Gözden kaçmaması gerekenler!
“Ergenekon”, türban ve kapatma davaları karar vericilerin ülkenin gerçek sorunlara yoğunlaşmasını önlemektedir. Bu durum Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren ciddi gelişmelere hazırlıksız yakalanmasına neden olmaktadır. Buna bir de siyasi belirsizlikler ve ekonomideki tehlikeli gidiş eklenince işler daha da içinden çıkılmaz hale gelmiştir. Bu durum Ermenistan, Kıbrıs ve PKK konusundaki son gelişmelerin yeterince değerlendirilememesi sonucunu doğurmaktadır.
Kaldı ki kapalı kapılar ardında ve gizli kapaklı yürütülen toplantılardan da kamuoyunun yeteri kadar bilgisi yoktur. Bu görüşmelerden Türkiye için geri dönülemez tavizlerin verilme ihtimali bulunduğunu yapılan bazı açıklamalardan anlamak mümkündür. Biz bu yazımızda özellikle Ermenistan, PKK ve Kıbrıs konusunda son gelişmelere değineceğiz.
Ümitsiz vak’a: Ermenistan!
Türkiye ile Ermenistan arasında İsviçre’de gizli görüşmeler yürütülüyor. Bu görüşmelerden Türkiye’deki bazı kesimler olumlu sonuçların çıkmasını bekliyor. Dileriz böyle olur. Ancak bunun Ermenistan’ın klasik dogmalarını ve fanatik yaklaşımlarını bir kenara bırakmasıyla ancak mümkün olacağını da bilmek gerekir.
Konuyu Türkiye Cumhurbaşkanı’nın “Ermenistan-Türkiye” maçı için Erivan’a gitmesi boyutuna indirgeyenler ise aşırı iyimserlerdir. Onlar, Ermenistan’ın bugünkü cumhurbaşkanı Serzh Sarkisyan’ın daha önceki Cumhurbaşkanı Koçaryan’dan daha makul olduğunu düşünüyorlar. Ancak Sarkisyan’ın temel Ermeni tezleri konusunda Koçaryan’dan daha katı olduğunu göz ardı ediyorlar. Örneğin şu sözler Sarkisyan’a aittir: “Türkler sadece soykırımı inkâr etmekle kalmıyorlar, Ermeni sınırını da kapalı tutuyorlar... Biz yaşadığımız yeri kendi isteğimizle seçmedik. Biz uzun asırlar, hatta binlerce yıl boyunca Türkiye’de yaşamış olduğumuzun bilincindeyiz. Önümüzdeki binlerce yıl boyunca da orada yaşamamız gerektiğinin farkındayız...” Bu tür bir zihniyetle bırakın anlaşmayı, konuşmanın bile mümkün olamayacağını anlamak gerekir. Ermenistan’la yapılan görüşmelerin, Türkiye’ye karşı yürütülen uluslararası baskının hiçbir sonuç vermeyeceğini bilmek gerekir.
Kıbrıs’taki son gelişmeler!
Kıbrıs’ta içeriğinin ne olduğu pek de anlaşılmayan çok garip görüşmeler yapılıyor. Ne istediği, kim olduğu, kimi temsil ettiği belli olmayan, sıfatı KKTC Cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat ile Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, dört ay içinde üçüncü kez bir araya geldi. Görüşmelerin sonucunda yapılan açıklamalarda Talat ve Hristofyas’ın, “tek egemenlik ve tek vatandaşlık konusunda prensipte anlaştığı” açıklanıyor.
Türkiye’nin Başbakanı KKTC’ye gidiyor ve şöyle diyor: “İster istemez sonunda, inanıyorum ki Kıbrıs Türk Devleti kesinlikle kurulacaktır. Siyasi eşitlik olacak, Kıbrıs Türk Devleti olacak. Türkiye Cumhuriyeti iktidarının bu noktada, bunun dışındaki bir şeye evet demesi mümkün değil”. Başbakan Erdoğan’ın bu sözleriyle Talat’ın görüşmelerde takındığı tavır çelişiyor. Başbakan Erdoğan beş yıldır ütopik bir “çözüm” için her türlü tavize hazır bir görüntü verdikten sonra geldiği bu gerçekçi noktada ısrarlı olması Türkiye’nin çıkarına olacaktır.
PKK sıkıştırılıyor!
Bu arada PKK’ya da darbe üstüne darbe vuruluyor... TSK’nın son operasyonları PKK’yı iyice köşeye sıkıştırmıştır. PKK artık üst düzey yöneticilerini dahi koruyamayacak durumdadır. Son operasyonlarla ekimde Küpeli ve Dağlıca baskınlarını planlayan PKK’nın silahlı kanadının başı, Bohaz Erdal kod adlı Suriye uyruklu Fehman Hüseyin de vuruldu. Ağrı Dağı’nda üç Alman’ın kaçırılması emrinin de bu terörist tarafından verildiği biliniyor. PKK’nın -dağcı kaçırmak gibi- marjinal eylemlere yönelmesi içine düştüğü çaresizliğin ifadesidir. Dağda yenilen PKK, kentlerde siyasi provokasyon peşinde. Van’da PKK’nın sivil uzantısı olan “Özgür Yurttaş İnisiyatifi” adlı platform acemice sivil itaatsizlik faaliyetine başlaması bu nedenledir. Bu platform adına “Sayın Öcalan demek suçsa, biz de “Sayın Öcalan” diyor ve kendimizi ihbar ediyoruz” türünden açıklamalar yapılmaktadır.
Türkiye, “Ergenekon” adlı uyku beşiğinde uyutulurken Kıbrıs, PKK terörü ve Ermenistan konusundaki gelişmeleri de gözden kaçırmamak gerekir. Bugün için milli davalara yoğunlaşmak ve bu konularda iki kez uyanık olmak gereklidir!