Gazeteciler bayram edecek (mi)

Bugün torpil yapıp kendi derdimize düştük. Mevzu “Bayram Gazetesi” ... “Çıkacak mı, çıkmayacak mı?” Yahut “Çıkmalı mı, çıkmamalı mı?”
Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay’ın geçtiğimiz yıl yaptığı “Şahsen günlük gazetelerin bayramlarda yayınına ara vermesinin daha iyi olacağını düşünüyorum. Gelecek yıldan itibaren Bayram Gazetesi’nin çıkarılması için çalışmalarımız sürüyor” açıklamasıyla başlayan süreçte, -Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin önceki gün yaptığı açıklamaya bakılırsa- hayli yol alınmışa benziyor.
“Bayram Gazetesi’nin yeniden yayımlanması konusunda görüş birliğine varılmasını bekliyoruz” diyen TGC Yönetimi, 23 Şubat 2011’de Gazete Sahipleri Birliği Yönetim Kurulu ile görüş birliğine varmış ancak hazırlanan protokolün imzaları tamamlanamadığı için bu girişim sonuçsuz kalmıştı.
Konuyla ilgili olarak Basın İlan Kurumu ile aralarında henüz resmi bir görüşme olmadığını söyleyen TGC Başkanı Orhan Erinç şu andaki temaslarının “bilgi alış verişi” düzeyinde olduğunu ifade ediyor. TGC şu aşamada, Basın İlan Kurumu ile gazete patronları arasında “anlaşma” sağlanmasını bekliyor.
Muhabirinden genel yayın yönetmenine, yazarından çizerine, dağıtımcısından medya patronuna kadar binlerce insanı ilgilendiren adımı atan Mehmet Atalay, “Patronlarla sona doğru geldiklerini” duyurmuştu birkaç gün önce yaptığı açıklamada.
Dün görüştüğümüz Basın İlan Kurumu İletişim Uzmanı Yaşar Durukan da “Bayram Gazetesi’nin bütün patronların uzlaşmasıyla çıkması” konusunda “Yüzde 80 böyle olacak” diyor! Öyle anlaşılıyor ki önümüzdeki birkaç günü “Yüzde 20’lik pürüz dilimi” üzerinde çalışarak geçirecek Basın İlan Kurumu...
Bayram Gazetesi’nin çıkıp
çıkmayacağını bir kaç gün içinde öğreneceğiz...
Ve sonra yeni, çok gürültü koparacak başka bir sorunun peşine düşeceğiz: Çıkacak ama nasıl çıkacak? Kim çıkaracak? Kim yazacak? Kim çizecek?..


Bayram gazetesi...

Bayram Gazetesi, 5953 sayılı Basın İş Kanunu’nun ulusal gazetelerin bayramda gazete çıkarmasını yasaklayan 20.maddesine uyarınca, 1946’dan 1995’e kadar Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenli olarak çıkarıldı. 1992’de Doğan Grubu ile çatışan Sabah Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü Zafer Mutlu’nun “Bayram günlerinde ulusal gazetelerin yayınlanmaması tam bir saçmalık... Bu uygulama serbest piyasa ekonomisinin ruhuna aykırı...” itirazının Anayasa Mahkemesi’ne taşınması ve Mahkeme’nin 21 Ocak 1993’te dini bayramlarda Bayram Gazetesi dışında gazete çıkarılmasını yasaklayan yasa hükümlerini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmesi üzerine Bayram Gazetesi’nin misyonu sona erdi...


Orhan Erinç:
Günlük tatilde bile olsa gazetecinin yine kendi alanıyla ilgili sorumluluğu sürüyor. Gazetecinin hafta tatili kulanmasının pratiğe yansıması çok zor. Hangi alanda çalışıyorsa o alandaki bir haberi, tatilde de, gelecekteki haberleri için izlemek durumunda zaten. Ama gazete çıkmadığı zaman en azından arşivlerden yararlanarak da onu öğrenebilir diye biraz rahatlamış olur. Bir de tabi baskı makinalarının bakımı için önemli bir süreç. Ayrıca fiili olarak gazetecilik yapma imkanı bulamayan arkadaşlarımız da iki gün üç gün de olsa bu yolla mesleklerini yapma olanağına kavuşuyorlar. Ben çıkması gerektiğine inanıyorum.


