Gazetecilik de standart ister!
Rahmetli Hocamız Burhan Felek’in, “.....asker mektubu yazanlara da yazar denilebilir” sözünü hatırlatırken, her yazarın gazeteci olmadığını, en azından gazeteci sayılmaması gerektiğini öne sürenler ağırlık kazanıyor.
Nasıl ki, ne kadar bilgisi, ne kadar deneyimi ve ne kadar nosyonu olursa olsun; hiç kimse ne avukat, ne doktor, ne mühendis ve ne benzeri mesleklere intisap edemiyorsa, gazeteciliğe de giriş sınırlandırılmalı. Biz bu serzeniş dolu ve çoğu kez tekrarladığımız yazımızda, hiç kimseyi itham etmek istemiyoruz. Sadece mesleğimizin sorgulandığı bu dönemde, gazeteciliğin ve gazetecinin trajedisini sergiliyoruz.
Kim ne derse desin ve kim ne düşünürse düşünsün, paparazziler hiçbir zaman “gerçek” gazeteci olamaz, en azından sayılamaz. Dünyanın her yerinde, özellikle ünlü sanatçıların, politikacıların, diplomatların ve zenginlerin baş belası olan paparazzilerin, gerçekte bir kamu görevi gördüklerini kabullenmek biraz güç olsa gerek.
***
Fotoğraf avcıları
***
Gazeteciliğin haber toplama özgürlüğünün sınırlarını çoğu zaman aşan paparazzilerin, aslında “fotoğraf avcıları” oldukları rahatlıkla öne sürülebilir. Gerçekten de, yakaladıkları enstantanelerle dünyanın parasını kazanan ve çoğu zaman “meslek ilkeleri” ni hiçe sayan paparazzilere, kişilerin hak ve hürriyetlerini tehdit eden özgürlükler tanınmamalı.
Geçmiş yıllardaki “Prenses Diana trajedisi”nde, paparazzilerin çektiği fotoğrafların satın alınmaması, belki de bu yolda atılan ilk adım olarak hatırlanacak.
HHH
Mesleğe gölge düşüyor
***
Kim olursa olsun, kişilerin “özel hayatına” girme serbestîsini kendilerinde bulan, fakat hiçbir zaman gerçek gazeteci kimliğiyle dolaşmayan ve meslek icra etmeyen paparazzilerin, gazetecilik mesleğine “gölge düşürdüğü” apaçıktır sanırız.
Sayıları gün geçtikçe artan bu tür “fotoğraf avcıları”nı gazetecilik adına savunanlar çıkabilir.
Ne var ki, “araştırmacı gazetecilik” ile bu bir tür “nebbaş” lığı birbirine karıştırmamak gerek.
Tabii ki gerçekleri öğrenme, bilgi edinme hakkının kutsallığı mevcut. Fakat hiçbir zaman bu kutsallığı, paparazzilerin kullanmaması gerek. Mesleğimizin saygınlığını korumak, hepimizin en önde gelen görevi olmalı. Paparazzilerin gerçek gazeteciliğe “gölge” düşürdükleri de bir gerçek.
“İletişim özgürlüğü” çerçevesinde medyanın dengesi hiçbir zaman bozulmamalı. Yasalar, değer yargıları ve meslek ilkeleri her şeyin üstünde değerlendirilmeli. Başka bir gerçek de, paparazzilerin böylesine dal budak salmasında, mesleki ihtirasların zaman zaman galip gelmesi.
Böylesine büyük bir trajediye sebep olmamışlarsa bile, bizim paparazzilerin de zaman zaman sınırı aştıkları görülür. Fakat ne yazık ki, çoğu vakit de, zorla çektikleri fotoğraflar veya söylentilerden “ürettikleri” haberler kullanılır. Medya organları, her duyulan, her söylenen şeye doğrudan doğruya itibar etmemeli.
Ortaya atılan iddialar mutlaka belgelenmeli, doğrulanmalı, sonra yayınlanmalı. Öyle anlaşılıyor ki, paparazziler daha çok olaya imza atacak ve daha çok tartışılacak. Ama unutulmaması gereken şey, paparazzilerin hiçbir zaman gerçek gazeteci olmadıkları, sayılmamaları ve yaptıkları işin “magazin gazeteciliği” ile karıştırılmaması gerektiğidir.