Güneydoğu’da Türk bayrağı var mı!

Ankara’nın, bir numaralı askeri-sivil mahkeme salonları/cezaevleri rehberi Müyesser Yıldız’ın, başkentten ayrılmadan “Türkiye’nin tek tutuklu milletvekili Engin Alan”ı da görebileyim diye sergilediği canhıraş mücadele sayesinde, son gün, son dakika iznimiz geldi;
Vuslat vakti!

Aaa özgürlüğün
resmini yapmışlar
Hızlı şoförümüz(!) Yavuz Selim Demirağ’ın gayretleriyle mesainin bitimine “1” kala Sincan’a vardık işte!
Alan’ı yormayalım, aynı şeyleri tekrar tekrar konuşturup sıkmayalım diye ayrı ayrı 1’er saat yerine, görüşme taleplerimizi birleştirip, 1 saatlik açık görüş hakkını ortak kullanma kararı aldığımız Yıldız’la birlikte, döküntü bir servis aracıyla yol almaya çalışıyoruz cezaevinin içinde.
Hakikaten neydi o otobüsün hali öyle;
‘Yakınları hükümlü yahut tutuklu olan aileler, arkadaşlar, eşler, dostlar da mı cezalandırılıyor’ düşünmeden edemedim, kalu beladan kalma kir-pas içindeki o otobüsün içinde!
Hoş benimki de laf; ona gelene kadar ne sorunlar var adalet sisteminde!
Neyse...
Duvarlar, binalar derken, aa özgürlüğün resmini yapmışlar!
Tuvale dönmüş duvarlar. Bunları hayranlıkla yazıyorum sanmayın ha;
Ağaç yok ama resmi var mesela!
İçerden gökyüzü görünmüyor ama resmi var!
Yeşiller, maviler... Sonra kanatlarını açmış gerine gerine uçan bir kartal;
Dalga geçer gibi içeridekilerin en sahip olamadıkları şeyi, özgürlüğü resmetmişler; içeridekilerin özgürlükle aralarına giren o soğuk duvarlara!

“Harita”yı çizdiler
“Kadrolu ziyaretçi” olarak Müyesser Yıldız’ın seri biçimde hallettiği, ayak uydurmaya çalıştığım bir dizi yasal prosedürün yerine getirilmesinden sonra Engin Alan karşımızda!
Yüzü pek sirke satıyor, neden acaba?
Engin Alan’a en yapılmayacak şeyi yapmışız, sporunu bölmüşüz meğer! Sonradan kızı Tülin’den aldım istihbaratını; hiç katlanamazmış buna... Ee ama biz de ne bilelim canım spor saatini, değil mi ama!
Şaka bir yana, biz terini soğuturken, Alan yüreğimizi yakıp kavuran o soruyu yöneltti gözlerimizin içine baka baka:
- Şu anda Güneydoğu’da Türk bayrağı var mı?
Suskunluk...
Tekrarladı:
- Orada Türk bayrağı var mı?
“Yok! Günlük hayatta bayrak yok...”
30 Mart’ta yapılan seçim sonuçlarını değerlendirirken geldi söz buraya. BDP’nin aldığı belediyelere işaret edip “Haritayı çizdiler” dedi; buraya, “bölünmenin kıyısı”na göz göre gelinmiş olmasıydı:
“Ahmet Türk ‘Biz bu seçimde Kürdistan haritasını çizeceğiz’ dedi. Çizdi mi? Çizdi. Selahattin Demirtaş ‘Halk seçimlerde özerkliğe oy verdi’ dedi mi? Dedi. ’Kendi kitaplarımızı basacağız’ dedi mi. Dedi. Gültan Kışanak, Sabri Ok ‘4 ilde kanton yönetimi kuracağız’ dedi mi? Dedi. 3’ünü aldı, biri kaldı. En büyük yanılgıları Urfa oldu. Urfa neden bu kadar önemliydi? Çünkü Suriye’ye, ’Rojava’ya komşu. Geçirgenliği var. Köprü görevi görüyor...”

Hedefleri BASK modeli
Bitmiyor, Özel Kuvvetler’in eski komutanının zor soruları:
“Sadece belediyelerde değil devlet dairelerinde hangi dil konuşuluyor şu anda?
Tabelalar hangi dilde?
Kürtçe!
Emniyet, asayiş hizmetlerini kim sağlıyor?
PKK’lılar!
CNN Türk’te Cüneyt Özdemir’in programına çıkan Cizre Belediye Başkanı nasıl konuştu?
Tercüman aracılığıyla!
‘Demokratik özerklik’ dedikleri ne zaten? Şu anda bölgede de-facto bir durum var.
Bu daha da yerleşecek, maalesef çoğu ilde kemikleşecek! Yukarıdakilerin, dağdakilerin çoğu aşağıda şu an.
Takip ediyor musunuz; IMC diye bir kanal var, iki günde bir Bask modelini işliyorlar.
Belediye, parlamento, hükümet, vergi, bütçe, eğitim, maliye, trafik polisleri...
Öcalan bunu söylemedi mi?
Hallettiler mi iş bitiyor; Türkiye’nin bunu görmesi lazım!”

