İkinci tur başlamadan bitti
Rum tarafının müzakerelerle ilgili olumsuz tavrı sürmektedir. Müzakerelerin ikinci ve özlü aşamasının başladığı 6 Mayıs’tan önce, bu sürece zarar verecek birçok açıklamalar yapıldı.
Ruhani görev ve sorumluluklarının dışında, emlak komisyonculuğu da dahil, her işe karışan Güney Kıbrıs Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos her zaman yaptığı gibi sorumsuzca ve küstahça konuştu.
Rum tarafında yayınlanan Fileleftheros gazetesinin “Müzakereler İlerlemeyecek” başlığıyla yansıttığı haberinde, “Yeni Jüstinyen ve Kıbrıs Başpiskoposu” sıfatıyla lanse ettiği II. Hrisostomos’un, Baf’ın Yayla köyünde, Panaya Hrisoyaliotissa isimli Gürcü manastırı arkeolojik alanının açılış töreninde yaptığı konuşmaya yer verdi. Gazete II. Hrisostomos’un sözlerini okurlarına şöyle aktardı: “Müzakereler bir yerde kopacak. Türkler her şeyi istiyor. Bizim onlara verecek bir şeyimiz yok çünkü her şeyi aldılar, vermeleri gerekir. Vermezlerse sona ulaşabileceğimize inanmıyorum. Biz sona ulaşmayı ve iyi olmasını diliyoruz. Ancak bu bize değil daha çok öteki tarafa bağlıdır. Sona ulaşmak için iyi niyete sahibiz.”
Alithia gazetesi ise haberi “Başpiskopos Kara Haberci” başlığıyla okurlarına aktardı.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada “Kıbrıs sorununda, görmezden gelemeyeceğimiz bir fırsat penceresi var, yeter ki kılavuzumuz Uluslararası Hukuk ve Avrupa müktesebatı olsun” dedi.
AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, Kıbrıs müzakerelerinin önceki gün başlayan ikinci turunda Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’ten ana ilkelerde çok daha tutarlı, Rum Ulusal Konseyi’nde uzlaşılan hedeflerin uygulanmasında esnek taktik istedi.
Haravgi haberi “Müzakerelerin İkinci Turunda Daha Çok Tutarlılık... AKEL Genel Sekreteri Kıbrıs Rum Tarafından Net Hedefler ve Net Taktik İstiyor” başlığıyla aktardı.
Müzakerelerin ilk aşamasıyla ilgili olarak “Türk tarafının, Kıbrıs sorunu görüşülürken ezelden beridir ortaya koyduğu aynı tavrı göstermesini beklediğini, bu dönemde (AKEL’in) beklemediği herhangi bir şey olmadığını” söyleyen AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu sözlerini özetle şöyle sürdürdü:
“Bu nedenle bizim tarafın müzakerelere net hedeflerle ve bu hedeflerin hayata geçirilmesini hedefleyecek taktikle gitmesi gerektiğinde ısrar ediyoruz. Müzakerelere Kıbrıs sorununun temel çözüm ilkelerinde ısrar ederek gitmemiz, bugüne kadar başarılmış görüş birliklerini değerlendirmemiz ve müzakere masasına sunduğumuz tezlerin özü konusunda talepkar, aynı zamanda Ulusal Konsey’de süreç içerisinde belirlenen net hedeflerin hayata geçirilmesiyle ilgili taktiğimizde esnek olmalıyız.
Müzakerelerin başlayacak olan bu özlü aşamasında çok daha kararlı olma olanağına sahip olmamız için Başkan Anastasiadis’in bu meselelere çok daha tutarlı yaklaştığını görmek isteriz. Türk tarafı karşılık verirse, ya uluslararası toplumdan bazılarının yapacağı müdahaleden veya Türk hükümeti Kıbrıs sorununun çözümünün kendi çıkarı açısından iyi olacağını anladığından verecek. Yok eğer vermezse, muhtemel bir çıkmazdan tamamen Türk tarafının sorumlu olmasını güvence altına almalıyız.”
Rum tarafında müzakere sürecinin bir anlaşma ile sonuçlanacağına inanç yoktur. Rumlar Annan Planı referandumunda anlaşma adına kaçan fırsattan da gerekli dersi almamıştır. Fileleftheros gazetesi Annan Planı referandumu ve Kıbrıs sorununa ilişkin soruların yer aldığı kısa bir anket yayımladı. Ankette Kıbrıslı Rumların, Annan Planı’na ilişkin referandumun yapılmasının, 10 yıl ardından, Annan Planı’na ret oyu vermelerini doğru buldukları belirtildi.
Gazete ankete katılan Kıbrıslı Rumların yüzde 60’ının, Annan Planı’nın ret edilmesini doğru bulduğu, yüzde 40’ının ise Annan Planı’nın maalesef ret edildiği şeklinde görüş ortaya koyduğunu belirtti. Habere göre Kıbrıs sorununun bugün iyi veyahut kötü bir durumda olup olmadığı sorusuna karşılık ise ankete katılanların, yüzde 40’ı Kıbrıs sorununun hemen hemen aynı durumda, yüzde 36’sı kötü durumda, yüzde 24’ü ise iyi durumda olduğunu dile getirdi.
Rum tarafındaki bu eğilimler ışığında müzakerelerden olumlu bir sonuç alınabileceğini zannedenler büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını yakında anlayacaklardır. Türk tarafı olarak müzakerelerin çökmesinin ardından ortaya çıkacak yeni düzene biran önce hazırlık yapmalıyız. Gerekli lobi hareketleri ve diplomatik kanalların vakit kaybetmeden devreye sokulması zaruridir. Şimdiden Rum’un müzakerelerle ilgili olumsuz tutumunu örnek ve belgeleriyle ilgili mercilerle paylaşmakta fayda olacaktır. Yoksa Rum-Yunan ikilisi her zaman yaptığı gibi müzakerelerin başarısızlığının faturasını Türk tarafına çıkarma çalışmalarında başarılı olabilecek ve milli davamız bundan zarar görecektir.