Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Gazi Düşünceleri

Daha dün gibiydi... Umutla, heyecan ve sevgiyle gelmişti. Bereketli sofraları iftardan sahura kadar gönül sohbetleriyle dolduramadık. İçimize sıkıştırdığımız umut filizlerini yeşertemedik Ramazanda. Daha bayram gelmeden, arife telaşına kapılmadan “Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” türküsüyle sitem yolladık en sevdiklerimize. Yine de yolsuzluğun ve yoksulluğun girdabına düşen Türkiye sevdamız bırakmadı yakamızı. Bizden sonrakilerin istikbali için değildi, bu memlekete borçlu hissettiğimizden ödemekten başka çaremiz olmadığının bilinciyle yerin altındakilerin adına yol aramaya devam ettik. Ne de olsa söz vermiştik galubelada. İnsanlar sözleriyle hayvanlar boynuzlarıyla bağlanırdı itikatımıza göre. Bizi verdiğimiz sözler bağladığı için Ramazanın manevi havasında tevazuu elden bırakmadan sözü takibe devam ettik. Kibir amel defterimize girmesin diye dua ederken fazla tevazuunun da kibirden geldiğini unutmuyorduk. Ancak biz tevazu gösterdikçe evimizi barkımızı işgal edenler öyle sanmaya başladı. Suskunluğumuzu sinmişlik, sabrımızı korkaklık olarak algılamaya başladılar. Hatta baştan borçlu olduğumuzu kabullendiğimizden çaresiz olduğumuzu sanıyorlardı. Ne de olsa senelerdir baş kaldırılmadığı için bir daha baş kaldırılmayacak hesabındaydılar.
Eee herkesin bir hesabı vardı. Mutlak olan ise Cenab-ı Hakk’ınki... Alemlerin Rabbine inanan Türk milliyetçilerinin suskunluk sarmalına dönüşen tutumlarının hesabı nedir diye kafa yorarken iftar sofralarının bereketiyle tevazu bir kenara kondu ve çıta yükseltildi.
Çocukluk, gençlik hatta orta yaşlarımızın kalesi Gazi Üniversitesi’nde verilen iftar yemeğinde her kuşağın rüştünü ispatlamış temsilcileri kırgın gönüllere su serpti.
Bulundukları her yerde parmakla gösterilen örnek ülkücü olabilme özelliğini hiçbir dönem yitirmeden ikbali ellerinin tersiyle itmiş, nefislerini ayaklar altına çiğneyebilme cesareti gösterenlerin tereddütsüz bir araya gelme amacı belliydi. Neredeyse yarım asır önce yola çıkan kervanın uzun yolculuğu sırasında zayiatlar verilmiş, yorulan, ayrılanlar olmuştu. Pusuya bile düşmüşlerdi. Kervan basılıp dağıtılmış, ama yüce dileğe doğru yürüyüş engellenememişti. Göç yolda dizilmiş, ilk ana hedeflere ulaşılmış, kılavuz, hataları ve rehavet yüzünden yol bile şaşırmıştı. Ama elinde fikir pusulası olanlar için hedef hep aynıydı. “Kılavuzun gereği yok, yolun sonu görünüyor” türküsünü söyleyenlerin kervanını artık kimse yolundan edemezdi.
Geçtiğimiz Salı akşamı o kervanın yolcuları arasındaydım destansı mücadelenin işgal edilemeyen kalesi Gazi Üniversitesi’nde Gazi Mustafa Kemal’in gösterdiği hedefe kilitlenen, Başbuğ Türkeş’e verdiği sözün ardında duranlar, yapılacak çok şey olduğunu idrak edenler bir araya gelip ayrılıkta azap olduğunu ifade ederek birlikteliklerini ilan ettiler. Beraber yürüyüşlerinde talip oldukları dün olduğu gibi çileydi. Kırk yılı aşkın mücadele hayatlarında çileden yana imtihanlarını kavgada, meydanda, hapiste ve mahkemede şerefle verenler, sadece duruşmalarda değil gönüllerde de beraat ettikleri için alınları paktı. Yaralı kırgın yüreklerin kararlılığını sorgulamaya kimsenin cesaret edemeyeceği adamların dik duruşları karşısında duygulanmamak elde değildi.
Türk milliyetçileri ve ülkücüleri hakkında en az yazıları onun mensupları yazmıştır. Çoğunluğu eski tüfek solcularla, kuyruk acısı çekenlerin yazdıkları fazla satıp çok okunur. Artık bu konuda tevazu göstermeyeceğim. Bu camiayı, en iyi tanıyanlardan biri de bu satırların yazarıdır. Yüreğinde kırk hançerin yarası kanarken Koray Aydın’ın kürsüdeki konuşmasını dinleyenlerin gözlerindeki ışıltıyı tespit ettim. Salonu doldurup dışarı taşanların simasında bu mayanın tuttuğunu gördüm.
Kırgın Ramazan düşüncelerime rağmen Gazi’deki iftar manzarasının ağızlarda bayram şekeri tadı bırakacağına olan inancımı paylaşırken, sözün bağladığı insanları gönülden
selamlıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları