Hüseyin Gülerce “Ergenekoncu” mu oldu!
Dün sabah şehirlerarası bir otobüs yolculuğu sırasında, uyku ile uyanıklık arası bir halde okudum Hüseyin Gülerce’yi.
İlk aklıma gelen, Zaman internet sitesinin “hacklenmiş” olabileceğiydi.
Bu kadar insanın arasında kendi kendimi çimdikleyemeyeceğime göre, muavinden rica etsem kafamdan aşağı birkaç bardak su boca edebilir mi acaba!
Veya şoför amcaların göz kapakları düşmeye başladığında uyguladığınız türden bir kahve kürü!..
Maksat rüyada mıyım değil miyim onu anlamak!
Hayır sorun bende değilse Gülerce’nin başına bir iş geldi büyük ihtimalle;
Mesela bir saksı!
Yok ama bu “saksı kaynaklı sarsıntı”yı da aşan bir hal; “meteor” filan mı ki!
Ya da...
Aman Yarabbim!
Her türlü musibet beklenir bu “Ergenekon” taifesinden;
Bunlar kesin gül gibi “ılımlı”nın “ruhunu ele geçirdi”, “Türk şahini” (Şahin ne ya, neocon deseydim bari... Kınadım kendimi, hadi kartal olsun, tarihi referansı var bari...) kıvamına getirdi.
***
Yaşadığım şu şok halini mübalağa sananlar varsa, siz önden buyrun Gülerce’nin dünkü köşesine:
“..Bölgemizde, Ortadoğu’da, Kafkaslar’da, Balkanlar’da şimdilerde Afrika’da ne oluyorsa, bütün bunları “Türkiye’nin önünün kesilmesi” ile irtibatlandırmazsanız doğruyu bulmanız zorlaşır.
Mesela ABD ve AB, Çin ve Rusya, Suriye’nin kendi halkına karşı bebek, çocuk, kadın demeden uyguladığı katliamı neden seyrediyor? Çünkü mezhep çatışmasının Türkiye’ye de sıçraması için bizim Suriye ile savaşa girmemiz bekleniyor...
Ortadoğu’ya yeniden şekil vermek için pazarlık masasına oturan güçler, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) diye “Arap Baharı” ile ambalajlanmış bir planı dayatıyorlar. Ortadoğu’yu bölecekler, emperyalist planlarını güncelleyerek sınırları yeniden çizecekler. Bunun için seçtikleri yol artık gizli saklı değil: Mezhep çatışması... Bunu, ABD’nin Irak’ı işgali ile hızlandırdılar. Bu işgal ile hem İsrail için en büyük güvenceyi sağladılar, hem petrolün üstüne oturup enerji yollarını kontrol altına aldılar. Ama asıl önemlisi İslam coğrafyasında mezhep çatışması yangınının fitilini ateşlediler. (...) Türkiye’nin içine bir de Sünni-Alevi çatışması sokulursa BOP’un önündeki en büyük engel kalkar.”
***
Anladınız mı şimdi, neden böyle hayretler içinde kaldığımı;
Müyesser Yıldız yazmıyor bu satırları, Soner Yalçın yazmıyor, Mustafa Mutlu yazmıyor, Rıza Zelyut yazmıyor, Melih Aşık yazmıyor, Ali Sirmen, Cüneyt Arcayürek, Necati Doğru, Cüneyt Ülsever, Mehmet Faraç, Özdemir İnce değil;
Hüseyin Gülerce “işgal” diyor ABD’nin bugüne kadar “demokrasi getirme girişimi” saydıkları “Irak’a girişi”ne...
Herhangi bir Yeniçağ, Sözcü, Aydınlık, Yurt yazarı değil yıllardır Alevileri “yargının arka bahçesi” diye hedef gösteren, TSK’daki faaliyetlerini fişleyen, çeşitli terör örgütlerini “Alevilik”le özdeşleştiren yayınlar yapan Zaman’ın yazarı yapıyor “aman ha mezhep çatışması” uyarısını!..
Mavi Marmara olayında dahi ses vermeyen “camia”dan biri çıkışıyor “İsrail’in ekmeğine yağ sürme” diye!..
Başbakan’ın artık inkar ettiği BOP’u çatııır çatııır anlatıyor; üstelik de sözcülüğünü yaptığı zat-ı muhteremin sığındığı “okyanus ötesi”nin de kirli çamaşırlarını sergileyerek!..
Sıkı durun asıl bomba geliyor:
Ne olursa olsun her şeyi “Türkiye’nin önünün kesilmesi” ile irtibatlandırmamızı öğütlüyor Gülerce?
Yahu böyle yapanları “paranoyak” sayan kimdi senelerce?
“Ulusalcı” yaftasının hammaddesi değil miydi bu analiz tarzı?
Ki “ulusalcı” demişken, Gülerce’nin yukarıdaki satırları yazarken kendisi için seçtiği referans neresi sizce?
Bu soru üzerinden “bahis” oynatmaya kalksa biri kesin köşeyi dönerdi! Zinhar mümkün değil tahmini!
Hadi daha fazla yormayayım sizi. Zaman yazarı Gülerce’nin yazdıklarını meşrulaştırmak için kullandığı kaynak Cumhuriyet gazetesi!
Olabilir, benim için sakıncası yok da yıllardır insanları, kurumları “kim kiminle yan yana geldi” diye fişleyip sonra da “Vaaay bunlar nasıl böyle iç içe geçer, kesin bir iş var bu işte” diye suç işlemiş gibi jurnalleyen bu zihniyet değil mi?
Bakın “ABD’nin emperyalist emellerini” deşifre eden(!) Hüseyin Gülerce haklılığını kanıtlamak için Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu’nun hangi satırlarını “delil” olarak kullandı:
“CIA’nın eski Ortadoğu bölge şefi Robert Baer; ‘İran’ın Önlenemez Yükselişi’ kitabında, Yeni Ortadoğu’yu kurabilmenin tek yolunun, bölgede geniş çaplı bir ‘Şii-Sünni iç savaşı’ tetiklemekten geçtiğini söylüyor... ‘Niye biz (Amerikalılar!) ölelim ki?’ diyor kısaca eski CIA görevlisi Baer... ‘Bırakalım (Sünni ve Şii) Müslümanlar kendi aralarında birbirlerini öldürsünler!’
Bitmedi! ‘Yeni Ortadoğu’yu kurabilmek’ için Robert Baer’in olmazsa olmaz saydığı en temel öneri, Ortadoğu’daki sınırları yeniden düzenlemek. Bu konuda da özetle şunları ilave ediyor Baer: ‘Etnik temeller üzerinden Irak resmen parçalanmalı ve Kürdistan mutlaka kurulmalıdır. Yeni sınırların çiziminde karşılaşılacak en büyük sorun ne var ki, İsrail’in mi, İran’ın mı bu yeni durumdan daha kârlı çıkacağıdır?’ Kitabını kaleme aldığı 2008 tarihinde Baer, yönelttiği bu soruya, son kertede; ‘Bir tercih yapmak zorunda değiliz!’ yanıtını veriyor...”
***
Sayın Gülerce,
Mevzu bahis biat yasalarını ihlal edeni yola getirmekse(!) neleri göze alabileceğinizi göstermesi bakımından faydalı olsa da bu yazıyla çok tehlikeli sulara açıldınız!
Mazallah dakikasında adamı “Ergenekoncu” ilan ediverirler valla!
Siz şimdi “bizim çocuklar” diye pek güveniyorsunuzdur özel yetkililere ama, hayali bir “Ergenekoncu sızma ihtimali” nde dahi akıl, mantık, vicdan, kanun, kitap ne varsa rafa kaldırdıklarını unutuyorsunuz galiba...
Tek “baş”ımız olmaya azmetmiş muhterem, “Esad’ın katilleri” diyorsa öyledir; siz şimdi ne karıştırıyorsunuz BOP’tu, Arap Baharı’ydı, mezhep çatışmasıydı, “Reyhanlı’da giden 50 can” bütün bu “tezgah”la alakalı “tarihî bir ikaz”dı filan deyip, ne diye bulandırıyorsunuz ortalığı;
Bir sabah ansızın Silivri’ye götürülmek üzere çalıverirler kapınızı!
Ayıkla sonra Doğu Perinçek’le yan yana pirincin taşını!