Gelecek dönem ABD’yi kim yönetecek?

Yıllar önce ABD’ye yerleşip gazeteciliğe başladığım dönemlerde, Başkanlık seçimleri için ABD Başkan adaylarının, TV tartışmalarını, dünyanın en önemli olayı sanırdık. Bu tartışmalar sırasında adayların ağzından çıkacak, Türkiye veya Türkiye’yi ilgilendiren, bölgemizle ilgili kelime veya cümleyi allar pullar ve biraz da abartarak İstanbul’a geçerdik.
Aradan bu kadar yıl geçtikten sonra, bu olayın bir tiyatro olduğunu, her iki adayın da, kullandıkları ülke adı ve bölge konularının, kendi etnik seçmenlerini etkilemeden öteye geçmediğini fark ettim. Biraz zaman aldı ama olsun. Mesela seçim sırasında, Ermeni diasporasına çiçek atan başkan adayları, seçilince Ermeni asıllı seçmene verdiği sözü yerine getirmedi. Aynı şey Rum ve Ermeni seçmenler içinde doğru oldu. Ülke çıkarları öne çıktı. Kürtler içinde farklı olmayacak merak etmeyin.
Bu konuda bizim İstanbul boyalı basınında çıkan yazı ve yorumları okuyunca, önce gülüyor, sonra da bu cehalet denizinde boğulan halkım için, içim acıyor. Hele hele, birkaç günlüğüne (genelde bu alışveriş ziyaretidir) ABD’ye giden meslektaşların, ABD siyaseti için yazdıkları komikten de öte. Ben herhalde geri zekâlıyım ki, 30 yıl sonra biraz biraz anlayabiliyorum.
Ukalalığımı mazur görün, ABD Dış politikaları, daha önce de yazılarımda altını çizdiğim gibi, uzun vadeli planlanır ve kararlaştırılır. Mesela planlar 20’şer yıllık dilimler halinde hazırlanır. Başkanlar seçilip, Beyaz Saray’a taşındıktan sonra bu politikalar üzerinde radikal değişiklikler yapamaz veya yapma sorumluluğunu üstlenmez. Bu sözlerimi sizlere kanıtlamak için, Obama ve Bill Clinton’un seçilmeden önceki Küba, Irak ve Afganistan, Bush ile Reagan’ın Çin ve ticarette adalet konularındaki politikalarına dikkat çekmek isterim.
Geçenlerde, Obama’nın başkanlık tartışmaları sırasında Türkiye ile ilgili açıklamalarını duyunca, bunlar yeniden aklıma geldi. Obama’nın Erdoğan konusunda yaptığı açıklamaları kullanan AKP liderliği, eminim bu durumu biliyordur. Zira ABD başkanları için kişiler değil, ülke çıkarları önemlidir. Mesela Turgut Özal ile kanka olan baba Bush’un Türkiye’de seçimi Demirel kazandıktan sonra Washington’da Süleyman Demirel’e söyledikleri hiç aklımdan çıkmaz.
Baba Bush’un Beyaz Saray’da Süleyman Bey’e sarf ettiği, “Ülkenizde benim Turgut Özal’a yakın olduğum bilinir. Ama ben Turgut Bey’e Türkiye’nin başında olduğu için yakındım. Türkiye’yi şu anda siz yönetiyorsunuz. Aynı veya daha fazla yakınlığı size de göstermeye hazırım” cümlesini gayet iyi hatırlarım. Nitekim Clinton döneminde Demirel’in bir NATO zirvesindeki durumu Turgut Özal’ı kıskandıracak boyutlardaydı. Meraklısı Google’a girsin ve tarama yapsın söylediklerimi görecektir.
Yani özetle siz, ABD politikalarına ve çıkarlarına hizmet ettiğiniz sürece, ABD başkanlarından yakınlık görürsünüz. Çizgiden saptığınız anda da sizi yeniden çizgiye getirirler. Bugün ülkemizde gerçekleşen asker-sivil birçok şeyde olduğu gibi.
Bu yılki, ABD Başkanlık seçimlerinde benim takip edebildiğim kadarıyla en önemli konu, ekonomi ve işsizlik. İşin garip tarafı radikal kapitalistler ve sermaye, sürekli olarak, Cumhuriyetçi aday Romney’i pompalamasına rağmen, şu ana kadar önemli bir ilerleme kaydedemediler. Bu seçimlerde de önce olduğu gibi genç ve siyah seçmenler, etkili olacak. Onların da favorisi, şimdilik Obama.
ABD’nin hedefinin Suriye olduğuna da hala inanmıyorum. Zira Suriye’ye verilebilecek zarar verilip, İsrail’e saldırabilecek durumu Erdoğan hükümetinin de katkısı ile ortadan kaldırıldıktan sonra, bence hedef hala İran. Şu anda Şii dünyasının kalesi İran. Suudi Arabistan’da da ve Arap krallık ve emirliklerinde hatırı sayılır sayıda Şii var. Krallar da bundan korkuyor. Aslında Şiiler ABD ve Batı dünyasının aptalca politikaları nedeniyle Irak’ı da ele geçirerek, Suudi Arabistan’a yaklaşmış durumda. Sonuçta, Türkiye’yi bilmem ama Kasım ayı başında sanırım ABD’nin dört yıl daha başında Obama’yı göreceğiz. Hadi hayırlısı. Bu vesile ile tüm okurlarımın bayramını kutlar sağlık ve mutluluk dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları