Gazeteciler "kindar gençlik" şifresini çözmeye çalışıyor


BASINDAN SEÇMELER

Gazeteciler “kindar gençlik” şifresini çözmeye çalışıyor

Ciçero’yu maziye iyice
gömecek bir belagatti Başbakan’ınki.
Şimdi kalkıp, böyle bir konuşmanın karşısına çıkılabilir mi? Çıkıp sivrisinek vızıltısı misali birkaç laf edersin.
- Mesela Başbakan diyor ki:
“Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”
- Ben de çıkıp desem ki:
“Sayın Başbakan, dinini, dilini, evini, barkını, hatta kalbini, çok tehlikeli bulsam da, hatta ırzını anladım da, şu kini nedir?”
- Desem ki: “Türk Dili Sözlüğü’ne baktım, “Kin” kelimesinin karşısında şu yazıyor: “Birine karşı öç alma isteği; garaz.”
- Desem ki: Hangi garazının davasını sürdürsün genç?
Sonra oturup, altına şu iki dizeyi yazsam:
“Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim.”
- Sonra desem ki, bu dizeleri yazan insan Yunus Emre’dir.
Yanlış bir şey mi söylemiş olurum?

***


- Başbakan diyor ki:
“Hiçbir zaman seçilmişleri, atanmışlara kul etmeyiz...”
- Ben de çıkıp hançeremi patlatırcasına, desem ki:
“Doğrudur, güzeldir, iyi erdemdir.”
Sonra hançeremi sakinleştirip; ürkek bir sesle fısıldasam. “İyi güzel de, seçilmiş hata yaparsa, hırsızlık yaparsa, adil davranmazsa, kin peşinde koşarsa, garazının esiri, kurbanı olursa, atanmış görevini yapmasın mı?

***


O “seçilmiş” ki, onu kim seçmiştir? Arşıâlâdan ilahi bir güç mü? Yaradan mı seçmiştir ki; bu faniler âleminde ona ses çıkabilecek tek kişi olmasın...

***


- Başbakan diyor ki:
“Hiç kimse fitne ve fesat tohumlarının yeşereceği umuduna kapılmasın.”
Doğrudur, kimse kapılmasın. Fitne ve fesat, kin ve garaz kötü şeylerdir, çok fena şeylerdir. Kimse tevessül etmesin, edemesin.
- Ama ben de çıkıp sorsam ki:
“Sayın Başbakan kim çıkardı bu fitne ve fesadı...”
Böyle desem ve son 15 günde yazılanı, söyleneni; kim yazmışı, kim demişi, ne varsa çıkarıp önüne koysam.
O aşina isimler; o tanıdık simalar; aynı yağmurun altında ıslanmış akraba isimler;
Eli, onların hanesine, “fitne”, “fesat” yazmaya gider miydi? Hadi eli gitti, gönlü kabul eder miydi?
Olağanüstü bir belagatti... Ama bir toplumda yüzde 50 oy almış siyasetçinin belagati, bir taraf için lirik bir coşku, öteki taraf için ise dehşet ve korku verici bir cismaniliğe dönüşüyorsa; Düşünmek lazım. Kin, garaz, fitne, fesat... Hakikaten çok kötü şeyler. Hepimiz bu kelimeleri lügatlerimizden çıkarıp atmalıyız...
Ertuğrul Özkök / Hürriyet




Yeniden Milli Görüş gömleği

Yumuşak başlayan konuşma, giderek sertleşti.
Ve sonunda “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum” diye noktaladı.
Bu sözleri akşam AK Parti’nin kuruluşundan bu yana içinde olan ve parti politikalarında her zaman etkin olmuş bir isme sordum.
“Hepsini anladım da, kin meselesini anlamadım” dedim.
Güldü, Nutuk’la ilgili bir örnek verdi. Sonra anlattı:
“Başbakan’ın o sözlerini anlamak için geçmişi bilmek gerek. Bu hareketin içinden gelmek gerek. Önemli bir mesajdı o sözler.”
“Kime mesajdı?” diye sordum.
“Bizim siyasi geleneğimize mesajdı.
Bu hareket, yıllar önce çok dar çerçeveli bir hareketken, çok kullanılan bir söylemdi. O zaman ev toplantıları yapılırdı. Evlerde konuşulurdu bu meseleler. O zaman bu sözlerle anlatılırdı. ‘Dininize, dilinize, kalbinize, kininize, ırzınıza sahip çıkın’ diye bir söylem vardı. Başbakan o geçmişi hatırlattı. O günlerin söylemidir ve ondan kopmamak gerektiğini hatırlattı” dedi.
Başbakan Erdoğan yeniden Milli Görüş’e sahip çıkıyor.
Bu söylem, Türk siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcı gibi duruyor.
Fatih Altaylı / Habertürk




