İddialar ve Yalanlamalar!
Türkiye’de bazı gazete ve gazeteciler, gazeteciliğin dışında her şeyi yapmaktadırlar. Adamlarda tehdit, töhmet, muhbirlik, komisyonculuk, ideoloji bezirgânlığı, hedef gösterme, aracılık vb. ne ararsanız vardır.
Bütün bunları, açık toplum, şeffaflık, demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü ve AB severliğe katkı sağlamak için yaptıklarını söylerler. Son zamanlarda kimi uydurduğu ya da uydurulmuş bir belgeyi ortaya atarak, kimi olayları bilinçli bir biçimde çarpıtarak kimi de bir etki ajanı gibi olayları yönlendirerek sansasyonel haberlere konu olmaktadır.
Bir İddia!
İşte bir gazetenin (adı lazım değil) manşetten verdiği haber “İşte MİT’in Sabancı Cinayeti Raporu” biçimindeydi. Haber, gazeteci Zihni Çakır’ın piyasaya çıkacak “Kod Adı Darbe” adlı kitabına ve kitapta yer alan MİT belgesine dayanıyor. Gazetenin haberine göre MİT, 1996 yılında öldürülen işadamı Özdemir Sabancı’nın katillerini saptadı.
Cinayetin Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve kıdemli piyade yüzbaşı Hüseyin Pepekal tarafından örgütlendiği ortaya çıktı. Gazetenin haberine göre operasyon derin devletin operasyonuydu. DHKP-C işin sadece taşeronuydu. Yani cinayeti para karşılığı üstlenmişti. MİT’in Sabancı cinayeti raporunda dikkati çeken bir diğer husus da; Fehriye Erdal, Mustafa Duyar ve İsmail Akkol’un, Türk istihbarat birimlerince ortaklaşa kullanıldığı.
Bir Yalanlama
MİT Müsteşarlığı açıklamasında gazetede yer alan “İşte MİT’in Sabancı Cinayeti Raporu’başlığı altında Zihni Çakır’ın ’Kod Adı Darbe’isimli kitabına atfen yayımlanan bilgi ve belge gerçek olmayıp, kurumumuz ile de bağlantısı bulunmamaktadır” denildi. Sonuçta bu malum gazete pişkin pişkin yayınına devam ederken, “Kod Adı Darbe” isimli kitapta sansasyonun sağlayacağı rantı tahsil etmeye hazırlanmaktadır.
İkinci Bir İddia!
İkinci iddianın sahibi eski bir Bakandır. Bakan Fikri Sağlar, Birgün Gazetesi’ndeki köşesinde Dolmabahçe Sarayı’nda Mayıs 2007’de gerçekleşen Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt görüşmesinde, Erdoğan’ın, Büyükanıt’ın eşiyle ilgili bir dosyayı masaya koyduğunu ve o günden sonra Büyükanıt’ın Erdoğan ve AKP’yi doğrudan hedef alan açıklamalardan kaçındığını iddia eden bir yazı yazmıştır.
İkinci Bir Yalanlama!
Başbakanlık ve Genelkurmay, Fikri Sağlar’ın bu iddialarını sert ifadelerle yalanlandı. Başbakanlık açıklamasında “Başbakanımızın Orgeneral Büyükanıt ile yaptığı bir görüşmenin içeriği hakkında hayasız bir yalan, alçakça bir iftira yer almıştır... Akıl süzgecinden bile geçmeyecek böylesine hayasız yalanları önce yayınlayıp sonra yalanlama gelmezse doğru ilan etmek, basın meslek ilkeleri bakımından büyük bir ahlaksızlıktır” denildi.
Fatih Çekirge: Kirliliği “Başbakan’ı şantajcı, Genelkurmay Başkanı’nı da şantajdan korkmuş bir komutan durumuna düşürecek kadar iğrençleşti” diye yazmış.
Üçüncü Bir İddia!
Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’ndan gelmiştir. Orakoğlu, Ergenekon ile terör örgütünü bir vatansever olarak yan yana kullanmaktan imtina etmediği konuşmasında “Abdullah Öcalan, Ergenekon üyesidir, Mahir Çayan finanse etmiştir”. Eski İstihbaratçı “PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın da ’Ergenekon’ üyesi olduğunu iddia etmiştir.
Son iddiaya yalanlama gelmemiştir ve gelmeyecektir. Çünkü muhatabı muğlaktır. Ergenekon Türklerin diriliş destanıdır. Öcalan ise Ön Asya’daki Türk hâkimiyetini kırmak için terör örgütü kurmuştur. Ayrıca Öcalan, farz edelim ki ” ben Ergenekon’un değil de Emniyet Genel Müdürlüğü’nün eski istihbaratçısı Bülent Orakoğlu’nun elemanıydım “ demiş olsa bile onu kimse ciddiye almayacaktır.
Sonuçta yalanlananı ve yalanlanmayanı ile iddialar, iddia olarak kalacaktır. Ancak her üç iddia da devlete, devletin kurumlarına ve yöneticilerine karşı etkisi sınırlı da olsa kuşku oluşmasına neden olacaktır. Yapılan psikolojik bir savaştır. Psikolojik savaşta da mantık, tutarlılık ve gerçek aranmaz!