Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Gazze’de ateşkes neredeyse imkansız

Çoğunluğunu kadın ve çocuk olan 40.000’den fazla Gazzeli Filistinlinin hayatın kaybettiği, 100.000’den fazla da insanın da yaralandığı İsrail’in Gazze saldırısı devam etmektedir. Önce katliama, devamında da soykırıma dönüşün bu vahşetin durdurulması yönündeki çabaların, İsrail’in tutumu nedeniyle gerçekleşmediği görülmektedir.

Ateşkesin gerçekleşmeme sebepleri

Bunun ana sebebi, ABD’nin İsrail’e olan desteğinin sınırları olmadığından dolayı, her ne olursa olsun İsrail’in arkasında olduğunu ve olacağını her fırsatta söylemesi ve tekrar etmesidir. İsrail de bunu bilerek, sadece Gazze’de değil, Batı Şeria’daki Filistinlileri, Suriye, Lübnan ve bölgede bulunan İran destekli diğer vekalet güçlerinin unsurlarını, İran’ın yurt dışındaki temsilcilikleri ve İran içinde tespit ettiği noktaları hedef alan saldırını ve suikastlarını sürdürmesidir.

Başlangıçta neredeyse tüm batı ülkelerinin İsrail’in arkasında durduğu görülmüş, ancak saldırılar soykırıma dönüşünce ve Uluslararası İnsan Hakları Ceza Mahkemesi (UİHM) İsrail sorumlu tutulup, Başbakanı ve Savunma Bakanı için yakalama kararı çıkartınca ve İsrail’in katliamları da doruk noktasına ulaşınca, ABD ve onunla birlikte hareket eden İngiltere haricindeki ülkeler, ateşkesin sağlanması yönünde çağrılarda bulunmaya başlamışlardır.

Ancak bu çağrıların güçlü olmaması ve ABD’nin de UİHM’nin kararını tanımadığı gibi, onun için yaptırım kararı alması ve İsrail’in de UİHM’nin otoritesini tanımaması, ateşkesin sürüncemede kalmasına sebep olmuştur.

Görüşmeler devam ediyor, ancak sonuç yok

Ateşkes görüşmeler Katar’ın başkenti Daho’da, ABD, Mısır, Katar ve İsrail’in katılımıyla devam etmekte, ancak bu görüşmelere Hamas katılmamaktadır. Taraflardan birinin olmadığı bir görüşmede sonuca ulaşılması beklenmemelidir.

İngiltere, Almanya ve Fransa, Hamas’ın hamisi İran’ın "İsrail'e karşılık vermemesini" istemiş, İran da buna, bu ülkelerin İsrail'in Filistin halkına uyguladığı savaş suçları ve soykırımı durdurmaya yönelik etkili çaba harcaması gerekirken Siyonist rejimi desteklemesinin kabul edilemeyeceği tepkisini vermiştir. İngiltere, Fransa, Almanya, ABD ve İtalya'nın yaptıkları ortak yazılı açıklamada, İsrail'in İran karşısında kendini savunması için tüm desteklerini devam ettireceklerini belirtmesi ve İran'a, İsrail'e yönelik askeri saldırı tehditlerine son vermesi çağrısında bulunmaları da İsrail’in ateşkese olan direncini güçlendirmiştir.

İsrail’in, ABD’nin ateşkes teklifini kabul ettiği, topun artık Hamas’ta olduğunu açıklamasına verdiği tepki de ateşkese yanaşmadığını göstermektedir. Hamas’ın da “masada Katar, Mısır, İsrail ve ABD var ama Hamas yok” demesi ve “arabulucu ülkelerin hayal sattığını” belirtmesi de Hamas’ın konudan ümitli olmadığını göstermektedir.

Hal böyleyken, Beyaz Saray’ın, Gazze'de ateşkes sağlanması için Kahire’de yapılan görüşmelerde ilerleme kaydedildiğini ve görüşmelerin devam edeceğini duyurması ve Hamasın yeni siyasi lideri Yahya Sinyar’ın da ateşkes istemesi sonucunda Hamas heyeti, ateşkes müzakerelerine katılmak için Mısır'ın başkenti Kahire'ye gideceğini açıklamıştır. Heyet, ABD Başkanı’nın sunduğu öneriye ve BMGK kararına bağlı kalacağını ve varılacak anlaşmayı uygulamaya hazır olduklarını belertmiş, ancak anlaşmaya bağlı kalınması ve uygulanması için İsrail yönetimine baskı yapılmasını da talep etmiştir.

Son görüşmelerden sonuç alınabilir mi?

Netanyahu’nun ateşkese direndiği, etrafında dolaştığı, yeni şartlar ileri sürdüğü ve müzakereleri çıkmaza sokmaya çalıştığı bugüne kadar olan gelişmelerden açıkça görülmüştür.

İsrail’in amacının Hamas’la birlikte Filistin’i de yok etmek ve Batı Şeria dahil işgal etmek, Hizbullah’ı da baskı altında tutmak ve zayıflatmak, hatta Lübnan’ı da işgal ederek orada barınmasına imkân vermemek, topraklarını kuzeye doğru genişletmek ve zaman için de ideolojik/teolojik hedefine ulaşmaktır.

İsrail, ABD’nin bölgedeki kalesi durumunda olduğunu, her şartta siyasi, askeri ve ekonomik desteğini aldığını, kendi amaçlarıyla ABD’nin BOP projesinin birbirine uyum sağladığını, her ikisinin de birbirine ihtiyacı olduğunu bilmektedir. ABD’yi bölgeye çekerek amacına daha kısa zamanda ulaşmayı hedeflemekte ve bunun yolunun İran’ı kışkırtmaktan geçtiğini de görmektedir.

Lübnan’daki çatışmaların da tırmandığı ve ABD’nin, öncelikle bir baskı unsuru, son tahlilde doğrudan İsrail’i savunmak, hatta ilerlemesini desteklemek için Doğu Akdeniz’de askeri gücünü olağanüstü artırdığı da görülmektedir.

Bu durum göz önünde tutularak İsrail’in makul ve uygulanabilir bir ateşkes anlaşmasına yanaşmayacağını söylemek kehanet değildir. Nitekim son müzakerede Hamas, arabulucularla birlikte İsrail’in ortaya koyduğu ateşkes teklifini; ABD tarafından önerilen ve BM tarafından da kabul gören ateşkes teklifine uymadığı, İsrail’in Gazze şeridinden tamamen çekilmesini içermediği, Gazzelilerin evlerine dönebilmesini, yardım ve yeniden inşa ile esir/tutuklu değişimini de kapsamadığı ve İsrail’in işgalini kalıcı hale getirdiği gerekçeleriyle kabul etmemiştir. Böylece Hamas’ın, arabulucuların hayal sattığı ifadesinin doğruluğu da teyit edilmiş olmaktadır.

Hizbullah ile Hamas/Gazze’nin birbirinden tamamen ayrı olduğunu söylemek de yanlış olur. Bu nedenle, Hizbullah ile İsrail arasındaki gerginliğin ve çatışmaların devam etmesinin de ateşkesi önleyen faktörlerden biri olduğu söylenebilir.

Sonuç itibariyle;

- Gazze’de taraflarca kabul edilebilecek makul bir ateşkes ve devamında bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulması mevcut şartlarda mümkün görülmemektedir.

- Hamas’ın askeri alanda tamamen yok edilmesi beklenmemeli, istenen şekilde bir Filistin Devleti kurulana ve beka şartları oluşana kadar varlığını devam ettireceği düşünülmelidir.

- Olası bir ateşkes sağlansa dahi, Gazze’deki çatışmaların düşük yoğunlukta devam edeceği, bu safhada İsrail’in sıklet merkezini Lübnan’da Hizbullah’ı etkisizleştirmek için yapacağı, iktidar değişse dahi asıl hedeflerine ulaşmak için her imkânı kullanacağı, ABD dur demedikçe durmayacağı ve kendi politikası gereği zaten onun da böyle bir niyetinin olmadığı değerlendirilmektedir. Ancak Hizbullah’la savaşında sıkıntı çekeceği ve sonuca ulaşamayacağı açıktır.

- ABD ve kendisiyle birlikte hareket eden müttefiklerinin, Doğu Akdeniz’de, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde ve İngiliz üs bölgelerinde yaptıkları yığınağın, Hamas’la, Hizbullah’la, hatta İran’la orantılı olmadığı görülmektedir. Bu yığınak KKTC’yi, hatta Türkiye’yi tehdit etmektedir. Bunun BOP projesiyle bağlantılı olarak bölgeye getirildiğini hesaba katmakta da fayda vardır.

30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Yazarın Diğer Yazıları