Gerçekler bir kez daha gizlendi
Rum Yönetimi Başkanı faşist EOKA’cı Anastasiadis, Rum siyasi parti başkanlarıyla önceki gün yeniden toplandı. Toplantıda Anastasiadis’in BM Genel Sekreteri’nin “BM Barış Gücü’nün Görev Süresinin Uzatılması ile ilgili raporu” ve yine BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’nin “Güvenlik Konseyi’ne verdiği rapor” konularında bilgi verdiği, ayrıca Yunanistan’daki seçim sonuçlarının değerlendirildiği bildirildi.
Anastasiadis’in müzakere masasına dönmek üzere parti başkanlarını yumuşatmaya çalıştığı sızan haberler arasındadır. Eide ile Davos’ta görüşen Anastasiadis, Eide’nin Güvenlik Konseyi’ne verdiği raporunda Rum tarafının müzakere masasından kalkma nedeninin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri olduğunu anlatacağını ve “Anastasiadis’in hidrokarbonlarla ilgili askıda kalan konuların müzakerelerin son aşamasında görüşülmesini kabul ederek bir adım attığını, şimdi Türk tarafından da benzer bir adım gelmesi gerektiği” söylemini tekrarlayacağını ifade ettiği ve bu gelişmeler karşısında masaya dönmenin doğru olacağını vurguladığı bildirildi.
Davos’ta görüştüğü ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin, sözde “MEB” içinde araştırma yapmanın Rum yönetiminin “egemenlik hakkı olduğunu” tekrarladığını parti başkanlarına anlatan Anastasiadis, Kerry’nin müzakerelerin devamından yana olduğunu ve mevcut durumdan iki tarafın da yarar değil zarar gördüğünü kendisine anlattığını belirtti.
Türk tarafının inanılmaz sabrı
Siyasi hayatının en kötü günlerini geçiren ve itibarı yerlerde sürünen Anastasiadis’in, Eide’nin Güvenlik Konseyi’ne verdiği raporda, Rum tarafının uzlaşmaz tutumundan bahsetmemesi ve Rum tarafının tutumuyla ilgili herhangi bir olumsuzluğa vurgu yapmaması halinde, Türkiye’nin atacağı olumlu adımların da etkisiyle masaya dönebileceği taahhüdünü verdiği, çok özel bir kaynak tarafından açıklandı.
Anastasiadis ve Eide arasındaki pazarlık neticesinde, Eide’nin raporuyla ada gerçekleri bir kez daha Güvenlik Konseyi üyelerine yansıtılmamış oldu. Güvenlik Konseyi üyeleri ada gerçeklerini bilmiyor mu? Biliyor; ancak bunun resmi belgelerde yer alması maalesef engellenmektedir.
KKTC’nin adanın kuzeyindeki egemen varlığı, yıllardır Kıbrıs Türkünün ambargo ve izolasyonlarla insanlık dışı, çağ dışı bir tutumla ve hiçbir hukuki karara dayanmadan cezalandırılması konusu raporlarda yer almamaktadır. Türk tarafının inanılmaz bir sabır ve hoşgörü ile müzakerelere iyi niyetle devam ettiği; ancak Rum tarafının her fırsatta müzakereleri torpilleyen eylem ve söylemler içerisinde olduğu maalesef raporlarda yer almamaktadır. Anavatan Türkiye garantör olarak ve KKTC makamları ile yapılan anlaşma çerçevesinde Kıbrıs etrafındaki sularda sismik araştırma yapmaktadır. Halbuki Rum tarafı, Anavatan Türkiye’nin çeşitli defalar yaptığı uyarılara rağmen, tek taraflı aldığı kararlarla ve yaptığı anlaşmalarla sondajlara devam etmekte ve Kıbrıs Türkünün haklarını yok saymaktadır. Gaspçı Rumların bu tutumu ve hidrokarbon konusunu müzakere etmek istememeleri de raporlarda ne yazık ki yoktur.
Kriz her iki tarafa da zarar veriyor
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide, Güvenlik Konseyi’ni bilgilendirdikten sonra “müzakerelerin en kısa sürede başlayabilmesinin yollarının bulunması yönünde tüm Güvenlik Konseyi üyelerinin tam desteği olduğunu” açıkladı. “Çıkmazın yarın sona ermesini beklemiyorum ancak her iki tarafın da bu çıkmazdan kurtulmanın yollarını bulmak ve müzakerelere dönme yönünde samimi niyetleri olduğunu görüyorum” diyen Eide, “Tarafların, hidrokarbonlara ilişkin krizin her iki tarafa da zarar verdiğini anlamaya başladıklarına inanıyorum” şeklinde konuştu.
Taraflar arasında,gerçekleri hasır altı ederek, sözde “eşit mesafe korumaya çalışarak”, “bugünkü çıkmazın gerçek nedenlerine” değinmeyerek ve “her iki tarafı da memnun edecek bir ifade üslubu” kullanılarak sorunun çözümüne katkı koyduklarını sananlar son 50 yıldır yanılmaktadırlar. Bir kez olsun adaletle ve vicdanen sorumluluk duygusuyla hareket ederek Rum tarafının olumsuz tutumu vurgulanmalıdır. Mevcut durumun sürdürülmesinin mümkün olmadığından bahisle bir takvim çerçevesinde sorunun çözümünün şart olduğu, anlaşma olmaz ise de yine mevcut durumun, yani iki devletin varlığının, tescili yönüne gidileceği açıklansa, paçaları tutuşacak olan Rum tıpış tıpış masaya gelip anlaşmaya çalışacaktır. Ancak ne şiş yansın ne kebap “misali” iki tarafı da idare ederek güya “eşit ve dengeli” tutumla sorunun çözümünü sağlamak mümkün değildir. Taraflara “eşit ve dengeli” olmak başka bir şeydir “gerçekleri gizlemek” ve “riyakarlık” yapmak başka bir şey. Çözüm isteyen tarafla çözüm istemeyen taraf açıkça belirtilmedikçe ve “oyun bozan” tarafa baskı yapılmadıkça sonuç alınamayacaktır. Bu bağlamda Eide’nin Anastasiadis ile girdiği çirkin pazarlığı da kınıyorum.