Güneş Hanım, Gök Han, Dalga ve Serap...
Ziya Gökalp'in "Türk Töresi" adlı eserini yıllar sonra yeniden okuyunca keşfettim Güneş Hanım söylencesini... Bu eşsiz ve güzel mit'e bir destan yakışır dedim... Türk çocuklarına ya Yunan Mitolojisi telkin ediliyor ya İran Mitolojisi ya da Arapların ilkel çöl söylenceleri... Bizim olanı anlatalım, biz anlatalım, elbette anlayacaklardır bizim çocuklarımız
Evet işte destanımız:
Ulu Toyon, Ay Toyon /Bir diğer adlarıyla/Gök Han ile Gök Tanrı...
Ulu Toyon, Ay Toyon'un kızına/Işıklı Güneş'e âşıktır sırılsıklam/İster ki eşe ola Güneş/Elçi etmiş atası Seçen'i/Yollamış istetmeye.
Seçen çıkmış Gök Tanrı'nın gökteki ulu katına/"Oğlum sevmiş kızınızı, çalmış gönlünü/Kızınız da tutulmuştur sarı-kara/Ne ağırlık isterseniz kabulümüzdür"/Deyip sunmuş dileğini.
Ay Toyon ya da Gök Tanrı/"Olur" vermiş ya/Şart koşmuş iki armağanı/Armağanlardan biri Dalga: Göl İncisi/Biri Serap Çöl İncisi/"Ne zaman yanıp tutuşsa/Serap görsün görklümün gerdanında/Ne zaman gönlü engin olmak dilese/Kapılsın sözlerinin dalgalarına."
Niye inci? Çünkü inci en birinci takısı hanımların/Beyazın eşsiz ve özgün sadeliği/İnci göz alıcı, gerdanın yakışığı/Kulağın ak ışığı.
Geldi Seçen, iletti Gök Tanrı'nın armağan sınavını/Bir kurultay topladı Gök Han/Bu çetin işe/Cinler, periler, tinler/Hepsi geldiler/Gök Tanrı'nın koşullarını Gök Han'dan öğrendiler/Çıt çıkarmadılar/Ay Tolon üç kez anlattı/Yine sessizlik yine sessizlik...
Tam o sırada bir kurt ile bir karga/Orada bitiverdiler/Onlar bu armağanları getirebilirlerdi/Ancak kurt dalgayı tutabilmek için uzun bacaklar/Karga serabı görmek için keskin gözler/İstemekteydi.
Gök Han verdi istediklerini/Hadi hayır haber alacakarga/Hadi tuttuğunu koparan kurdum/Getirin yücenin bu dileğini bana/Diyerek uğurladı kargayı çöle/Kurdu göl'e.
Pusuya yattı kurt o göl'ün kıyısında/Dalga pusuya düştüğü anda/Kaçıp kurtuluyordu
Dalganın ardına düştü kurt uluyarak/Dalgaya düştü/Dedi: Dalgalarının ardında/Yok olan umutlarımın olduğunu biliyor musun?/Kaygı doluyum çaba sarmalında/Suskun ve bungun.
Karga serabı gördü görmesine ya/Tutamadı/O yaklaşınca gözden kayboluyordu
Söylendi dertli dertli:/"Yoksunmuş/Sevmelerden yoksunmuş/Gözümün gönlü kırık/
Gözlerime yok sunmuş."
Nice yıllar geçti/Umutları tükendi Ulu Toyon'un/Veremedi Gök Tanrı'nın el çatmaz armağanlarını/Güneşine eremedi/Yakardı yana yana:/Bahtıma âşık bir ışık gibi kutsana kutsana/Duman işaretleri vermeliyim ulu göklere/Güneş'imin hâlini öğrenmeliyim/ Aşk sınavının mağduru olduğum görülmelidir.
Peki serap ne, dalgalar niye/Biz bu öyküden neyi çıkarmalıyız?
Serap çöl'ün rol yapmasıdır/O rolün suflörü bu hınzır Güneş/(Geceleri serap niye görülmez?)/Dalga göl'ün durgunluktan kurtulma çabasıdır/Esen yellere göre
Dalgalar bestedir, gel-gel'dir, sitemdir anlayana//Aşk dediğin de seraplar ve dalgalardan/Oluşmuyor mu?