Halkın Sesi fraksiyonu
Saadet’te Erbakan vesayetine isyan olarak başlayan Numan Kurtulmuş hareketi “Halkın Sesi Partisi” kisvesine büründü. Ankara kulislerinde Saadet’ten kopuşunun çok önceden kurgulandığı halen yankılanıyor. Dahası huruç harekatını bizzat Tayyip Erdoğan’ın yönettiği iddiaları uçuşuyor.
Milli Görüş tabanının rahatsızlığı ile SP’nin yüzde 6 - 7’lere çıkıp AKP’nin 37’lere gerilemesini durdurmak için yapıldığı iddia edilen bu operasyonda söylentilere kulak vermemek de mümkün değil. AKP’yi kuran İstanbul Büyükşehir Belediye ekibinin yedeğinde tutulup günü geldiğinde takviye için bekletilen ihtiyat ekibi için de Halkın Sesi’nin kurucularını görünce tebessüm ettim. Zira bu grubun büyük bir bölümünü 1991’deki “RP - MÇP - IDP” ittifakından tanıyorum. Hem Refah’ın hem de merhum Türkeş liderliğindeki MÇP’yi TBMM’ye taşıyan, akabinde Erbakan’a iktidar yolunu açan ittifaka karşı çıkarak milletvekili listelerinde ayak oyunu ve o dönem yürürlükte olan tercih sisteminde uyanıklık yapanlar bile Halkın Sesi’nde kurucu. Bu arada 1991 ittifakında Tayyip Erdoğan’ın tercih yüzünden seçilemediğini ve buna uzun süre içerleyerek müsebbiplerini kara listeye aldığını hatırlatalım. Sonra da Halkın Sesi’nin Erbakan hocanın yeni ittifak arayışlarına (ki büyük ölçüde yol almıştı) karşı çıkarak AKP’yi bir dönem daha tek başına iktidarda tutmak ve hükümette yer alabilmek, iktidar olabilmenin nimetlerini paylaşarak Recep beye ram olmayı kabul edenler olduğunu altını çizelim. Üstelik Numan Kurtulmuş ve yakın çalışma arkadaşları Recep beyin “2011 son seçimin olacak” sözüne kandılar. Yani AKP tüzüğünde bir kişi en fazla üç defa üst üste milletvekili olabilir hükmünden dolayı iştahlandılar. AKP’yi kuran Erdoğan, 3. döneminde Köşk’e çıkmayı planlıyor. Abdullah Gül zaten orada ve inecek. Bülent Arınç da üçledi vekilliği. Dolayısıyla liderlik ve yönetim boşluğunu Kurtulmuş ekibiyle doldurmanın hayalini kuruyorlar. Halkın Sesi’nde Kürtçü eğilimleri ile ön plana çıkan isim benzerliği ile yazdığı “Çanakkale Savaşı’nda Kürt Civanlar” adlı kitabı zorla sattırılan Emine Erdoğan, Ömer Vehbi Hatipoğlu gibi isimler dikkati çekiyor. O Hatipoğlu ki 2007 seçimleri öncesinde İstanbul İl başkanı olan Kurtulmuş’un ön plana çıkarılmaması için uğraşanların başındaydı. SP’nin basın işlerine bakarken benim televizyon programımın sonunda “İkinci Tayyip vakası istemiyoruz. Bu yüzden Kurtulmuş’un yıldızının parlamasına izin veremeyeceğiz” demiştir. Horoz ölür gözü çöpte kalır derler ya. Mehmet Bekaroğlu da sosyalist ekolden gelip hidayete erdiğini söyler ama bugünkü söylemleri de hep köhnemiş sosyalist görüşlerdir. Bekaroğlu da Halkın Sesi kadrosunda.
Dikkat çeken bir isim de Çağrı Erhan: Babası değerli, milliyetçi bir tıp adamıdır. Ama Çağrı çok hırslı. Ağar’ın desteğine rağmen DP’de Genel Başkan olamayınca genç yaşta önce Babacan’ın sonra da Davutoğlu’nun koltuğu olan Dışişleri bakanlığı düşlerini kuruyor. Sonra da Recep beyin boşaltacağı koltuğu hedefliyor. Kısacası tıpkı Recep bey gibi “Milli görüş gömleği” ni çıkaran Halkın Sesi’nden yeni bir AKP beklemek mümkün değil. Tabiri caizse AKP’ye istepne, “yedek lastik” olarak katılıp Milli Görüş’ü tarihe gömüp liberalleşerek aşurenin nohutu olmaktan öteye gidemezler. Erbakan’a gelince, ilerlemiş yaşına rağmen Milli Görüş tabanını tutabilir. Tıpkı 91’de olduğu gibi geniş tabanlı (5-6 parti ile) ittifakı oluşturmayı başarırsa milli görüş gömleğinin güve yemekten kurtararak tarihi bir görev ifa eder. İzleyip göreceğiz elbette.