Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Hukukta ileri, nefiste geri!

Askerlikte otururken, kalkarken ve çökerken sürekli ileri adım atmak esastır. Bizim gibi “dört aylık avcı er” taifesine bile bunu kısa çok kısa olan bir dönemde öğrettiler. Zihinsel ilerleme ancak bedensel ilerlemeyle birleşince anlamlı hale gelir. İleri adım hayatın her aşamasında ve her durumunda uygulanması gereken temel ilkedir. Sürekli ileriye, daha iyiye, mükemmele ve doğruya yürümek her alanda gereklidir. Özellikle doğru olduğuna inanılan yolda inanılan bir eylemi ya da söylemi daha da ileri taşımak ahlaki bir gerekliliktir. Sözüm ona “İlm-i siyasiye” ya da “takiye” yaparak dün söylediğinin bugün tersini yapanlar ya da sıkıyı görünce geri adım atanlar hem kendilerini hem de toplumu aldatmış olurlar.
STK’nın son zamanlarda zirveye vuran gerilimi azaltmak için yaptığı “herkes pozisyonundan bir adım geri adım atsın” tavsiyesi bu anlamda izaha muhtaçtır. Çoğu kimsenin “Ergenekon” operasyonuyla, Yargıtay Başsavcısının AKP’yi kapatma davasını geri adım atma alanı olarak algıladıkları anlaşılmıştır. Bu son derece yanlış, tehlikeli ve talihsiz bir algılamadır.
Demek ki kamuoyunda Başsavcının açtığı kapatma davasıyla, çete operasyonunu hukuki davalar olarak değil de ciddi ciddi bir misilleme/siyasi hesaplaşma davası olarak görenler var! Bu son derece tehlikeli ve yanlış bir yargıdır. Durumu asıl vahim kılan da birbiriyle ilgisiz iki ayrı hukuki davanın bir çokları tarafından böyle algılanmış olmasıdır.
İşin çok daha ilginç olanı Başbakan Erdoğan’ın “Sandıkta demokratik mücadele içinde AKP’yi alt edemeyenler, başka yollarla alt etme gayreti içine giriyorlar. Olayın aslı budur” şeklinde konuşmuş olmasıdır. Başbakan’ın AKP için açılan kapatma davasının hukuki bir dava olarak değil de siyasi bir dava ya da antidemokratik bir müdahale olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Bu konuda Başbakan gibi düşünen çok sayıda insan da vardır. Çete davasını da benzer biçimde yorumlayanlar var.
Türkiye’de hukuka güvensizlik duyulması için herkes elbirliği etmiş durumdadır. Hukuku ve yargıçları “günah keçisi” ilan etmek ancak bölücülerin amaçlarına hizmet eder. Bunun sonucu da bellidir. Sonuçta birileri diyecek ki, bu hukuk siyasallaşmıştır. Yargı bağımsız değildir ve böyle bir yargının verdiği İmralı kararı da hukuki değil siyasi karardır.
Kısacası birileri kapatma, çete davası derken örgütlü bölücülük de bu arada ciddi mesafeler kat etmektedir. Güneydoğu halkını PKK’lılaştırma faaliyetleri son hızla devam etmektedir. Halkı devletle karşı karşıya getirme provokasyonları alabildiğine hız kazanmıştır. Bölge giderek Filistinleş(tiril)mektedir. İkibin on yılını terörist başını hukukun elinden alınacağı yıl olarak birileri ilan etmesi bu projenin ürünüdür.
Kimse kimseden hukuk ve demokrasiden geriye adım atmasını isteyemez. Aslında böyle bir talepte bulunan da yoktur. Talep edilen yalnızca kişilerin üslupları, öfkeleri ve hırçınlıklarıyla ülkenin birliği ve bütünlüğüne zarar vermelerinin önlenmesidir. Herkes artık şunu anlamalıdır ki, şahsi iktidar ve ikbali uğruna toplumun bütünlüğünü sarsanlar milletin vebalinden kurtulamayacaklardır. Herkesin, hukuk karşısında “şeriatın kestiği parmak acımaz” düşüncesi içinde olması gerekir. Diğer yanda da enaniyet, egoist ve narsist duygulardan geriye bir değil bir kaç adım atmalıdırlar. Atılacak bu tür adımlar Türkiye’yi bölücü ve yıkıcı provokasyona karşı çok daha güçlü kılacaktır. Aksi takdirde yarın çok geç olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları