İkinci çuval vakası
Süleymaniye’de başımıza çuval geçiren Amerika bu işi cidden alışkanlık haline getirdi. Ne de olsa dönemin Başbakanı “Ne notası kardeşim, müzik notası mı sanıyorsunuz...” sözleri ile bir kere çuval geçirilmekle bir şeyin olmayacağını açıklamıştı. Yer yine Irak.. Bu defa Süleymaniye yerine Musul.. 16kişilik askeri tim yerine 30 Özel Harekat Polisi Başkonsolosluğu koruyor. Kapıyı çalıp “teslim olun” diyenler Coni değil. Sakalları dizine inmiş terörist.. Hiç olmazsa Coniler çay içmeye geldik deyip hile yapmışlardı. IŞİD’in çiğ ciğer yiyen vampirleri berat kandilini kutlamaya değil, resmen işgale geliyor ve bir dönem Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını yapan Başkonsolos resmen teslim oluyor. Hem de bazı gizli evrakı imha etmeye vakit bulamadan. Şimdi bazıları barış havariliğine soyunup “siz de savaş çığırtkanlığı yapmayın! Ne yani çatışıp ölseler miydi?” gibi insan hakları adına bize ders vermeye kalkışabilir. Birincisi; İŞİD denilen vampirler sürüsünün ne tankı ne uçağı var. Orada görev yapan özel harekatçılar ellerindeki silahlarla en azında 3-5 saat direnebilirlerdi. Bu esnada gönderinden bayrağın indirildiği Diyarbakır’daki hava üssünden uçaklarımız kalkıp Musul semalarında uyarı uçuşu gerçekleştirebilirlerdi. Ne de olsa hükümetin elinde sınır ötesi harekat yetkisi var. Ama bu yetki nedense ne PKK ne de IŞİD için kullanılıyor. Oysa yıllar önce İsrail ordusu tarihi eserleri yıkmak için harekete geçtiğinde orada barış gücü olarak görev yapan Türk subayı, tankların ve buldozerlerin yolunu kesmiş 3-5 saat içinde diplomasi harekete geçerek yıkım durdurulduğu gibi Türk askerinin zaferi ile neticelenmişti. Şimdi o subaylar Balyoz tertibinden tutuklu. Ne diyelim neresinden tutalım..
Musul’un ardından Kerkük de düşmek üzere iken Başbakan belediye başkanlarına “Ne verdiyseniz geri alın.. Bu paralelcilerin hiçbir işini yapmayın. Verdiğiniz arsaları, binaları geri alın..” talimatı veriyordu. Derken, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Musul’daki durumu değerlendirip Çankaya Köşkü’nde “Haritalı zirve”ye katıldı. Gazetelerin birinci sayfasında masanın üzerine serilmiş harita üzerinde çalışma yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın fotoğrafı var. Dışişleri Bakanı Davutoğlu New York’ta olduğu için, yardımcısı Fehmi Koru’nun kardeşi Naci Koru var. Habere göre askeri müdahale dahil tüm seçenekler ele alınmış. Hemen aklıma Dışişleri konutunda Süleyman Şah Kabri ile ilgili toplantının sızdırılan ses kayıtları geldi. Hani “üç-beş adam gönderip bombalatalım” laflarının havada uçuştuğu konuşmalar. Ardından dinleme kayıtlarının servis edilmesi ve seçim öncesi Erdoğan’ın “bunlar devletin sırlarını çalıyor” diye halka şikayet ettiği dinleme rezaleti ne de olsa seçim bitince unutuldu. Hiç temenni etmem ama yarın öbür gün Çankaya Köşkü’ndeki bu zirvenin dinleme kayıtları servis edilir de bütün dünyaya rezil olursak şaşırmayacağım. Kaçırılan TIR şoförleri için 5 milyon dolar fidye isteyen IŞİD’in elinde Başkonsolos dahil 49 görevli var. Ağanın eli tutulmaz.. Örtülü ödenekten 300-500 milyon gönderip “sağ-salim kurtardık” havası bile atılır. Ne de olsa “algı operasyonu”nun en kolay uygulandığı memlekette yaşıyoruz. İki bin Türk şoförün mahsur kaldığı Musul ve çevresinde petrol gelirinden fazla rehine fidyesi oluşuyor.
Benim asıl garibime giden Erdoğan’a övgüler dizip, Davutoğlu’nu diplomatik sihirbaz olarak gören malum medya yazarlarının ’U’ dönüşü oldu. Kimileri Orta Doğu batağına saplandığımızdan, kimileri ise Afganistan ile komşu oluşumuzdan dem vuruyor. Erdoğan’ın şu sıra başı sıkışık. Gazetelerin neler yazdığına dair raporları okuyacak vakti yok. Ama ilk fırsatta söz konusu yazarların kovulması için patronları telefonda ağlatacağından şüphemiz yok.
Savaş kapımıza dayandı. Suriye ve Irak’tan sonra IŞİD, sınırlarımızın içinde rahatça eylem yapabilir. Ne de olsa Suriye bahanesiyle yedirip, içirdik, silah ve mühimmat verdik. Kendi kışlası içindeki bayrağa sahip çıkamayacak duruma gelen ordunun gölgesi bile yok edilmişken fırsat bu fırsat...