İkinci kümede birinci küme palavraları

Biz, Amerika’da yaşayan Türkler, bu “Ermeni soykırımı” oyununu iyi biliriz. Hemen hemen her seçim dönemi ve yılı içinde konu Washington’da alevlenir. Siyasetçilerin de işine gelir, Türkiye’ye şantaj yapabilecekleri bir konu daha çıktı diye. Her yıl Nisan aylarının en popüler konusudur bu. Acaba ABD Başkanı yayınlayacağı bildiride soykırımı mı diyecek, yoksa başka bir lafla her iki tarafa da çiçek mi atacak? Hep merakla bekleriz.
Ermeni seçmenlerle onlara yakın politikacılar bu oyunu oynamaya bayılır. Bu saldırının ardında gerçekte olayı tahrik eden Ermeni kilisesi vardır. Çünkü onları bu yabancı topraklarda birleştiren hedef bir düşman vardır. Her sene bu oyunu oynarız. ABD’de neredeyse 50 eyalet meclisi bu soykırımı olayını kabul etmişken biz hâlâ Beyaz Saray ABD Kongresi için mücadele ederiz. Ama ne hikmetse Türkiye’de işbaşında olan iktidarlar, basın ile halk her defasında yeniden öğrenir, yeniden tepki gösterirler. Aynı Fransa vakasında olduğu gibi.
Fransa konusuna gelince. Bir kere Fransa’nın yaptığı yalnızca tarihi çarpıtma değil aynı zamanda AB temel özgürlük hakları ilkesi, ifade özgürlüğünü ihlal. Bu yüzden rezalet. Aksini kimse savunamaz. İyi de Fransa ilk mi? Daha önce bu konu İsviçre’de gerçekleşmedi mi? Doğu Perinçek bu yüzden İsviçre’de yargı karşısına çıkmadı mı? Ama İsviçre ile ilişkiler al gülüm ver gülüm. Aynı İsrail gibi. İsrail ile de siyasi tehditlere rağmen ticaret maşallah üç katı artmadı mı? Avrupa’da kaç Türk diplomat öldürüldü, kıllarını kıpırdattılar mı?
Sonra oturduk, BDP niye Fransa’ya arka çıkıyor diye yazıp çizip kızmaya başladık. Herkes bizim gibi dansöz değil. Bizim basın resmen balık beyinli olduğu için ne desek boş. Kardeşim Kürtlerin en büyük destekçisi kim Fransa. Madam Mitterand’ın erkek arkadaşı kimdi tanınmış hem de PKK’ya yakın bir Kürt değil mi?
Bu arada unuttuğumuz önemli bir nokta Türkiye’nin dünya ulusları birinci kümesinden artık ikinci kümeye düşmüş olması. Baksanıza Abdullah Gül’ün telefonlarına bile çıkmıyor bastıbacak Sarkozy. Bizimkiler korkuyor falan diyor. Adam bizim topraklarımızda suratımıza hakaret etmedi mi? Biz severiz bize hakaret edenleri. İçerde aslan dışarıda kedi faslı.
Bu arada Ankara’da aklımın almadığı işler dönüyor. Mesela Deniz Baykal’ın Tayyip Erdoğan’ı karısı ile ziyaret etmesi. Yediniz mi yapılan açıklamaları. Bir politikacı kendi siyasi kariyerini yok eden bir kişiye hem de karısını alarak neden gider ki. Ben anlamadım, işin içinde bir şeyler var ama bilemedim.
Cumhurbaşkanlığının süresi tartışmaları da açılan yeni bir kulvar. Bizim söylenmeye başlayan halk, muhalefet ve siyasiler başka bir kumda oynasın diye. Bir kere Meclis’te çoğunluk AKP’de olduğuna göre adamlar nasıl isterlerse öyle götürürler. Arada bir memurlara zam konusunu atarlar ortaya, arada bir de emeklilere olmazsa ekstra bir de işçi zamları veya asgari ücret. Seç seç al. Hangi konuda oynamak istersen o konuda konuş.
Gazetecileri, bilim adamları, siyasetçileri, askerleri hapiste. Kaç yazar. Herkese demokrasi nutku atıyorlar. Bu bize has demokrasi. Aynı, Kaddafi Libya’sı, aynı Saddam Irak’ı, Mübarek Mısır’ı, Esat Suriye’si gibi. Ama biz onlara, oralara demokrasi getirenlerle birlikte hareket eder, yuvalarını yıkarız. Sonuçta kazığı yiyen de biz olduk. Mesela Suriye ile tepişmenin bedeli şimdilerde orta doğuya yapılan ihracata zarar verdi. Yalnız Kuveyt ihracatı 120 milyon dolar gerilemiş. Tam da dolar yükselmeye başlarken.
Başta da yazdığım gibi artık Türkiye ne yazık ki ikinci kümeye düşmüş birinci küme lafları atan bir ülke. Dilerim AKP’ye destek oyları ekonomik kriz içine balıklama dalışa geçen ülkem halkında yüzde 80’lere çıkar da gene oturur gâvur illerini suçlarlar, bize kötülük ettiler diye.

Yazarın Diğer Yazıları