Silivri’deki “seçilmişleri” niye kul ettiniz

Erdoğan’ın en vurucu düşüncelerinden biri:
“Hiç bir zaman seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz.”
Helal olsun. Ne zaman? “Hiç bir zaman”.
İyi, güzel de, bir durum var.
Son genel seçimde millet iradesiyle seçilmiş sekiz milletvekili halen hapiste.
Başbakan Erdoğan’a sormak istiyorum:
- Madem ki, yasama, yürütme ve yargının sınırları bellidir ve sınırları aşan her türlü girişim yetki gaspıdır, bu gasp sadece sizin iradenize gölge düştüğü zaman mı, geçerlidir? Örneğin, sekiz milletvekilinin hala hapiste tutulması size göre yetki gaspı mıdır, yoksa başka şey midir?
- Hapisteki milletvekilleri seçilmiş, onları hapiste tutan yargıçlar atanmış kişiler. O sekiz milletvekili aylardır hapiste olduğuna göre, o seçilmiş insanlar atanmışlara kul edilmekte midir, yoksa başka şey midir?
Yalçın Doğan / Hürriyet




Sevilmişler ile atanmışlar

Eskiden “atanmış” dediklerimizin çoğu, “seçilmiş” kategorisine girdi. Artık savcılar ve yargıçlar, Adalet Bakanı’nın kontrolündeki bir yüksek kurul tarafından titizlikle “seçiliyor” , sevilirlerse terfi ettiriliyor, bir yanlışları görülürse işten atılıyor.
O açıdan ülkede bildik anlamda “seçilmişler-atanmışlar” çelişkisinin tarihe gömüldüğünü, yerini “sevilmişler-atılmışlar” çelişkisinin aldığını söyleyebiliriz.
Aralarındaki belirleyici fark başka: Kadrolaşmışlarla yeterince kadrolaşamamışlar... İyice beslenmişlerle tam beslenememişler. Kayrılmışlarla, ihmal edilmişler.
“Onu biz yarattık”çılarla “O olmasa siz de yoktunuz”cular...
“Siz de fazla büyüdünüz”cülerle, “Daha bu ne ki, dur bakalım”cılar...
“Çek o savcını geri”cilerle, “Sen de teşkilatına hâkim ol”cular...
Karşılıklı tırnaklarını gösterip şimdilik içeri
çektiler.
Biz burada seçilmiş ya da atanmış tarafta değiliz. Seyirciyiz. Ama şurası kesin ki, nihayette birisi kazansa da uzlaşsalar da, bu kavganın itilmişi-kakılmışı yine bizleriz.
Can Dündar / Milliyet




Alternatif hitabe

Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”sinin okullardan çıkarılması istenirken yerine Necip Fazıl’ın o uzun hitabesi mi konuyor? Öyle görünüyor...
Necip Fazıl’ın “kin”li hitabesi şu dizelerle son bulur ki... AKP’nin vermek istediği mesaja da uygundur:
“Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!”
Melih Aşık / Milliyet




Başbakana AA sansürü

Anadolu Ajansı, Başbakan’ın Necip Fazıl’dan yaptığı alıntıdaki “kin” sözcüğünü haberden çıkardı. Yani; Başbakan’a sansür uyguladı... “Altın makas”ı, Başbakan için çalıştırdı! Peki neden? Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürü’ne soruyorum: Koca Başbakan’ın sözlerini nasıl ve neden çarpıttınız?
Yoksa amacınız, “Kraldan çok kralcılık” yaparak, aklınızca Başbakan’ı korumak mıydı?
Mustafa Mutlu / Vatan




Yeni Türkiye: Kendi çocuklarını yiyen canavar

Eğer Kürt meselesinde yeni inisiyatifler alınır, güvenlikçi yaklaşımlar terk edilirse; MİT’te yeniden yapılanma süreci devam ettirilirse; demokrasi blokunu yeniden inşa edici bir siyaset dili geliştirilirse bu krizden ‘demokratik süreci’ tahkim edici bir ders çıkarıldığı anlamına gelir. Yok, bunlar olmazsa ‘Yeni Türkiye devrimi’nin kendi çocuklarını yediği süreç başlamış demektir...
İhsan Dağı / Zaman




Kapıştılar...
“Sarhoşun mektubu okunmaz”

Bizde “Sarhoşun mektubu okunmaz” diye bir laf vardır, ben bu önemli söze uyacağım ve artık sarhoşun mektubunu ne okuyacağım, ne de onun üzerinden medya etiği tartışması açmaya çabalayacağım.
Sabah kalkıp kahvesini içip başka içeceklere dalmadan yazarsa, belki yine göz atarım ama tavrım “Bırak, sarhoş kendi devrilsin” olacak. Bu arada Enginciğim, kimse senden ağrı kesici olmanı istemiyor. Önemli bir gazetenin yazarı olarak biraz adam ve insan olmanı bekliyor.
Ergun Babahan / Star

Yazarın Diğer Yazıları