Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Göz göre göre cinayet...

Silivri’den yükselen feryatlar kimsenin umurunda değil. Askerliğini onbaşı olarak yapan Mehmet Demirtaş’ın geçtiğimiz hafta 1367 günlük tutukluluğuna isyanı gazetelerde tek sütunluk haber bile olmadı. “Koca şanlı orduyu, zanlı orduya çevirdiniz!” diyen Mehmet Demirtaş’ın tahliye talep konuşmasının tamamını yazmak isterdim. Ama yerim dar. Mehmet Demirtaş’ı tanımam. Son bir yılda izlediğim duruşmalarda uzaktan gördüm. Silivri’nin Zeynep abisi Avukat Zeynep Küçük’ten torna işçisi Demirtaş’ın dört yılda nasıl filozof olduğunun öyküsünü dinledim. Tüylerim diken diken oldu...
Silivri’deki duruşmaları ilk izlediğim gün davanın bir laboratuvar olduğunu, sadece hukuk fakültesi öğrencilerinin değil, üniversitelerin hangi dalında olursa olsun tüm öğrencilerin burayı gözlemlemeden mezun olamayacağı iddiasını dillendirmiştim. Ne kadar ciddiye alındı bilinmez, lakin yakın dostlarım bu önerimi önemsemiş. Ali Osman Ağabeyim hukuk ikinci sınıftaki kızı Nihal’i getirdi. Yörük Ali Paşamın Bozkurt yürekli kızı Aslıhan da İstanbul Hukukun dördüncü sınıfında... Babasını ağabeyi Oğuzhan savunuyor. Aslıhan da önümüzdeki yıl tıpkı İrem Çiçek gibi stajyer avukat olarak Silivri’yi su yolu yapacak. Mustafa Önsel Albayın Beden Eğitimi mezunu kızı Aybike de geldi. 169 tutuklu subayın bulunduğu davayı izleyenler arasında sadece eşler yok. Çoğunluk lise ve üniversite öğrencisi. Engin Alan Paşa’nın torunu Aytun o gün sınavı olduğu için yoktu ama anneannesi Nevin Hanım’dan tüm gelişmeleri sıcağı sıcağına takip ediyor.
Daha duruşma başlar başlamaz başkan Ömer Diken mesai saatine kadar tahliye taleplerinin bitirilmesini istedi. Avukatların “bu bir ihsas-ı reydir” itirazını dinleyen yok elbet. Tutuklu başına üç dakika bile düşmüyor. Oysa savunmanın sınırı olmaz diye bir ilke var evrensel hukukta. Nitekim avukatlar Türkiye’de üç hukukun olduğunu ileri sürdüler. Heyet şaşkınca dinlerken, bunun birincisinin evrensel hukuk, diğerinin Habur’daki “Çadır Hukuku” üçüncüsünün ise “Silivri Hukuku” tespitine itiraz bile edilmedi.
Yaşları yetmişe dayanmış emekli generaller dik durmaya gayret ediyor. Lakin vücuda giren hastalık bazılarının belini bükmüş. Ağzında bir tek dişin kalmadığı emekli Albay Mehmet Yoleri’nin trajedisi ağlattı salonu... Psikiyatrik rahatsızlığı sebebi ile görev yapamaz raporu ile emekli edilen Mehmet Yoleri emeklilik günlerinde darbe suçuyla tutuklanmış. Bir süre sonra Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatırılmış. Hastane hücresinde tuvalet bile yok. Pet şişeye çişini yapmış. Durumu tespit eden avukatların girişimine rağmen normal servise sevk yerine, doktorlar Mehmet Haberal’ın doktorlarının tutuklanması üzerine taburcu etmek zorunda kalmışlar. Yoleri içeride ayrı muzdarip, konuşamıyor bile. Eşi dışarıda gırtlak kanseri... Ölümcül hastalığın tedavisi için tutuklu aileleri seferber olsa da durumu hiç de iç açıcı değil. Şeker ve kalp hastalıklarının yanında kanser illeti ile boğuşan sadece Mehmet Yoleri değil. Silivri’de derhal hastaneye kaldırılması gereken 8 kanser hastası daha var. Ama GATAKULLİ iddialarıyla muhatap olmamak için onurlu ölümü tercih ediyorlar. Bunlardan emekli general Faruk Memioğlu’nun sık sık kanaması oluyor. Kemoterapi şart. Ama kimsenin umurunda değil. Göz göre göre ölümler yaklaşıyor Silivri’de... Kuddusi Okkır cinayetine göz yumanlar sadece seyrediyor.
Yarın Silivri’deki vahşet ile Yörük Ali Aydın Paşa ve Mustafa Önsel’in isyanını yazmak üzere ülkü ile kalın...

Yazarın Diğer Yazıları