Hamas’ı kutsamanın halka faturası

Hamas 7 Ekim 2023 günü, sınırı geçip İsrail’de müzik dinleyen 200 insanı öldürdü; bir kısmını da esir alıp götürdü. İsrail de Gazze şeridinde 6 bin insan öldürdü. Hamas hastanelerde saklandı, İsrail hastaneleri de bombaladı ve birçok insan öldü.

Nerden bakarsanız bakın bu savaş ile insanlık suçu işleniyor.

Biz bu savaşın neresinde olmalıyız?

Bu soruya en iyi cevabı halk verdi. Metropol Türkiye’nin Nabzı 2023 araştırmasına göre, (aşağıdaki tablo) Halkın yüzde 34,5’i Türkiye tarafsız olmalı diyor. Yüzde 26,4’ü ise arabuluculuk yapmalı diyor. Aslında tarafsız olan ülke ancak arabuluculuk yapar.

Bu durumda halkın yüzde 60,9’u Türkiye’nin tarafsız kalmasını istiyor.

///////////////////

FOTO HAMAS İSRAİL SAVAŞI ORTAKTA

///////////////////////////

Ankete göre Türkiye Hamas’ın arkasında durmalı diyenlerin oranı yüzde 11,3’tür. AKP seçmeni içinde bu oran yüzde 12,6’dir. Ak Partili seçmenin de çoğunluğu -yüzde 53,8’i- Türkiye’nin tarafsız olması ve arabuluculuk yapmasını istiyor.

Halkın ve Ak Parti tabanının bu eğilimine rağmen, neden önce MHP Genel Başkanı sonra Ak Parti Genel Başkanı olarak Erdoğan (Cumhurbaşkanı olarak değil parti grubunda konuştu) Hamas’tan yana tavır koydu ve;

“Batı Hamas'ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını korumaya çalışan bir kurtuluş ve mücahitler grubudur” dedi.

Genel Başkan olarak Sayın Erdoğan’ın bu yaklaşımı iki nedene dayalı olabilir;

1. Ak Parti içinde Siyasi İslam etkisi daha baskındır.

Kadir Has Üniversitesi, Türkiye Eğilimleri-2021 Kantitatif Araştırma sonuçlarına göre; Türkiye de kendini Siyasi İslam olarak tarif edenlerin oranı yüzde 9’dur. Kendini Muhafazakâr olarak tarif edenlerin oranı ise yüzde 27,5’tir.

Anlaşılıyor ki, AKP içinde yüzde 9 Siyasi İslam ve yüzde 3,6 oranında muhafazakâr kesim Hamas’ın arkasında duralım diyor.

2. Ak Parti’nin yeni tavrı ve yarın düzenleyeceği Filistin mitinginin hedefi partide safları sıklaştırmaktır.

Ak Parti bunu her zaman yapıyor ve sıkışınca bir hamaset penceresi yaratıyor.

Dünkü köşesinde Mehmet Y. Yılmaz çok doğru bir teşhis yapıyor ve “Bu miting bir tek; Türkiye’de yolunda gitmeyen işlerden dikkatleri uzaklaştırıp, AKP tabanını bir ortak düşmana karşı birleştirmeye yarayacak” diyor.

Halk Türkiye’nin Filistin’e insani yardım göndermesini ve insanlık dramını kınamasını onaylıyor. Ama Hamas’tan yana tavır koymasına hayır diyor. Buna rağmen Ak Parti’nin tavrının hem kendi partisine, hem de tüm halka faturası ağır olacaktır.

1.Ak Parti kan kaybeder.

Amacı ne olursa olsun Ak Parti’nin tutumu halkın tutumu ile bağdaşmıyor. Türkiye tarafsız kalsın diyenler bundan sonra ülkenin ve halkın menfaati söz konusu olunca, Ak Parti çizgisine girerek Hamas’tan yana tavır koymaz. Ak Parti kan kaybeder.

2. Halka ve ülkeye faturası da ağır olur.

Türkiye’nin Hamas’ın yanında durup Batı’yı suçlaması; dış politikada Batı’dan biraz daha uzaklaşması demektir. İlk tepki İtalya ve İsrail’den geldi. Batı’dan uzaklaşmak dış ticaretten zararlı çıkmamız demektir. Zira özel sektör de ülkeler arası dış politikadan etkilenir.

Çok sık yazıyorum… Ama Türkiye’nin bir millî dış ticaret politikası yoktur. Batı’yı dışlarsak ihracatımız düşer. Dış açıklarımız artar.

Söz gelimi 2022 yılında dış ticaret verileri;

İhracatımızın yüzde ellisini yaptığımız üç ülke;

AB 9,8 milyar dolar ABD 1,7 milyar dolar ve İsrail‘e karşı 2,6 milyar dolar dış ticaret fazlası verdik.

İhracatımızın yüzde 4’ünü yaptığımız iki ülkeye;

Rusya’ya 49,5 ve Çin’e 38 milyar dolar dış ticaret açığı verdik.

2022 cari açığı 48,5 milyar dolar oldu. Bu iki ülkeye karşı millî bir dış ticareti politikamız olsaydı ve mal arzı yaratmayacak mal ithalatına kota getirseydik, cari açığımız kalmazdı.

Türkiye’nin dış borçlarını çevirmesi ve cari açığını finanse etmesi için döviz bulması gerekir. Her türlü borç kaynakları Batı ülkelerindedir. Arap parası da Batı’daki fonlardadır.

Teknoloji getiren yabancı yatırım sermayesi de Batı sermayesidir. Araplar gayrimenkul alır ama borç vermeye gelince sukuk ister.

Batı’dan uzaklaştıkça, dış borçlarda temerrüt riskimiz artar.

Türkiye olarak attığımız her adımda, ülkemizin ve halkımızın refahını düşünmeliyiz. Unutmamak gerekir ki gelişmiş ve halkını refaha ulaştırmış bir ülke olmadan, dünya lideri olunmaz. Bunun için de kim olursa olsun, siyasi iktidarların ideolojiyi değil, ülke çıkarını önde tutması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları