Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Halkın ve Siyasetin Gündemi!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “2009 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması” sonuçlarını açıkladı. Sonuçları şöyle: Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldıkları pay yüzde 47,6’dır. Yine en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay ise yüzde 5,6’dır. Bu duruma göre, en zenginlerin toplam gelirden aldığı pay, en fakir yüzde 20’lik gruba göre 8,5 kat fazladır.
Türkiye’de nüfusun yüzde 17.1’i yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Ülkede 10 kişiden 6’sı yoksulluk riski altındadır. Nüfusun yüzde 59,3’ünün taksitler ve konut alımı dışında borçları var. Yüzde 87,4’ü tatil yapamıyor, eskimiş mobilyayı yenileyemiyor. Yüzde 43,9’u yeni giysi alamıyor.
Uygulanan ekonomik politikanın toplumu getirdiği yer zengini daha zengin, fakiri daha fakirliğe iten bir yer olmuştur. Gelir grupları arasındaki makas giderek açılmıştır. Yoksulluktan, açlıktan ya da borçlardan dolayı intihar eden, organ satan ve bataklıklara düşen insan sayısında korkunç bir artış vardır. Cinayet, boşanma ve yaşanan türlü çeşit aile facialarının artışının temelinde de uygulanan adaletsiz sosyal ve ekonomik politikaları görmemek doğru olmaz.
Bir ülkeyi yaşanır olmaktan çıkaran en önemli olgu, gelir ve adalet dağılımındaki haksızlıklardır. Yurttaşların sürdürülebilir bir hukuk düzenine ve tahammül edilebilir bir ekonomik sisteme sahip olmadıklarına yönelik bir algıya sahip olmaları durumunda ülke barışı tehdit altında demektir.


“Açlık aileyi yıktı!”
Bir gazete ‘Açlık aileyi yıktı’ başlığını atmış. Verilen haber şöyle: “Diyarbakır’da yiyecek olmadığı için çocuklarına kahvaltı hazırlayamayan 4 çocuk annesi, av tüfeğiyle yaşamına son verdi. Eşinin ölümü üzerine psikolojisi bozulan aile reisi de evini yakarak ortadan kayboldu”. Gazete bir ailenin dramı şeklinde haberi vermiş. Aslında Türkiye’de açlığın ya da yoksulluğun yıktığı aile değil bir anlamda aile kavramı ve kurumudur. İnsanların umutsuzluğa kapılmasına ya da çıldırmasına neden olan şey adaletsizlik, haksızlık, yokluk ve yoksulluk değil çıkış yolu bulamamalarıdır.
Türkiye’de bir yanda insanları ezen, yoksullaştıran ve yok eden diğer yanda ise hadsiz ve hesapsız zenginleştiren bir ekonomik düzen var. Ülkede sebepsiz zenginleşme, yolsuzluk ve yokluk ile kol kola yürüyor. Muhannete muhtaç insanlar ile köpeklerine doğum günü kutlayan insanlar yan yana yaşıyor.
Ülkenin iktidarı ve ana muhalefet lideri ise milletle dalga geçer gibi birbirleriyle ilgili uçuk ve ucuz konularla meşguller. Milletin sorunlarıyla değil birbirleriyle uğraşıyorlar.


Siyasetin gündemi ile halkın gündemi!
Ana muhalefet lideri ile iktidar arasında ‘yüksek siyaset’ ile ‘ileri demokrasi’ bağlamında yürütülen şu tartışmalara bakınız!
Kılıçdaroğlu, “Nerede bu Ergenekon, bulsam gidip üye olacağım”. Başbakan Erdoğan, “Danıştay 2. Daireye git, 1 Mayıs katliamını hatırla, Dersim’e git!” .
Başbakan Erdoğan, “kılavunuz doğru olmayınca gölü deniz zannedersiniz!”. Kılıçdaroğlu, “Vanlılar Van Gölü değil Van Denizi” derler.
Kılıçdaroğlu, ‘Benim kılavuzum belli Mustafa Kemal’dir’. Başbakan Erdoğan ise “Sen merdivene ters yönden Mustafa Kemal’in rehberliğinden girdiğini mi sanıyorsun?” Başbakan Erdoğan, “Kılıçdaroğlu merdivene tersten biniyor”. Kılıçdaroğlu, “Beygirden düştün... Futbol oynarken kolunu kırdın. Sen futbolu kolunla mı oynuyorsun...”
Bu tartışmaların vatandaşa ve ülkeye faydasının ne olduğunun insanların yeniden yeniden düşünmesinde yarar vardır.
Türkiye, son zamanlarda diplomalı işsiz yönünden tarihi rekor kıran bir ülkedir. Bunun sorumlusu da sekiz yıldır iş başında olan iktidardır. İktidar neden olduğu sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi sorunları gözden kaçırmak için tartışmaları başka yönlere kaydırıyor. Ana muhalefet de bu oyuna geliyor.

Yazarın Diğer Yazıları