Harp Akademileri oyununda "Bombalanan" TC ve Atatürk

Tayyip Erdoğan’ın Harp Akademileri oyununun ikinci bölümünü bugüne bırakmıştık ki; yazacaklarımızı destekleyecek çok önemli yazılı bir belgeye kendiliğinden ulaştık. Belge de; STAR gazetesinde AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın yazısı.
Sakın “köşe yazısından belge olur mu” demeyin.
Yazan, Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı ve neredeyse beyninin dörtte üçü bir kimlik ise hem de bu isim o gün Harp Akademileri’nde bulunan ve konuşma metnini yazan isim ise; bal gibi olur.
Yalçın Akdoğan, “oyunun” şifrelerini öyle güzel vermiş ki;
“Her yıl Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nın verdiği ’Komutan Konferansı’nı bu yıl ilk kez Başbakan Erdoğan da verdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in davetiyle gerçekleşen konferansa (ağırlıklı olarak yüzbaşı ve binbaşı rütbesindeki) akademi öğrencileri, misafir askeri personel, öğretim üyeleri ve müdavim olarak adlandırılan kurmay subaylardan oluşan 800 kişi katıldı.”
Bence bu konuşmanın en önemli sırlarından biri “Genelkurmay’dan gelen davet mi” yoksa “Başbakan’dan gelen talep üzerine kabul mü” noktasıydı. Bu sır da açığa çıktı. Ayrıca, Anayasaya göre Başkomutan Cumhurbaşkanı’dır. Genelkurmay Başkanı tarihi(!) bir ilke imza attırmış oldu. Akdoğan, gayet açık yazmış ve Erdoğan’ın “mutlak iktidar benim” mesajını da hem Cumhurbaşkanı’na hem de Genelkurmay’a gayet ustaca iletmiş:
 “Siyasi iktidarın ve hükümetin başındaki isim olarak Başbakan’ın böyle bir konferans vermesi, konuşmanın içeriğinden bağımsız olarak büyük anlam ifade ediyor.”
Yalçın Akdoğan, Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını 15 net maddede özetlemiş. “Sır konuşmanın” AA tarafından servis edildiği gün de, dün de Yalçın Akdoğan’ın yazısında dikkatle baktım ama bulamadım. Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanı veya Genelkurmay Başkanı, general adayı genç subaylara ATATÜRK ve onun ilke ve inkılaplarını içermeyen bir konuşma yap(a)mamıştı. Ne haberde ne de Akdoğan’ın köşesinde bununla ilgili en ufak bir ize rastladım.
Tam tersine AKP ve zihniyetinin yeni Kürt açılımı ile tezgahlamaya çalıştığı düzen, Harp Akademileri konuşmasında baş göstermiş:
 “ -  9 yıldır, terör sorununun salt güvenlik tedbirleriyle çözülemeyeceğini savunuyoruz, bu yüzden her alanda çok boyutlu çalışmalar yürütüyor, sosyal, siyasal, ekonomik ve diplomatik çözüm yöntemlerini devreye alıyoruz.
n Köklü bir devlet geleneği, kadim bir medeniyete sahip bir millet olarak, sanal korkuları aşmak, sanal korku duvarlarını yıkmak, büyük düşünmek ve büyük adımlar atmak zorundayız. Büyük adımları, cesaretle, kararlılıkla, fedakarlıkla atacağımız, demokrasiyle ve hukukla yürüteceğiz.
n Bu ülkenin her bir ferdini birinci sınıf vatandaş olarak görmek, insanlarımızı diliyle, inancıyla, milli ve manevi değerleriyle kabul etmek, korumak ve kollamak durumundayız. Bir tek kişinin bile dışlanması, ayrımcılığa maruz kalması, ötelenmesi, hor görülmesi, devlete güveni zedeler, adalet duygusunu törpüler ve küçük bir yaradan, bir kangrene dönüşür.”
Bunlar masum sanılabilecek ifadelerle Harp Akademileri’ne oradan da TSK’ya akıtılmış zehirlerdir.
Buradan, yeni Kürt (Erbil) açılımının üssü Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’ndaki son gelişmelere geçip “akademi oyunlarının” daha büyük fotoğrafını aktarmaya çalışacağım.
KDGM Müsteşarı Büyükelçi Murat Özçelik hem kurum içinde hem de Hükümette sıkıntıya düşmüş durumda. Bu sıkıntı pek de açık edilmiyor ama gelinen noktada Barzani’nin isteklerinin Türkiye’den cevap bulması çok önemli. Daha önce yazmıştık; “Barzani, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in bir fincan kahvesini içmek istiyor” diye. Bu aynı zamanda kilidin anahtarı. Şimdi Murat Özçelik’in yakın çevresine aktardığı şu cümlelere çok dikkat edin:
 “Her şeyi Başbakan’ın talimatıyla yaptım. Bu projenin sahibi Başbakan’dır. Tayyip Erdoğan yeni stratejide tek başına, yanında sadece asker duruyor. Kürt sorununu en iyi anlayan Tayyip Erdoğan.”
Büyükelçi Murat Özçelik, Erbil açılımını da şöyle savunuyor:
 “Örgüt ile Öcalan arasında iletişimde, Öcalan’ın saldırgan talimatları anında yerine getirilirken müspet talimatları yerine getirilmiyor. Bu nedenle Öcalan ile görüşmek çok ciddi riskler taşıyor. Örgüt ile müzakere Türk sorununu ortaya çıkarır. Bu nedenle legal yapıyla konuşmak gerekiyor. BDP’nin arkasında silah var. Onlarla görüşmeye mecburuz. Başka Kürt partisi olamaz, çünkü PKK yaşatmaz. Sonuçta silah kimde ise güç onda. Keşke CHP ve MHP de bölgede güçlü olsaydı da BDP’ye muhtaç kalmasak.”
Murat Özçelik bu değerlendirmeleri yaparken, Habur açılımı ve “PKK kaçkınlarının getirilmesini hatalı” bulduğunu da sözlerine ekliyor.
Cumhurbaşkanlığına yakınlığını çok iyi bildiğim Murat Özçelik’in bu sözleri, kafamdaki soru işaretlerini daha da artırdı. Burada Abdullah Gül’ün çok iyi bildiğim ince oyunlarından birini daha sezinleyebiliyorum. Bunu da bizzat Büyükelçinin eliyle yaptığına da eminim.
Fakat, Tayyip Erdoğan’a buradan “kendine dikkat et” diyecek konumda değiliz. Bu bizim işimiz değil.
Yalçın Akdoğan’ın yazısına tekrar dönelim. Son satırlar şöyle:
“Başbakan Erdoğan’ın tarihi anekdotlar ve örneklerle zenginleştirdiği konuşma, hükümetin genel perspektifini yansıtmanın ötesinde güçlü bir ‘sahiplenme’yi, ortak hedefe doğru daha güçlü bir motivasyonla yol almayı ifade ediyordu.”
Bari, bir de “Beraber yürüdük biz bu yollarda”
şarkısını hep bir ağızdan söyleselerdi!..
Yaylalar türküsünü “müstehcen” gerekçesiyle kışlalarda yasaklayan Necdet Özel Paşa, belki günün birinde bunu da yapar!..

Yazarın Diğer Yazıları