Heyet Ankara’ya iyi haber götürmedi
Türkiye’den Washington’a gelenler, görüşmeleri doğru olarak anlatmazlar, abartarak bir cümleyle geçiştirilen noktaları anlatır gazetecilere. Oysa daha onlar kentten ayrılmadan, bazen basın toplantısı sırasında aksini Amerikalılar açıklar. Hiç unutmuyorum bir keresinde Erdoğan’ın Willard otelindeki basın toplantısı sırasında tersini, Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanı açıklıyordu.
Bu anlayış çerçevesinde yapılan açıklamalar genelde Amerikalı yetkililer tarafından çürütülür. Ama bizimkiler akıllanmaz. Son yedi sene içinde AKP’li politikacıların ziyaret senaryosu bu. Bunu neden anlattığımı soracaksınız. Biliyorsunuz, Washington’a Tayyip Erdoğan’ın dış politika yardımcıları geldi, Erdoğan’ın sansürsüz çıkışlarının verdiği hasarı tamir etmeye çalıştılar. Onlara göre ise haklılıklarını anlattılar.
Temasları ardından düzenledikleri basın toplantısında biz gazetecileri sazan yerine koyuyorlarmış izlenimi aldım. Basın toplantısında AKP heyetinin sözcülüğünü Ömer Çelik yaptı. Kendisi ile bir dönem Sabah gazetesinde birlikte çalıştık ama aynı binada bulunma ötesinde tanışıklığımız yok. İlk soru benden geldi. Kongre’de 30 seneden beri ilk kez her iki partiden milletvekili ve senatörlerin Türkiye’yi uyaran bir basın toplantısı yaptığını ve temaslarında bu gerginliği yaşayıp yaşamadıklarını sordum.
Aslında Kongre’de kimlerle ve ne konuştuklarını hem ben hem de çoğu gazeteci biliyordu. Duyumlarımıza göre tüm görüşmeler buz gibi geçmiş, Beyaz Saray’da ise ince bir alaya konu olmuşlar. Ben bu şekilde aykırı soru sorunca, AKP diktatörlüğünde bu tür sorulara alışık olmayan beyefendi biraz sinirlendi. Çelik, Ankara’da görev yapmış emekli ve yaşlı bir Amerikalı büyükelçinin kendilerine destek verdiğini söylerken ben de saplama yaptım.
Ben yüksek sesle “o büyükelçi Morton Abramowitz mi” dedim, Ömer bey şaşırdı. Ben devamla Wall Street Journal gazetesinde Henri Barkey ile Abramowitz Türkiye’nin yeni dış politikasını eleştiren bir yazı yayınladılar dedim. Bu açıklama Ömer Dinçer’i kızdırdı ve “burada gazeteciler var sanıyordum kâhinler de varmış” dedi. Heyetin öteki üyeleri basın toplantısında sessizdi. Suratlarında da pek öyle bir mutlu ifade yoktu.
Bu arada Washington’da bulunan TÜSİAD heyeti ile görüşen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Ümit Boyner ile daha çok İsrail Türkiye gerginliğini konuşmuş. Duyduğumuz kadarıyla da öyle pek Tayyip beyi haklı gören sözler de etmemiş. İşin ilginç tarafı ABD Dışişleri Bakanının, nedense kentte bulunan iktidar partisi yetkilileri yerine, bu konuyu işadamlarına açması.
Beyaz Saray’da ise, AKP heyeti Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa bölümü direktörü Elisabeth Sherwood Randall ile görüştü. Görüşme sırasında tarafların ayrı havalardan çalmasına sinirlenen Amerikan tarafından “odaya bir tercüman çağırmakta yarar var karşılıklı konuşmakla birbirimizi anlayamıyoruz” şeklinde takılmalar yapılmış. Bunun ne anlama geldiğini buyurun siz tahmin edin
Heyet üyeleri, görüşmelerde münakaşa etmediklerini ve hatta tartışmadıklarını söyledi. Bu da bizimkilerin Amerikan kültürünü ne kadar bilmediklerini gösteriyor. Amerikalı sizinle tartışmaz, fikrini söyler, saygıyla sözünüzü kesmeden dinler ayrılırken de bizdeki gibi kavgalı değil gülerek ve dostça ayrılır. Bu demek değildir siz karşınızdakini ikna ettiniz veya olayda karşınızdaki de sizinle aynı fikirdedir. İşte son heyet temasları.
Maalesef Başbakan ağzına geldiği gibi düşünmeden konuşup ardından yaptıklarını tamir için Washington’a heyetler yollaması hem kendine hem de ülkeye zarar veriyor.