Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Hoş geldin 'Yeni Türkiye'!

Sevgili okuyucum, milletçe büyük acılar yaşıyoruz. İçimiz kan ağlıyor... PKK canileri canlarımızı alıyor. Buna dayanmak mümkün değil! Oysa Türk ordusu, 2002 yılında PKK denilen hainler çetesini dize getirmiş; susturmuştu. Öyle ki; Kandil'deki kan baronları o günlerde ne yapacaklarını şaşırmışlardı... Fakat 2002 yılından sonra iktidara gelenler Güneydoğu'da oluşan 'örtülü isyan' yapılanmasını anlayamadılar ve askerin sahadaki etkin gücünü -birilerine yaranmak için- kasten geri çektiler... Havaalanı, baraj, asfalt yollar o vatan parçasına elbette yapılmalıydı; ama güvenlik o yörede unutuldu... O sinsi canavarlar bu rahat ortamda halkı ve gençleri hain amaçları doğrultusunda daha çok politize ettiler. 13 yıldır devletimizi yönetenler, açılım-çözüm süreci ve barış masallarıyla kendilerini avuttular; hainlerin palazlanmasını seyrettiler! Oysa bu 13 yılda hainler, sessiz-sedasız; bomba stoklarıyla, eleman temin ve eğitimiyle uğraştılar. İktidarı meşgul etmeyi de çok iyi becerdiler. Özellikle 'çözüm süreci'nin şemsiyesi olarak kullandıkları 'barış' sözü, aldatanların dilinde kasten dolandı durdu... Evet, 'barış' sözü gerçekten güzel bir söz. Ama bir halk barış sözünü devletine karşı kullanamaz. Devletimiz bir yabancı devletle savaş halinde değil ki barış söz konusu olsun! Barış, savaşan iki devlet arasında olur. İsyancının barıştan söz etme hakkı kesinlikle yoktur!

Ben günlük siyasetle uğraşmıyorum. Bu tür yazılar yazmayı da sevmiyorum. Fakat ben de bu ülkenin bir evladıyım. Ahmaklığa ve ülkemin felâketine elbette seyirci kalamam. Açıkçası, yöneticilerin bu 'çocuk aldatması' gibi sözleri insanı rahatsız ediyor. Sözgelimi, 13 yıldır devletimizi yönetenler, bir Eski Türkiye-Yeni Türkiye masalını söyleyip duruyorlar. Eski Türkiye'de şunlar vardı; Yeni Türkiye'de onlar olmayacak, gibi sözlerle halkımızı toplumsal bir hipnoza tâbi tutmaya çalışıyorlar. En acı vereni de, siyasetçilerimiz halkımızın o güzel dindar halini kullanıyorlar. Sinsi bir din algısıyla siyaseti yönlendiriyorlar. Atatürk'ümüz bu sahtekârlıkları, bu madrabazlıkları bildiği için, siyasetçilerin halkı din yoluyla aldatmasının önünü Sakallı Nurettin Paşa örneğiyle kesmişti.

Ben sevgili halkımızdan siyasetçilere -din anlayışlarını değil- özellikle şu sözleri sormasını isterim: Türk milletinin genç beyinlerini ileri teknoloji üretmeye niçin yönlendirmiyorsunuz? Siz devlet yöneticileri 13 yıldır tepenizde bir 'Yeni Türkiye' şemsiyesini tutuyorsunuz. Zihniyet iklimi kurak, felsefe düşmanı bir ülkenin 'Yeni'si olabilir mi? Pekiyi, bu nasıl bir Yeni Türkiye'dir ki, yüksek teknoloji üretmekten acizdir. Bu ülke 13 yıldır elinizin altında. Sorarım size, ABD'deki gibi bir 'Silikon Vadisi' niçin kurulamadı? Siz, milletin hepsini cep telefonlarının müşterisi yapmakla, park yeri için bunalan insanımıza dünya otomotiv sanayinin 19 milyon aracını sunmakla, Yeni Türkiye'yi kurduğunuzu, kuracağınızı mı sanıyorsunuz? Türkiye 'Tüccar devlet' olacak dediniz. Evet, sayenizde oldu. Tüccar ne yapar? Tüccar alır-satar! Tüccar üretici değildir. Ama biz tüccar değil, teknoloji üreten, teknoloji satan devlet olmak istiyoruz. Tüccar devlet iflas edebilir; ama ağır sanayi ve ileri teknoloji üretimiyle destekli devletler kesinlikle iflas etmez ve parası da hep değerlidir! Siz bana iflas etmiş bir ileri teknoloji üreten devlet gösteremezsiniz!

Siz devletimi yönetenler; haddini bilmeyene, haddini bildirme makamındasınız. Esas olan Türk halkının huzuru, Türk güvenlik güçlerinin sağlığıdır. Karıncayı dahi incitmemiş bir insan olarak ifade ediyorum ki; adaletle sıkılmış Türk yumruğu hainlerin başlarına balyoz gibi inmelidir! Size bir Yörük sözünü hatırlatmalıyım: Durağı uçmak olsun; Antalya'nın Serik ilçesinden Yörük Mehmet Akıl şöyle derdi: "Yurdu, yumruk zapteder!"

Evet, yurdu yumruk zapteder!

Esen kalın efendim!

Yazarın Diğer Yazıları