Gürcü lidere saldırı emrini kim verdi?
Türkiye’nin yanıbaşında yeni bir savaş başladı. Bu savaş Amerikan haber merkezlerinde yaklaşık 10 saniyelik bir yere sahip. Yani öyle ölmüyorlar Gürcistan’da ne oluyor diye. Bizdeki gibi bir gösterimi yok. Merak ettiğim, bizimkilerin Gürcüler bombalarken Osetya’nın ne hale geldiğini, kaç kişinin öldüğünü ne zaman ve nasıl gösterecekleri.
Bundan önceki Irak savaşı sırasında iktidarda olan AKP, önce ne koparırız pazarlığıyla yedi düvele rezil oldu, sonra istenmeyenler de dâhil tüm talepleri sonuna kadar yerine getirdi. Ampul takımı sonradan bu savaştan kâr ettiğini ileri sürse de, gerçekte bu savaş ve sonrası Türkiye’ye çok pahalıya mal oldu. Savaş sonrası, güneyimizde bir Kürt devleti kuruldu, sessiz kaldılar. Türkmenleri kestiler, bizimkiler kaygıyla izledi. PKK elini kuvvetlendirdi, ABD istihbaratı ile daha fazla kayıp verdik. Her halde tavşana kaç, tazıya tut dedikleri için.
İşte bu nedenle yanıbaşımızdaki gene ABD’nin gizlenemeyen büyük rolü olan bu yeni savaşı iyi değerlendirmemiz gerek. Gerçekte ben Gürcü-Rus savaşının bize büyük zarar vereceğine inananlardanım. Türkiye çok kolaylıkla bu savaşın içine çekilebilir. Düşünün Gürcü lider Saakaşvili, üç gün sonra çekileceğini bile bile neden Güney Osetya’ya saldırıp 2 bin kişinin kanını döktü. Ona kim git saldır biz arkandayız dedi, nerden aldı bu cesareti? Yoksa bu savaşla tamamen Batı’nın yanında olduğunu mu kanıtlamaya çalıştı. Bu durumlar gelişmeleri ellerini ovuşturarak izleyen Ermeniler ve bazı dostlarımızı sevindirebilir.
Olayın en başına dönersek, biliyorsunuz, Gürcistan’ın başına ABD şu andaki adamı, Saakaşvili’yi, sağı solu devirip ta Washington’lardan Tiflis’e şu anda deşifre olmuş ajanlarını yollayarak müdahale etmişti. Bu durumu AKP iktidarı da gayet güzel bir şekilde seyretti. Hatta Gürcü ordusunun eğitimi ve silahlandırılmasında emir nereden geldi acep? Gürcistan’da son seçimlerde o çok vurgulanan demokrasiye de ne kadar uyulduğunu gördük.
Bu son olayı Türkiye’nin iyi değerlendirmesi lazım dedim. Olayın stratejik ve ekonomik boyutları var. Biliyorsunuz son beş yıldır ABD hem Kafkaslar’da hem de Orta Asya’da bazı açık ve gizli girişimlerde bulunuyor. Askeri açıdan bakarsak, Rusya’yı bir şekilde güneyden kuşatmak çabası içinde. Bu projede kuşatılmak istenenler arasında Çin de var. Hatırlarsanız, Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinden askeri alan ve üs talepleri olmuştu. Bir kısmını aldı bir kısmında başarıya ulaşamadı, liderleri devirmesine rağmen. Ayrıca, Batı’dan da eski Varşova Paktı ülkelerine yeni füze sistemleri yerleştirerek bu kuşatmayı kuvvetlendirmeden yana.
Ekonomik açıdan en büyük etken dünyanın en büyük enerji merkezlerinin Rus nüfuz alanı içinde olması ABD’yi rahatsız ediyor. Bu nedenle bir süre soğuk yaklaştığı Bakü-Ceyhan Boru Hattı Projesi’nin bile hızlandırılmasını sağladı. Daha önce bu iş özel petrol şirketlerinin işi diyen ABD, birden bu işte sorumlulukları üstlendi. Gürcistan bu nedenle bu projenin içine çekildi. Hatta Ermenilerin karşı çıkmasına rağmen demiryolu projesine bile kaynak sağladı.
Avrupa’nın ısınması için gerekli olan doğalgaz doğrudan iki kanaldan Rusya ve Bakü-Ceyhan üzerinden sağlanıyor. Bu gazın şimdiki durumunda üçte ikisi Rusya tarafından, üçte biri de eğer gerçekleşirse Bakü-Ceyhan üzerinden olacak. ABD özellikle Batılı dostları Avrupalıların tek kaynak tarafından kontrol edilmesini, daha doğrusu Rusların elinin kuvvetlendirilmesini istemez. Bir başka deyişle Rusların enerji konusundaki kozunu bozmak istemektedir.
Şimdi Rusya’ya gelirsek, o da sütten çıkmış ak kaşık değil. Bir zamanlar PKK’ya destek verdiğini, Türkiye’nin bölünmesi için ne kadar çaba harcadığını unutmamak lazım. Ancak, şu ara Türk şirketlerinin Rusya’daki iş kapasitesi Irak ve öteki Arap ülkelerindekilerden çok daha fazla.
İşte bu nedenlerle bu savaşa Türkiye birileri tarafından itilirken, birileri tarafından da çekilmek isteniyor. Dış politikası olmayan, dış politikası başkaları tarafından yönlendirilen bir ülkenin dengeli hareket etmesi lazım.