“BDP’ye birşey verecekler”
Velev ki görmedi, orada neler olduğunu görmekte gecikti, ya sonra? İleride, başka bir iktidar, başka bir irade tarafından tamiri mümkün değil mi?
“Cemil Bayık’ın söylediği o ‘adımlar’ atıldıktan sonra geri döndürmek zor” Alan’a göre.
Yıllarca dağlarda yürüttükleri mücadele mi geldi gözünün önüne bilemiyorum; bir ara dalar gibi oluyor “Başka türlü geri alınır da...” diyor, susuyor...
“Mücadele”nin yüklediği sorumluluk başka, “müzakere”nin mahkum ettiği vebal başka nihayetinde!
Engin Alan Türkiye’nin geleceğini belirleyecek en kritik kırılmalardan birinin “AKP-BDP ittifakı” olacağının özellikle altını çiziyor sohbetimizde. Malum Erzurum başta olmak üzere kimi illerde 30 Mart’ta “prova”sı yapıldı ama “altın vuruş” Cumhurbaşkanlığı seçimine saklandı.
Cumhurbaşkanlığı’nın kimse için “çantada keklik” olmadığını savunan Alan, AKP’nin kendi adayını seçtirebilmek için BDP’ye sarılacağını anlatırken “Ve” diyor;
“Karşılığında bir şey verecekler!”
Düşünün bakalım ne?

Matematik “MHP başarılı” diyor
Başta terör, etnikçilik, özerklik, Irak, Suriye; gündeme dair birçok konuda aldığı notları, hafızasındaki anekdotları toparlayıp 60 tane makale yazmış Alan cezaevinde. Dediğine göre el yazısıyla 480 sayfanın üzerinde. Kim bilir yakında “kitap” olarak okuma şansı buluruz belki de.
Gelelim, Türkiye’nin tek tutuklu milletvekilinin seçim analizinin kendi partisiyle ilgili bölümüne.
“Ben hesap adamıyım, stratejistim ve matematiğe göre oyunu en fazla arttıran parti MHP. Buna itirazınız var mı? AKP 2 milyon oy kaybetmiş, MHP’nin 2.3 milyon oy artışı var. CHP’deki artış ise 100 bin. Bizim yumuşak karnımız belli; üç büyük şehir. Diğer konulara çok takılmamak lazım. Üç büyük şehirde yetersizlikleri tespit edip bu üç ile dönük özel bir strateji geliştirirsek, bir misyon, vizyon ortaya koyarsak bu tıkanıklığı aşarız. İstanbul’da yüzde 10 alsak önümüzde seçimde oyumuz yüzde 25’e çıkar. Bu rakamlarla bizim milletvekili sayımız artıyor AKP’nin düşüyor...”

Ah bir Iğdır’a gidebilseydim...
Gözaltına alındığı günden bu yana bir kere bile hayıflanmadı Engin Alan. “Görev” dedi, “devlete borcumu ödüyorum” dedi; hep bir gün hesabı görülmek üzere sineye çekti. Kendi adıma ilk defa “ah” dediğine şahitlik ettim. Iğdır belediyesinin alınamamasından duyduğu üzüntüyü paylaşırken derin bir iç çekti;
“Birkaç gün gidebilseydim...”
Iğdır’la haritalara kazınmış özel bir bağa sahip Engin Alan; adına “Enginalan” diye köy bile var. Sadece Türkiye değil, Azerbaycan Türkleri için de bir kahraman Alan. Duygusal olduğu kadar stratejik bakışında da Iğdır vazgeçilmez;
“Karşısı Nahçıvan... Ermenistan... Kars’la birlikte orada oluşacak bir hat çok önemliydi Türkiye için. Hem psikolojik, hem stratejik başka bir anlamı var. Kazansaydık, bir daha kaybetmezdik. Hatay da öyle. Mersin, Adana hattını Hatay’la tamamlayabilseydik gelecekte çoğu şey farklı olurdu...”
Yanındayken zaman su gibi aktı farkına varamadım; meğer ne çok şey konuşmuşuz Alan’la... Bizden bir gün önce ziyaretine gelen İlker Başbuğ’la mazilerinden bahsetti mesela; 11-12 yaşından beri tanışıyorlarmış. Hatta Başbuğ, Alan’ın “taktik” hocasıymış; nitekim kendisini de “Hocam” diye karşılamış.
Bir de seçim arifesinde patlayan “Suriye tapeleri” meselesi var. “Devletin güvenliği açısından rezalet” diyor Alan. Ama daha da çarpıcı ifadesi:
“PKK’nın MGK’yı, Bakanlar Kurulu’nu dinlemediğinden emin miyiz?”

Yazarın Diğer Yazıları