Gece uyumadan gündüz oturmadan...
Geçtiğimiz Cuma günü Koray Aydın'ı takip etmek için Kayseri'de idim. Aydın'ı karşılamaya gelen yüzlerce aracın oluşturduğu konvoy sebebi ile toplantının yapılacağı salona ancak iki saatte ulaşabildik.
Her şeye rağmen engellenemeyen bu coşku, Ülkücü kalabalıkların hareketin kaderini değiştirmeye yönelik inisiyatif aldığının göstergesi. 2012 kongre sürecini de takip eden biri olarak "değişim" talebinin 2012 şartlarına göre daha geniş bir zemin bulduğunu ifade etmek isterim. Bunda MHP yönetiminin tabandan gelen tepkileri dikkate almayan yönetim tarzının yanında, parti içi muhalefetin çok adaylı bir sürece girmesinin de etkisi var.
2009 ve 2012'de Koray Aydın parti içi muhalefeti tek başına domine ediyordu. Eğer 2012'de küçük bir destek daha alabilseydi başarıya da ulaşacaktı. Başarılı olsaydı MHP bugün, en azından hükümet ortağı olarak icranın bir parçası olabilirdi. Bugün muhalefetin çok adaylı bir görüntü arz etmesi sanılanın aksine, "değişim" sürecini güçlendirecek bir faktör. Aydın bu durumun bir "zenginlik" olduğunu ve parti içi demokrasiye "katkı" sağlayacağını Kayseri'de de dile getirdi.
Koray Aydın daha önceki ziyaretlerinde olduğu gibi Kayseri'de de şu noktaya dikkat çekti: "Genel Başkan değişince her şeyin düzeleceğini zannetmeyin!" O'nun "değişim"den kastettiği şey salt Genel Başkanlık makamının değişimine dair değil. Daha kapsamlı bir projeden bahsediyor.
Bunu da şu şekilde formüle ediyor:
Önce ideolojik "öze" dönüş: Türk-İslam Ülküsü'nü "kabuk" bir kavram olmaktan kurtarıp ete kemiğe büründürmek, hareketin kaybettiği "mukaddesatçı" köklerini tekrar keşfetmek.
Sonra ülkeyi ve dünyayı doğru okuyacak bir siyasi vizyon: Bunu oluşturmak için tecrübeden ve entelektüel birikimden istifade etmeyi becerecek bir yönetim anlayışı.
Üçüncü ve olmazsa olmaz: Siyasi başarılar için yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya bir teşkilatlanma yapısı. Üyelikleri kısıtlamayan, seçimlerini şeffaf ve demokratik bir şekilde yapan, bu seçim sistemine kadın ve gençlik kollarını dahil eden, adaylarını kendisi belirleyen bir teşkilatlanma modeli.
Dördüncü olarak "millete ulaşma" meselesi: Sokağın nabzını tutabilen, milletin değerleri ile sadece "barışık" değil "hemhâl" olan bir siyaset tarzına geçiş.
Ve nihayet hareketin eksikliğini alabildiğine hissettiği "medya": Siyasi hareketin büyüklüğüne eşdeğer bir medya organizasyonu. Aydın, medya organizasyonunun ilk ayağında "en az 100 bin satacak" bir gazete hayalini dile getiriyor.
Tüm bunların gerçekleşmesi tabii ki zor olacak. O yüzden "sabah namazı ile başlayacağız" ve "gece uyumadan gündüz oturmadan çalışacağız" diyerek herkesi bu kutlu uğraşa katkı vermeye davet ediyor.
*
Sevgili günlük
"Ülkücüler günlük tutar mı?" demeyiniz, yeni nesil tutuyor. "Başkan yanılmaz, yanılsa da söylenmez!" düsturu ile yetiştirdiğimiz dördüncü kuşak Ülkücüler biz büyüklerine söyleyemediklerini günlüklere dökmekten başka ne yapabilirlerdi ki?
İşte sosyal medyada rastladığım bir günlükten birkaç satır:
"5 Haziran 2002; sevgili günlük meclisin en büyük grubu olduk, ancak liderimiz erken seçim istedi.
3 Kasım 2002; sevgili günlük bugün hüzünlüyüm, partim baraj altı kaldı.
28 Mart 2004; sevgili günlük bugün yerel seçimler vardı, MHP hiç bir Büyükşehri kazanamadı.
22 Temmuz 2007; sevgili günlük MHP bu seçimde de iktidar olamadı.
30 Mart 2009; sevgili günlük bugünkü yerel seçimlerde 3 büyük şehre yine özlem içinde baktım.
30 Mart 2014; sevgili günlük bugünkü yerel seçimlerde elde avuçtakini de kaybettik, İstanbul'da %4, Ankara'da %7'de kaldık.
10 Ağustos 2014; sevgili günlük Cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybettik.
7 Haziran 2015; sevgili günlük bu seferde oldu galiba! Ama bir saniye liderimiz erken seçim istedi, bekleyelim.
3 Kasım 2015; sevgili günlük ben yazmaktan sen tutmaktan bıkmadın..."
Evet günlüğün sahibi kardeşimiz Afşin Hatipoğlu, şu on satırda Ülkücü kalabalıkların on beş yılda yaşadığı hayal kırıklıklarını, anlam veremedikleri hadiseleri kısa ve öz bir şekilde dile getirmiş.
Diyecek bir şey bırakmamış...