İç ve dış fırtınalar yaklaşıyor
Yaz bitti sayılır, yazlıkçılar uzun konvoylar halinde gene büyük kentlere döndü. Yazlıklar boşaldı. Yollar gene kan gölü. Türkiye’deki durumu bir süredir gözlemliyorum da şimdi inanmaya başladım. Bu kadar kuralsızlığa rağmen Allah Türk ulusunu kolluyor, koruyor.
İsrail gerginliği ilginç boyutlarda. Bizimkiler iki günde bir çıkıp bir nutuk patlatıyor. Bu kadar mı olur dünyadan kopukluk, dünya ekonomisi ve gelişmelerden haberdar olmamak.
Bizim Kasımpaşalı Gazze’ye gidecekti. Sonradan öğrendik ki vaz geçmiş. Ama gerçek sebep yalaka basında yok. Hadlerine mi düşmüş yazmak. Benim gibi onlar da biliyor gerçek sebebi ama yayınlayamazlar. İsrail basınına göre, Erdoğan’a iki mesaj gelmiş. Doğru yanlış bilemem ben onların yalancısıyım.
Mesajlardan birincisi her iki ülkenin de patronu olan ABD’den. Olayları daha fazla germe, İsrail karşıtlığını İslam dünyasında tırmandırma diye. Bu mesaj Washington’dan. İkinci mesaj ise İsrail’den, güvenliğinizden sorumlu olmayız bir kazaya kurban gidebilirsiniz cinsinden.
Bizimki Kasımpaşalı ya ne hikmetse Gazze ziyaretini yuttu, unuttu. Yakışır, her zaman böyle olmadı mı? Füze kalkanı konusunda farklı mı oldu? Libya’ya NATO saldırıları konusunda üç gün ara ile yaptığı açıklamalar farklı mıydı? Bizim ampul iktidarı hızla dönmesini çok iyi becerir. Aynı Kılıçdaroğlu’nun anlattığı vantilatör saat örneği.
Ama biz dış politika konusunda kazık yemeye alışmış bir milletiz. Ne zaman ekonomi kötüye gitse hemen bir dış politika krizi yaratır, emeklilere zam yalanı sahneye çıkar. Yıllardır aynı masal; bari yeni bir yalan bulsalar da halk inansa, artık yemiyorlar.
Ekonomi konusunda, fırtına konusunda büyük bir uyarı var. Bu uyarıda Türkiye’nin de adı geçiyor. 2013’te beklenen dibe vurma ne yazık ki daha erken meydana gelecek deniyor. Gerekçe de bazı ülkelerin gerçek önlem yerine safsata ve politik önlemlere yer vermeleri. Bu konudaki teşhis büyük krizi haber veren Nouriel Roubini küresel fırtına ve dibe vurmanın erken bir tarihte olacağını söylüyor.
Ama görünen o ki Türk halkı tevekkülle bu durumu kabullenmiş gibi. Pazarlardan sebze meyve toplamayı ve sadaka verilmesini normal kabul ediyorlar. Adam, krizin yüzde 60 dünya ekonomisini birincisinden daha yüksek şartlarla vuracağını belirtiyor. Ve daha fazla teşviklere ve büyüme oranlarına ihtiyaç olduğunu, cari açıkların azaltılması gerektiğini vurguluyor.
Gelelim İsrail yalanına. İsrail krizleri başından beri kontrollü bir krizdir. Ne zaman bizimkilerin başı belaya girse bu krizi yaratırlar. Geçen yazımda da altını çizdim, krizin geleceği altı aydır belliydi. Hangi diplomatik çabayı yaptılar da bu kararın böyle çıkmasını önleyebildiler. Bence bu kararın böyle çıkması bir yerde işlerine geliyordu.
Eğer gerçekten efeleniyorsan, ikili ticaretin her türlüsünü kesmek zorundasın. Benim bildiğim kadarıyla ve İsrail basının yazdığına göre böyle bir şey yok. Aksine ticaret krizler zamanında üç kat büyümüş. O zaman adama yesinler senin krizini derler.
Bizim halka da hayret ediyorum. Arap dünyasının milli kahramanı, İslam âleminin halifeliğine soyunan adamın kendi halkı umurunda bile değil. Ama işin daha acısı bu umurunda olmaması da Türk halkını hiç mi hiç ırgalamıyor. O zaman ne derler, kendi düşen ağlamaz.
Yurt dışından gelen birçok arkadaşımla konuştum, herkes dışarıda gördükleriyle şoke olmuş durumda. Onlar dışarıda her dakika Türkiye için yazıp çizerken içerdekilerin gamsızlığı insanı çıldırtır bir durum. Ermeniler Türkiye’den toprak almak için dava açmışlar, İncirlik dâhil topraklarını istiyorlar. Öte yandan Rum Ortodoks kilisesi habire yeni mal beyanlarında bulunuyor ve yeni mallar istiyor.
İşin acı tarafı ise batı dünyası, içindeki Müslüman azınlığı temizleme kampanyası başlatmış durumda. Bundan en fazla zararı görecek de 3 milyon işçisi olan Türkiye. Bunların Türkiye’ye dönmesi halinde olacakları tahmin edebiliyor musunuz? Özetle yakın tarihte Türkiye’yi ekonomik ve sosyal kriz bekliyor. Ama ne yazık ki her ikisi için de önlem alınmış değil. Olduktan sonra bağırmaya başlarız.