İkinci kümedeki Türkiye
Sizi bilmem ama ben dikkat ettim, Tayyip Bey iç politikada gündem değiştirmek için ne zaman İsrail’e laf etse, Washington’a mutlaka bir iki adamı gelir. Herhalde İsrail’e dolaylı ve ABD üzerinden mesaj vermek istiyor. Sanki “aldırmayın benim söylediklerime, onlar size değil, ciddiye almayın” demek istiyor.
Bu arada Lübnan’daki konuşmasında sarf ettiği sözler buralarda herkes tarafından bıyık altından gülünerek izleniyor. Hani Sultan Tayyib’in “Katile katil derim” lafı var ya. Acaba neden hırsıza hırsız diyemiyor, ya da neden adam gibi adalet uygulamıyor diyorlar.
Yazıya böyle başlamamın nedeni ampul iktidarının Dışişleri Bakanı sıfır sorun Türk dış politikasının mimarı Ahmet Davutoğlu, Washington’a geliyor. Hem de yanında üç gün önce Edelman’ın lafları üzerine ABD’nin Türk demokrasisini kıskandığını söyleyen AKP Başkan yardımcısı Ömer Çelik ile birlikte. Hatırlarsanız Ömer Çelik, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi ve Pentagon görevlisi Neoconcu Edelman’ın lafları üzerine “ABD bizim demokrasimizi kıskanıyor” gibi laflar etmişti.
Amerikalılar bu ara başlarına Türkiye’yi dolamak istemiyor. Zaten son günlerde çelişen o kadar çok konu var ki. Geliş amaçları sanmayın ki Amerikalılar bizimkileri, özledi davet etti. Yok, efendim yok. Davutoğlu’na ayıp olmasın diye Dışişleri Bakanlığı’ndan bir randevu alınmış.
Ahmet Davutoğlu Washington’a, Foreign Policy dergisi tarafından seçilen dört yabancı devlet adamına verilecek ödülü almak için geliyor. Eskiden bir düşünce üreten kurumun bünyesinde olan dergi, 2008 yılında Washington Post’a geçmiş.
Gelelim Davutoğlu’na, Georgetown Üniversitesinde bir konuşma yaparak zigzaglar çizen Türk dış politikasını anlatacak. Bakan daha öncede buradaki Türk toplumu ile görüşecekmiş. İşte burası merak konusu? Türk toplumunun hangi kanadıyla görüşecek acaba?
ABD’deki Türk toplumu bölünmüş durumda. Tarikatçılarla Atatürkçüler diye. Her iki gurubun faaliyetleri ve etkinlikleri de farklı. Laik Atatürkçü dernekler (ki bunlar ATAA, FTAA) daha çok Kongre’de Ermeni ve Rum lobileri ile mücadele ediyor. Yani Türkiye’nin düşmanları ile boğuşuyorlar. Öte yandan tarikat tarafından üretilen dernekler, Hoca efendinin ve tarikatın propagandasını yapıyor. Hükümet tarikat örgütlerine ve onların kurdurduğu Think Tank’lere (Düşünce üreten kurumlara) destek veriyor.
Aklımdayken bir günlüğüne AKP’nin Adalet Bakanı da gelecek hafta Washington’a geliyormuş. Neden acaba? Yoksa ABD Adalet Bakanlığı başsavcısından yeni yasal düzenlemeler konusunda talimat mı alacak.
Dedim ya Washington garip bir başkent. Bir günde en popüler olursunuz, bir günde unutulursunuz. Bir gün içinde tüm televizyonlar gazeteler sizden bahseder, bir gün gelir kimse sizi hatırlamaz bile. Dün bir gazeteci arkadaşımla konuşuyordum. Bana “eskiden burada Türkiye’nin politikaları tartışılırdı, şimdi AKP tartışılıyor” dedi. Haklıydı.
Onlar inanmamakta ısrarlı ama burası başlarına AKP gibi bir belayı nasıl sardıklarını ve nasıl kurtulacaklarını düşünmeye başladı. Hatırlarsanız daha önce ki yazılarımda defalarca vurgulamıştım, “Amerika’nın getirdiklerini Amerika götürür” diye. Şimdi bu süreç başlamış görünüyor. Onlar hala işin ciddiyetinin farkında değiller. Güç böyledir işte hiç inmeyecekmişsiniz veya hiç kaybetmeyecekmişsiniz sanırken, hop kıç üstü. Ama gidiş hem çok gürültülü ve hem de herkes tarafından “oh be iyi ki gittiler” dedirtecek şekilde olacağa benziyor.