Gözaltındayız
ABD kökenli CFR’den tıpkıçekim alınan program ile kurulan AKP ve onun genel başkanı Tayyip Erdoğan her fırsatta, “Adnan Menderes ve Turgut Özal’ın devamı” olduklarını dile getirirken, “Demokratlar” başlığı ile kendi resmini de yerleştirip Menderes-Özal-Erdoğan üçlüsünün afişlerini bastırtıp, astırdı ve yayınlattı. Mahkeme kayıtlarına belgesellere, romanlara ve hatta dizi filmlere konu olan Menderes’in aleni aşklarını kabul eden Erdoğan’ın Sayın Baykal’a yönelik yatak odası dedikodularını ağzına dolaması, sadece bir devlet adamına değil, insanlığa da sığmaz diye düşünüyorum. Olayın ilk günündeki tepkisi yerine bunu şimdi propaganda malzemesi olarak kullanıyor olması, iktidarın Erdoğan’ın elleri arasından kayıp gittiğinin de göstergesi olsa gerek. Üstelik tavır koyduğu iddia edilen iğrenç bezirgânların paçavrasının yöneticisini ısrarla başbakanlık uçağına alıp fotoğraf vermesi, söz konusu tertibi desteklediğinin de işareti değil mi?
Devlet uçağı olmaktan çıkıp, düğün konvoylarını taşımaya vardırılan başbakanlık uçağında koltuk kapıp fotoğraf karesinde bulunmak gibi bir komplekse hiç kapılmadım. Altını çizerek bundan önceki iktidarlarda olduğu gibi, bugün de, yarın da değişecek iktidarlarda asla böylesi şeylere tenezzül etmeyeceğim. Lakin Erdoğan’ın başında bulunduğu iktidardan saygıdeğer dostum Arslan Bulut’un ifadeleriyle, “Adaletin kılıcı Türk gazetecilerinin üzerinde mi sallanıyor?” sorusunun da cevabını bekliyorum. 15 Mayıs 2010 tarihinde, “Baskı Altındayım” başlıklı yazıyı kaleme alan Bulut, yazılarının mercek altına alındığını ve savcılık tarafından soruşturma açıldığını ifade etmişti. Bu konu sadece sevgili Bulut ile sınırlı değil. AKP hükümetinin icraatlarına ve mahkemelerdeki usul hatalarına muhalefet eden birçok aydın için de geçerli. Sadece yazılara mı? Fikir ve vicdan özgürlüğünden dem vuran AKP hükümeti, Türk aydınlarının konferans ve panellerini de mercek altına almakla kalmayıp, polis marifetiyle kameraya çekerek sarf edilen her cümlede suç unsuru arayarak aba altından sopa gösteriyor. Yani, “Sizi şimdilik içeri tıktırmadık, ama gözümüz üstünüzde” mesajı vererek susturmaya, sindirmeye çalışıyor. Çiğ yemediğimiz için çok şükür karnımız ağrımıyor. Gidip ifadelerimizi veriyoruz. Bundan sonra da alnımızın akıyla, sözlerimizin ve yazılarımızın arkasında dimdik durarak ifade vermeye devam edeceğiz. Ancak, bizlere uygulanan bu ince standardın “Ülkeyi cehenneme çeviririz” tehdidi savuranlar için uygulanıp uygulanmadığını sormak ve öğrenmek de vergisini tıkır tıkır ödeyen vatandaş olarak hakkımız değil mi? Gözaltındaysak bunun sebeplerini soramaz mıyız?
Bu arada Silivri’de devam etmekte olan malum davada yükselen feryatlar basına neredeyse hiç yansımıyor. “Bir devlet kahramanını bu durumlara düşürür mü?” sorusunu akıllara kazıyan haberi mutlaka okuyun. İmralı’da ikamet etmekte olan terörist başını sorgulayan ekipte bulunan emekli Albay Atilla Uğur’a reva görülenleri Oda TV’den okuyun. Oda TV demişken daha önce sanal âlemdeki vazgeçilmezim olduğunu vurgulamıştım. Soner Yalçın’ın, “Kaset Komplosunu Kim Hazırladı?” analizi mutlaka arşivlenmeli. Dostluğu ile her daim gurur duyduğum Nihat Genç de Oda TV’de müthiş yazıyor. CHP ve Baykal olaylarını, Türkiye’de yeniden kurgulanmak istenen siyasal yapının şifrelerini Nihat Genç’ten okuyun.
Gelelim güzel şeylere. Aylar önce bu sütundan geçtiğimiz yıl Sivasspor’un yapamadığını bu yıl Bursaspor’un yapacağından emin olduğumu ifade etmiştim. Futbol kartelini yıkan Bursaspor’un şampiyonluğunu kutluyor, seneye Kayserispor ve Antalyaspor gibi Anadolu takımlarından aynı başarıyı bekliyorum.