Hristo-fiyasko'nun cevap veremeyeceği sorular...
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinde yaptığı konuşmada, Rum Yönetimi Başkanı Hristo-fiyasko’ya hayati sorular yöneltti. KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Kıbrıs sorununun çıkış nedenlerini devamlı surette saptıran, sorunu, Anavatan Türkiye’nin 1974’teki haklı müdahalesini göz ardı ederek, bir işgal ve istila sorunu olarak gösteren, adada Türklere karşı yapılan mezalimi ve hayat tanımayan uygulamaları gizleyen, yokmuş gibi gösteren “yoldaşı” Hristo-fiyasko’ya cevaplanmak üzere şu önemli soruları sordu:
1) Türkiye, 1974’te adaya müdahale etmeye mecbur bırakıldığında, Kıbrıs sorunu yok muydu?
2) Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların temsilcileri, 1963’te Rum kesimi tarafından 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne tek yanlı olarak el konmasıyla ortaya çıkan Kıbrıs sorununu çözmek için toplumlararası görüşmelere başlamamış mıydı?
3) Bir yandan 1968’de başlayan görüşmeler sürerken, Yunanistan’daki Albaylar Cuntası’nın desteğindeki yasadışı Kıbrıs Rum silahlı güçleri ve EOKA, kendi yöneticilerine karşı Enosis amacıyla darbe yapmamış mıydı?
4) 1963’te, 65’te ve 67’de daha Türkiye müdahale etmeden, Kıbrıslı Türklere karşı bütün o katliamlar tertiplenmemiş miydi?
5) 1974’te Türkiye’yi uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerini kararlılıkla yerine getirip adaya asker çıkarmak zorunda bırakan bizzat Kıbrıs Rum tarafı değil miydi?
6) Hâlâ Türkiye’yi tek yanlı suçlamanızın, hâlâ Kıbrıslı Türkleri izolasyon altında yaşatması için dünyaya çağrılar yapmanızın mantığı nedir?
7) Eğer Türkiye, Kıbrıslı Türklere ekonomik ve sosyal yardımlarda bulunmasa, kendi topraklarına direkt uçuşa izin vermese, posta ve telefon servislerini dünyaya bağlanmak için açmasa, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanların, bizlerin hali ne olacaktı?
8) Kıbrıslı Türkler, kendi içlerine hapsolup, yoksunluk ve yoksulluk içinde telef olacak, yeryüzünden silinecek ve Kıbrıs sorunu da bu şekilde mi çözülecekti?
Daha birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Talat’ın Rum tarafının uyguladığı izolasyon ve ambargolara atıfta bulunarak, “Dünya ile ilişkilerimi Ankara sağlıyor, ekonomik açıdan ayaklarımın üstünde durmamı Ankara, dünya ile bağlantılarımı Ankara sağlıyor, 0090 olmasaydı buraya kimse telefon edemeyecekti, ’Mersin 10, Türkiye’adresi olmasaydı kimse mektup gönderemeyecekti. Bu gerçekleri reddedebilir misin? Hepimizin bildiği gerçeklerdir” demesini Rum tarafı insanı hayretler içinde bırakacak, pes bu kadarı da artık olmaz dedirtecek şekilde, ancak her zaman izledikleri yöntemle saptırmayı yeğlemiştir.
KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın yukarıda belirttiğim Rum tarafının Kıbrıs Türkü’ne hayat tanımayan uygulamalarından serzenişte bulunduğu açıklamayı Rum basını “Mehmet Ali Talat dün işgal altındaki Kuzey Kıbrıs kesiminin siyasi, ekonomik ve askeri bakımdan tamamen Türkiye’ye bağlı olduğunu kabul etti ve Türkiye’siz bir tek adım dahi atamadığının, herhangi bir kararı alamadığının altını çizdi. Sayın Talat’ın bunu kabul etmesi, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas’ın Kıbrıs sorununun çözümlenmesiyle ilgili anahtarın Türkiye’nin elinde bulunduğuna dair değerlendirmesini tam olarak doğruluyor” diye okuyucularına duyurmuştur.
Rumun siyaseti yalan, dolan ve riyakârlık üzerine kurulmuştur. Anlayacağınız Rum tarafı ile hemen hemen hiçbir konuda anlaşmamız mümkün olamamaktadır. Tarafların tek anlaşabileceği hususun ’anlaşmamak’olacağı artık kesindir. Rum ve bütün dünya Kıbrıs’taki tarihi gerçekleri kabul etmediği müddetçe adada anlaşma ile sonuçlanacak bir çözümü beklemek nafiledir.