Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Hırsızlık, şerefsizliktir!

Rüşvet, vurgun, çalma gibi sözcükler, bu eylemlerin dehşet anlamını tam olarak ifade etmiyor. ’Yolsuzluk’gibi benzeri sözcükler de çok hafif kalıyor. Ben tüm bu şerefsizliklere hırsızlık diyorum.
Ülkemdeki hırsızlıklardan, hırsızlara göz yumanlardan, bir Türk olarak, inanın çok utanıyorum.
Diyeceksiniz ki; sana ne? Hayır, öyle değil; yaşadığım ülkede o soysuzlarla aynı gemideyiz. Ve sizler gibi ben de o geminin bir parçasıyım. Sahibi olduğumuz o gemide kaptanımızın ve yardımcılarının hırsızlara göz yumması -o kaptanı belli üyeler seçmiş olsa bile- elbette beni de, sizleri de utandırmalı.
Ne rezillikler gördük ve görüyoruz... İktidar partilerinin seçimlerde ‘rahat’ olabilmeleri için ‘kendi zenginini’ yaratma çabasıyla yaptıkları ihale oyunları... Ve daha neler, neler!
Kuşkusuz onlar Makyevel’in ‘müritleri’dir. Ne var ki; Makyevel amaç için kirli yolları doğal görüyor ama; Mahatma Gandi “Kirli yollarla ancak kirli sonuçlara varılır” diyor. Hintli bilge doğru diyor; rızasız para ile halktan gasp edilen maddi olanaklar ile siyasette temiz, güzel sonuç alamazsınız. Alamazsınız çünkü; yüksek ülkülere haram lokma yiyenlerle varılamaz! Doğru fikirler yanlış insanlarla savunulamaz!
Bırakınız ‘maddi vurgunları; ‘tarafsızlık’ ilkesi zarar görür diye, dünyada insanlar kendi isteğiyle görevlerinden ayrılıyor... Buyurun size İsveç’ten bir örnek: Kız kardeşi 6 Ekim 2010 tarihinde İsveç Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olunca, İsveç Devlet Televizyonu’nun Ana Haber programının çok ünlü sunucusu olan Karin Hübinette “Kız kardeşim Bakan oldu. Benim çalışmaya devam etmem tarafsızlık ilkesine aykırı olur” diyerek aynı gün görevini bıraktı.
Şu duyarlılığa bakar mısınız?
Elbette bizim ülkemizde de şerefli insanlar, yöneticiler var. Bu konuda benim tanık olduğum örnekleri vermeliyim... Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)nin 1970’li yıllardaki Genel Başkanı -durağı uçmak olsun- Alparslan Türkeş’tir. O yıllarda oğlu Sayın Tuğrul Türkeş bir ara ticaretle uğraşmaya başlar. MHP, hükümette koalisyon ortağı olup, devleti yönetmeye başlayınca, rahmetli Alparslan Türkeş -belleğim yanıltmıyorsa- oğlu Tuğrul Bey’e “Oğlum şu andan itibaren biz devleti yönetiyoruz. Ticarî faaliyetlerini hemen sonlandır” dediğini hatırlıyorum... Yine başka bir örnek: Adını vermek istemediğim bir dostum 1977 yılında Ülkücü Memurlar Derneği’nin -en az 100 bin kişinin- Genel Başkanı’dır. O yıllarda Koç Holding’ten Ford kamyonları almak için sıraya giriliyor. Bir kişiye aylar sonra geliyor. Genel Başkan olan arkadaşıma kayınpederi: “Oğlum tanker yaptırmak için bana acilen bir Ford kamyonu gerekli. Bana Koç’tan en önden bir sıra al” der... Arkadaşım için o sırayı almak çok kolaydır. Ama arkadaşım kayınpederine “Babacığım, Türk milliyetçileri olarak bizler, ilk kez devlet yönetiminin, ucundan, kıyısından tuttuk. Haksızlık yapamayız. Kusura bakma” der... Ve kayınpederi üç yıl damadının evine uğramaz. 1980 Askerî Harekâtı’nda arkadaşım Mamak’ta bir hafta işkence görüp serbest bırakılınca, küs olan kayınpederi evine ‘geçmiş olsuna’ gelir; barışırlar.
Evet, biz, daha nice şerefli devlet adamlarının, bir başka deyişle ’gemi kaptan ve yardımcılarının’erdemli işlerine tanığız!
Bunları bildiğimiz için son zamanlarda olan-biten iğrençliklerden, şerefsizliklerden utanıyoruz. Ve burada bir okuyucumun gönderdiği Hz. Muhammed’in bir Hadis’ini sunuyorum: “Kişinin namazına, orucuna değil; parayla olan ilişkisine bakınız...”
Ulu Tanrı bizleri doğru yoldan; hak ve adalet duygusundan ayırmasın.
Esen kalın efendim.

Yazarın Diğer Yazıları