Gelen gideni aratmasın da...
Düne kadar, “zarfı bırakın mazrufa bakın” diyerek “mevzu bahis darbecilerle hesaplaşmaksa” türlü hukuksuzluğun, usulsüzlüğün hoş görülebileceğini savunabilme pişkinliği gösterenler; “zafere giden her yol mübahtır” anlayışıyla kimsenin gözünün yaşına bakmadan zulmedenler bugün “mazrufu bırakın da zarfa bakın” diyorlar; “gönderen kim”?
Düne kadar, medya savcılarını, medya hakimlerini, medya mahkemesini kınayanlar; o-hooo gönüllü iddianame yazıcılığı mı istersin, soruşturma dosyasından sızdırılan bilgi-belge-fotoğraflardan poster yapmak mı, ses kayıtları yayınlayıp kalem kırmak mı hepsi var; linç aynı linç, logosu değişmiş sadece!
Düne kadar “rövanşizm”den yaka silkenlerin ağızlarından salyalar akacak neredeyse; sağ ayaklar arkaya doğru gerilmiş önümüze düşse de biz de bir tekme atsak beklentisi; aynı nefret, aynı kinle!
Dünün maktülü, katiliyle el ele; kendisini vuran silahı yeniden ateşlemek üzere işbirliği içinde!
Düne kadar, “insanların yatak odalarının gözetlenmesinden” yakınanlar, “özel hayatın gizliliği”ni hatırlatanlar, “röntgenci, dikizci” diye bas bas bağıranlar, şimdi gözlerini faltaşı gibi açmışlar “kaset” kolluyorlar;
Düşse de seyretsek!
“Komplo” diye veryansın edip “sızdıranların” peşinde fellik fellik “IP” numarası kovaladıkları, “itibarsızlaştırmayı” kınadıkları günleri unutup, hep bir ağızdan iktidar yalakası gazeteciye çullanıyorlar: “Açıkla o kasetteki sen misin değil misin?”
Sana ne!
Seçmen “Neden sana oy vereyim” dediğinde?
“Kasette gördüm soytarısı sevişiyor”mu diyeceksin!
Seçmene ne!
Daha fenası, ya seçmen “Ben de seninkini görmüştüm” derse!
Düşünmek tedavülden kalktı sanki, bir akıl tutulması hali!
Neye seviniyoruz biz şimdi?
“Geldikleri gibi gitmelerine” öyle mi?
Bu iyi bir şey mi;
Yani “geldikleri gibi” gitmeleri?
2001’de 57. Hükümet’in başına gelen gibi “dışarıdan bir el dokununca” gitmeleri?
Sonra yerine ambalajı farklı misyonu aynı “öteki”nin getirilmesi!
***
Aslında ne var biliyor musunuz;
Daha doğrusu ne yok aslında;
Devlet!
Asıl “büyük hırsız”ın, asıl “büyük vurgun”unda heybesine koyup kaçırmaya çalıştığı şey bin yıllardır kesintisiz tarih sahnesinde kalabilmemizi sağlayan o küllerinden doğabilme yeteneği!
Hep “matruşka” gibiydi bu sistem; neyin içinden ne çıkacak, kimin eli kimin cebinde hep giriftti; iç içe geçmiş bir kirlilikler hiyerarşisiydi “düzen”.
Ama bilirdik ki “çekirdek” gibi olan o en küçük bebek, “milletin nüvesi”ni yeniden dallanıp budaklandırmak, kurumsallaştırmak üzere orada, duruyor hâlâ!
Hiç emin değilim şimdi; yerli yerinde duruyor mu sahiden “devlet geleneği”!
Öyleyse neden koruyamıyor “dışarıdan atama ile gelen iktidarlar”dan bu milleti!
Neden daha biri gitmeden, sandığa fırsat vermeden AKP’yi getiren “irade” belirliyor yerine gelecek “yenisini”?
AKP’nin de Erdoğan’ın da Yüce Divan’a kadar yolu var; yeter ki siz kesin dönüşü olmayan o bileti! Sizde, millette olsun yerine gelecek olanın “dizginleri”!