“Hüzünle gülen adam”
“Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu” adlı kitabını “hüzünle gülen adam derim ben Ona..” satırlarıyla başlayan, hiç hak etmediğim iltifatlarla imzalamıştı... Nerede, ne zaman, hangi koşullarda, kimlerle doğru yerde durmayı kendisine şiar edinen Mustafa Önsel’den bahsedeceğim bu gün. Hukukumuz eskilere dayanır. Baki olan dostluğumuzu Balyoz tertibi esnasında kavileştirdik. Aramıza taş duvarlar ve demir parmaklıklar girse de artık “bir aile” olmanın sorumluluğu ile mahpus ziyaretlerinin baş köşesinde ağırlanıyorum Mamak’ta..
Mamak bize hiç de yabancı değil.. 12 Eylül ile beraber “Zulmün Kalesi” olmuştu belleklerimizde. Hüseyin Gazi Tepesi’nden esen dondurucu rüzgarla “işkence”nin olduğu kadar “direniş”in de sembolüydü. Şimdi kumpasın konuklarının ikamet yeri. 12 Eylül’de Medrese-i Yusufiye haline dönüştürülen Mamak’ta tıptı Yusuf gibi kardeşlerinin yardımıyla uluslararası komplo ile kuyuya atılan Yusuf Yüzlüler yatıyor. Her birisi gülümsemelerinden bir şey yitirmiş değil. Üç yıldır haksızca tutuklu bulundukları halde duruşlarını değiştirmemişler. Yargıtay’ın kumpası onaylamasından sonra 2023 yılında tahliye olabileceklerini hesaplayıp, Cumhuriyetimizin 100. yılında cumhuriyetimiz yaşayabilecek mi endişesini taşıyorlar. 2023’te dışarı çıktıkları Türkiye üzerine yaptıkları espriler olağanüstü. İnsanımıza değil ama kurumlara kırgınlar biraz. Bir de Hasdal’da başlayan kader arkadaşlarının bir kısmından uzak kalışlarının kederini yaşayıp, aile bireylerine duydukları hasreti katmerleştiriyorlar hepsi o kadar.. Son günlerdeki tahliyeler sevinç kaynakları. Dışarıya, özgürlüğe yolcu ettikleri arkadaşlarının, çıkışı ağırdan alıp gitmek istemeyişlerinin öykülerini dinlemek keyif verici.
Ömürlerinin büyük bölümünü dağlarda geçiren karacı ve jandarmalar, denizci arkadaşlarından, denizaltında minicik yerde yaşayabilmenin formülünü öğrenmişler. Daracık koğuşlar denizaltı ya da kamara, havalandırma bahçesi ise geminin güvertesi. Gece, yataklarına uzanıp, gözlerine uyku girmediğinde okyanusta seyre çıkmış geminin yalnızlığı ile bütünleşiyorlar. Her biri ayrı alem vesselam..
Yeniden yargılanma ile ilgili heyecanımı paylaşmak istiyorum. Bunca pusuyla karşılaşınca tedbiri elden bırakmıyor hiç biri. Her birinin masumiyetinden Allah’ın varlığından emin olduğum tutuklu askerler bir an önce dışarı çıkma yerine bunca tahribatın nasıl tamir edilebileceği üzerine kafa yoruyorlar. Kendilerini böylesi güzel yetiştirmiş insanların birer birer tespit edilerek buraya tıkıldığını onları daha yakından tanıyınca kavrayabiliyoruz.
Mustafa Önsel’e Ekim 2011’de Silivri’de yaptığı: “Henüz doğmadığım 60 ihtilalının, öğrenci olduğum 12 Eylül’ün, uygulamalarının çoğunu yanlış bulduğum 28 Şubat’ın hıncı bizden çıkarılıyormuş gibi hissediyorum. Hazırladığım iddia edilen listelerin değil tamamı, bir tanesinin tarafımdan hazırlandığı ispat edilsin, kendimi burada yakacağım. Beni tanıyanlar bunu yapacağımı bilir” savunmasını hatırlatıyorum. Benim için yazdığı “hüzünle gülen adam” tarifi tam da ona yakışıyor. “Dün ne dediysek, bugün, yarın da arkasında dururuz.. Kumpas açığa çıktı. Ama bizim kumpasçıların tek tek belirlenip, yargılanmasını talep etme hakkımız var. Şahsımıza değil, ülkemize kurulan kumpasın hesabının sorulmasını istiyoruz” diyor.
2013’ün Haziran ayında Kaynak Yayınları arasında çıkan “Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu” adlı kitabı yazarına imzalatmak için Mamak’a gönderilen okuyucu mektuplarını konuşuyoruz. Ailesiyle kitap gönderip imza attıranların minik notları duruyor masanın üzerinde. Hasdal, Hadımköy ve Silivri’de yatmakta olan asker yazarların yeni basılan kitaplarını ellerinin ucuyla okşuyor adeta Önsel.. “Sırtlan Pususu Sürüyor” dizisinin ikinci kitabı Mart ayında piyasada olacak. Kitap yayınlanmadan okuma şansını yakaladım. Bir kaç satır önsöz ekledim. “Sakarya Savaşı Sürerken Firavun Töreni” adını verdiği kitap kesinlikle kaçmaz. Birincisini okumadan ikincisini tam anlamıyla kavrayamamağınıza inandığım için okuyucuların önce birinciyi temin etmesini tavsiye ederim. Ben birincisini tamamlayamadan ikinciyi yazıp üçüncüye başlayan Mustafa’ya gıpta etmemek mümkün mü?
Silivri’deki mahkeme Başkanı Ömer Diken’in “Bana karşı kıçınızı dönüp oturuyorsunuz.. Ayağa bile kalkmıyorsunuz” diye şikayet edip, hedef gösterdiği Mustafa Önsel, kurulan kumpas ile kendilerini yargılayan savcı ve hakimlerin tayin ediliş haberlerine sadece hüzünle gülüyor.
Yüreğimin bir bölümünü Silivri’de bırakmıştım. Bir kısmı geçtiğimiz gün Mamak’ta kaldı. Zaten teklemekte olan kalbim yeniden yargılanmanın başlayıp, tutsakların tamamen özgürlüğe kavuşmasıyla şifa bulacak.
Hüzünle gülen adamlara.. Mamak, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, İzmir Şirinyer, Silivri ve Sincan’a Müyesser’in literatüre kazandırdığı sözlerle, kucak dolusu sevgiler..