiye’deki seçmene yönelikti Ne kadar gâvurlara dik duran bir lider havası yarattı. O nu miting meydanındaki göbeğini kaşıyan adamlar yer ben yemem, yapılan konuşmaların hiç biri gerçek anlamda değil.
Biz yapılan bu konuşmaların aksine uygulamaları biliyoruz. NATO’nun Libya’da ne işi var dedi. Ertesi gün haçlı konvoyuna katıldı savaş gemileri uçaklar ve üs verdi. ABD’ye kafa tuttu radar sisteminin füzesavar sisteminin düğmesi bizde olmalı dedi. Ertesi gün sistem ondan habersiz kurulması için karar alındı. Hangi konuda ak dediyse karasını uyguladı. Onun için gâvur illerindeki söylemleri beni etkilemiyor. Keşke söylediği kadar cesur ve doğru olup ulusunun haklarını koruyabilse. Nerede????