Hasan Pulur:
Ben baştan bu yana Bayram Gazetesi’nin çıkmasından yanayım. Bu sayede gazeteciler istirahat eder, teknik kadro istirahat eder, makinaların bakımı yapılır, elde edilen gelir de zor durumda olan arkadaşlara verilirdi; onlar çalıştırılırdı. Faydalı bir şeydi ve Sabah Gazetesi’nin başvurusu ve zamanın “yenilikçi” Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın verdiği kararla kaldırıldı. Yanlış bir karardı.


Melih Aşık:
“Sabah Gazetesi ”Beş gün gazete satacağız” dedi diye kaldırılan Bayram Gazetesi gazetecilerin işine yarıyordu. Hem gazeteciler dinlenmiş oluyor hem de Gazeteciler Cemiyeti’ne gelir sağlanıyordu. Bazı ülkelerde pazar günü bazı gazeteler çıkmaz. Bizde koştur koştur çıkarılıyor. Ben destekliyorum; Bayram Gazetesi çıkmalı.


Salih Memecan’ın itirazı kızdırdı:
Patronların adına üzülmeyi bırak!

İki haftada bir ABD’de tatil yapan karikatüristi unutmayan okuyucu her gün aldığı
gazeteyi hiç unutmaz!

Bayram Gazetesi’nin çıkarılmasına karşı ilk (ve şu ana kadar tek) itiraz Salih Memecan’dan geldi. “Bayram Gazetesi fikri eskiden denenmiş ve de haklı gerekçelerle vazgeçilmiş bir uygulamadır. O zaman olmamışsa bugünün medya ortamında hiç olmaz. Ayrıca bu mantıkla Bayram TV ve Bayram Radyosu yayına sokup televizyoncu ve radyocu arkadaşların da tatil yapmasını sağlamak gerekir.” diyen Memecan’a göre “Basın özgürlüğü açısından Bayram Gazetesi çıkıyor diye yayınların ara vermeye mecbur bırakılması kabul edilebilemez.”
Gazetelerin kendi içlerinde yapacakları düzenlemelerle bayramda çalışanlarını mağdur etmemesi gerektiğini söyleyen Memecan’ın itiraz gerekçelerinden biri de “ekonomik”:
“Yayına ara veren gazetelerin ilan geliri kayıpları ve tiraj seviyesini bayram sonrası tekrar eski seviyesine getirmesinin promosyon maliyeti yayın şirketlerine ekstra yük getirir.”
Bayram Gazetesi’ne destek veren isimlerden Sözcü gazetesi yazarı Necati Doğru ise şiddetle karşı çıkıyor Salih Memecan’a:
“Eskiden de Bayram Gazetesi çıkardı, eskiden de gazeteler yayınlarına üç gün ara verirlerdi, hiç de tiraj ve okuyucu kaybetmezlerdi. Kaldı ki iki gün içinde okur o gazeteyi bırakacaksa, o gazeteye gazete denmez zaten. O zaman “Bayram Gazetesi çıkmasın” diyen arkadaşlar da hiç tatil yapmasınlar. Ben Sabah’ta çalıştım, Salih Memecan 15 günde bir tatil yapıyordu. Okur tatilini ABD’de yapan karikatüristi unutmadığına göre, üç günde gazeteyi hiç unutmaz! Bu arkadaşlar, hiç patronları adına üzüntüye girmesinler yani!”
Bayram Gazetesi’nin Türk basınına öncülük edenler tarafından, Türk toplumunun geleneklerine uygun olarak gazetecilerin de bayram coşkusuna katılım sağlaması düşünülerek oluşturulmuş bir “gelenek” olduğunu savunan Doğru’ya göre, “Bayram Gazetesi’nin çıkması, basın özgürlüğünü, ifade hürriyetini zedeleyecek rekabeti törpüleyecek bir durum değil. O bozulmuş geleneği tekrar yerine koymak uygun olur. İnce bir düşünce olur. Buna karşı çıkmanın da anlamı yok...”



