Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Gölge etmeyin başka ihsan istemiyoruz...

Irak Başbakanı Maliki Türkiye’ye gelip hükümet yetkilileri ile görüşüyor. Haber bültenlerinde Irak Başbakanının PKK terör örgütü ile ilgili açıklamalarında “bizim ordumuzun mücadele yeteneği şimdilik yok” diyerek konuyu ülkesini işgal eden Amerikan güçlerine havale ettiğini müşahade ettik. Enerji, petrol ve gıda konularında ticari anlaşmaların imzalanacağından dem vuruluyor. Ama Irak’ı oluşturan en önemli unsur olan Türkmenlerden bahsedilmiyor. Kerkük’ün statüsü meselesi muhataplarınca masaya yatırılmıyor!..

Bana göre değil ama uluslararası ilişkilerde Kerkük gibi hayati konunun gündeme gelmeyişi Maliki’nin sorunu değil, Türkiye’nindir. Maliki, sonuçta işgal altında bulunan ülkesinde işgal güçleri tarafından görevlendirilen işbirlikçi memurlardan biridir. Tıpkı Talabani ve Barzani gibi...

Maliki’ye diplomatik olarak Irak’ın Başbakanı yerine, gerçek konumu hatırlatılmış olsa acaba böyle davranabilir miydi?

Asla!..

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin basiretli Dışişleri Bakanı, yüreğinde Türklük ateşi olan bir Başbakan olsaydı, Iraklı muhataplarına; “Heyetinizde kaç Türkmen var? Musul, Kerkük, Erbil, Tuzhurmatu, Telafer’den kaç temsilci var?” diye sorardı!

Müzakere masasına otururken, karşı heyetten Türkmeneli coğrafyasının güvenliği konusunda Türkmen yetkililerin katılımıyla uygulanabilir projeyi ortaya koymak çok zor muydu?

Doğrusunu söylemek gerekirse kendi adıma Maliki’nin Türkiye ziyaretinden hiçbirşey beklemiyorum. Beklemediğim gibi, Irak Türkmen Cephesi’nin son dönemlerde aldığı mesafeye gölge etmemelerinin şimdilik en olumlu gelişme olacağı kanaatindeyim.

Türkiye’mizin doğal sınırlarında olduğu halde yetmiş yıla yakın bir süredir “dış Türk” olarak peşinen dışlanmış Irak Türkmenlerinin bana göre tek hatası, her şeyi Türkiye’den beklemesiydi. Türklüğün genlerinde bulunan devletçilik anlayışı ile her meselesini Türkiye’ye havale eden Türkmenler, değişen iktidarlar yüzünden hep güvendiği dağlara kar yağan konumuna düşmüşlerdir.

1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan Türk Cumhuriyetleri konusunda hazırlıksız yakalanan “devlet-i aliye” ne yazık ki Büyük Atatürk’ten sonra Irak konusunda planı olmadığı için “stratejik ortak ABD” nin dayatmasına boyun bükmektedir.

Türkmenlerin bugüne kadar tek çatı altında toplanıp dünya çapında topyekün mücadele veremeyişlerinde müsebbip olan Türk Dışişlerinin veballeri üzerine yorum yapmaktansa, uzun bir aradan sonra mesafe alan Türkmenlere gölge etmeye kalkışanlara değinmek istiyorum.

Türkmenler Irak’ta sosyalistlerin iktidarda olduğu anda bile, milliyetçi oldukları için ezildiler yok sayıldılar. Bu yüzden komünist ideolojinin kliklere ayrılması, tıpkı amip misali bölünerek çoğalma gibi bir hedefleri olmadı. Ama emperyalizm başka bir ifadeyle sömürgecilik “böl-parçala-yut” anlayışını uygulamaya koyarak, Türkmenlerin arasına da ne yazık ki fitne soktu.

Üye sayısı yüzü dahi bulmayan derneklerin yanında, Türkmen davasının sembol isimlerinin ardına gizlenerek rant elde etmeye kalkışanlar, yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da gölge etmeye devam ediyor.

Barzani ve Talabani’nin 50 yıldır lobi faaliyetini yürüttüğü ABD’de Türkmen davasına mesafe aldırmak yerine, işi geçim kaynağı haline dönüştürenler, Irak Türkmen Cephesi lideri Saadettin Ergeç ve ekibinin son faaliyetlerinden fena halde ürkmüşler.

Ne gam!

Bir taraftan Barzani ve Talabani çetelerinin etkinliğini kırmak, öte yandan İran’ın Sünni-Şii ayrımcılığına karşı mücadeleyi tek başına yapan Türkmen Cephesi’nin yöneticilerini eleştirmeye kalkışmak, dahası ihbar etmek hangi idealle bağdaşır?

İşin özeti, söz konusu Türkmen ise faydası olmayanlar bari gölge etmesin, başka ihsan istemiyoruz!..

Yazarın Diğer Yazıları