İktidar dediklerinin tam tersini yaptı (17 Mart 2021)

Siyasi iktidar 2 Mart'ta ''İnsan hakları eylem planı''nı açıkladı. Ancak hapisteki gazeteciler hâlâ çıkmadı. Cumhurbaşkanına hakaretten açılan davalar rekor seviyeye çıktı.
12 Mart'ta ''ekonomi reform paketi ''açıklandı. Aynı gün TL değer kaybetti. Piyasalar olumlu tepki vermedi. O kadar ki, Merkez Bankası'nın faizleri birkaç puan artırması bile daha etkili olmuştu.
İktidar ekonomi alanında bugüne kadar 22 reform paketi açıkladı. Ekonomide geldiğimiz yer, kriz eşiğidir.
Anlaşılan bu paketlerin adına reform diyerek iktidar daha fazla algı yaratmak istiyor. Gerçekte bunların hiçbiri reform değildir. Söz gelimi son açıklanan pakette, kredi teşviki vermek veya esnafı gelir vergisi dışında tutmak reform değildir. Vergi sisteminde reform, 1950'de kazanç vergisini kaldırıp yerine daha modern vergiler olan gelir ve kurumlar vergisini getirmektir. Ya da 1984'te muamele vergisinin kaldırılıp yerine KDV'nin getirilmesidir.
Türkiye son 20 senede yalancı reform yorgunu oldu. Realiteye aykırı algı yaratma yorgunu oldu. Artık ters tepiyor.
Ak Parti iktidar olduğunda 2002 yılı sonunda 'Acil eylem planı' açıkladı. Bu planda bir ay, 6 ay ve bir yılda 300 önlem gerçekleştirmeyi taahhüt etti. Bunların bazıları hiç yapılmadı, bazılarının da tersi yapıldı.

Kamu yatırımları yapılacak denildi; kamu altyapı yatırımları özelleştirildi. Bütçe içinde kamu yatırımlarının payı, sermaye transferleri dahil yüzde 6 ile sınırlı kaldı.
Sayıştay denetimi artırılacak denildi; 2012 yılında Sayıştay kanununda değişiklik yapılarak, Sayıştay'ın kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli yapılıp yapılmadığı konusundaki denetim yetkisi kaldırıldı.
Reel sektör teşvik edilecek denildi; reel sektör bankaların insafına bırakıldı. 2017'den beri konkordato ve iflaslar tavan yaptı.
Güven ortamı oluşturulacak, hukuk devleti zeminine oturtulacak denildi; Türkiye tarihinin en büyük güven bunalımını yaşıyor. Dünya adalet projesinde Türkiye, hukukun üstünlüğünü kaybeden ülkeler içinde il sıralarda yer alıyor.
Halka ucuz elektrik denildi; Elektriğe enflasyonun üstünde zam yapıldı.
Çiftçiye destek denildi; hatta 2006 yılına çiftçiye destek millî gelirin yüzde birinin altında kalamaz diye yasa çıkardı ve fakat sözünü daha ilk yıl tutmadı ve 2007 yılında çiftçiye verilen destek, millî gelirin yüzde 0,7'si kadar oldu. Son yıllarda ise millî gelirin yüzde 0,4'üne düştü.
İhale Kanununu AB standardına çıkaracağız denildi; İhale Kanunu 191 defa değişerek şahsa ve kurumalara mahsus kanun haline sokuldu.
Devlette norm kadro denildi; Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti genel başkanı olunca otomatik olarak devlet de partizan devlet oldu. Valiler de devletin değil, partinin valileri oldu.
Orta öğrenimde mesleki ve teknik eğitim denildi; İmam hatip ağırlıklı bir eğitim sistemi geldi.
İşsizliğe çözüm denildi; 2000 yılında yüzde 6 olan işsizlik oranı yüzde 13'e yükseldi.
Cari açığı azaltacağız denildi; Türkiye 2003-2020 arasında 611 milyar dolar cari açık verdi.
Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. İnsan unutma özürlüdür. Bugünkü siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar birikerek geldi. Bunları görmedik ve çok çabuk unuttuk.
Bugün, açıklanan reform programlarını tartışmaya bile gerek yok, çünkü hepsi ölü doğdu.

Yazarın Diğer Yazıları