BASINDAN SEÇMELER



Türkiye’ye, Türkler’e sallamak serbest;
Ermeni’ye laf söylemeyi dene linç edilirsin

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan çıktı, bir acayip konuşma yaptı.
“Karabağ’ı biz aldık, Ağrı’yı siz alacaksınız” diye.
Zırvalamanın dik âlâsı ama söyleyen Cumhurbaşkanı.
Hem de ha babam “Dost olalım” dediğimiz ülkenin.
Hatta Avrupa Birliği’nin bize “Komşunuzla barışmanız lazım” diye nasihat verdiği ülkenin Cumhurbaşkanı.
Açık açık toprağımızda gözü olduğunu söylüyor.
Bakıyorum Batı’dan falan tepki yok. Galiba ciddiye alan yok da ondan.
Anlasın ne kadar “adam yerine konuluyor”.
Bir bizim Dışişleri ciddiye alıp yanıt verdi. Bence tonu biraz zayıftı. Ama dediğim gibi fazlası da ciddiye almak olurdu.
Ağrı’yı alacaklarmış.
Almak serbestse kim nereyi alır belli de, söylemeyelim.
Bu yazıyı aslında daha önce yazacaktım ama ürktüm.
Şaka yapmıyorum, ürktüm.
Ermenistan’dan falan değil.
Bizim memleketteki “salaklardan” ürktüm.
Sarkisyan’a, “Sen ne diyorsun be adam” diye yazacağım.
Sonra aradan yıllar geçecek. Allah korusun bir cinayet falan olacak, sabah akşam beni düşünen, benimle yatıp benimle kalkan “yazar müsveddeleri” diyecekler ki, “Fatih Altaylı hedef gösterdi” .
Anlat ondan sonra anlatabilirsen derdini.
Türkiye’ye, Türklere sallamak serbest. Sallayanı eleştirdin mi “Vay hedef gösteriyorsun” .
Eee, peki sizler aylar yıllardır beni eleştiriyor, hedef gösteriyorsunuz.
Biri gelip beni vursa “siz mi vurdurmuş olacaksınız” .
Beni vuran gelip mahkemede, hayatında değil sizin yazdıklarınızı, büyük ihtimalle gazete bile okumadığı halde “Yazılarından etkilendim. Gittim Altaylı’yı vurdum” diyecek.
Bakın sözde liberal, sözde özgürlükçü, sözde fikir adamları.
Asıl medya terörünü siz yaratıyorsunuz.
Geçmişle ilgili eleştirdiğiniz ne varsa, geleceğe yönelik aynı haltların misli misli beterini sizler yapıyorsunuz.
Bunları niye yaptığınızı ben biliyorum.
Şöhret olmak, zengin olmak, nemalanmak için yapıyorsunuz.
Başka bir niyetiniz yok. Fikriniz zaten yok.
Ama sağda soldaki “enayiler” bunun farkında değil.
Sizi adam zannediyorlar.
Ona göre yazın.
Olamıyorsanız bile en azından taklidini yapın.
Çünkü bu yeteneğiniz var.
Görüyorum.


Medya terörünü itiraf etti:
“Fatih Altaylı hedef gösterdi” derler diye Sarkisyan’a, “Sen ne diyorsun be adam” diye yazmaya korktum!
Fatih Altaylı / Habertürk




Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan ülkesinin gençlerine hitap etmiş: “Karabağ’ı düşmandan biz aldık, Ağrı’yı da siz alın.”
Kapı kapalı, nereden geçip de Ağrı’yı alacaklar?
Haldun Ertem




Beş paralık adamdan aferin almak için Türkiye’nin başını öne eğdirdiler

Türk basınında birilerinin desteği ile köşe yazarı olmuş bazı kadınlar var.
Avrupa’yı savunmak bunların işidir.
Amerika’yı cilalalamak temel vazifeleridir. Ermenileri övüp Türkleri kötülemek de bu kadınlara verilmiş bir görevdir.
Elbette ki Kürtçülük yapmak; terörü barış hareketi gibi göstermek bunların her gün üç öğün yedikleri yemektir.
Bu hizmetlerine karşılık da iyi hayat sürerler.


Serj abinize “Irkçı” deyin
Lakin Serj Sarkisyan abileri bunları açmaza düşürdü.
Bu adam Ermeni öğrencilere hitap ederken ’Yukarı Karabağ’ı biz aldık, Ağrı’yı da siz alın!’ buyuruyor.
Bunu diyen Ermenistan Cumhurbaşkanı... Peki Türk Cumhurbaşkanı çıkıp da bizim öğrencilere şöyle deseydi: ’Bu Ermeniler; Azerileri katlederek Karabağ’ı işgal ettiler. Sizin göreviniz Karabağ’ı kurtarmaktır, Azeri kardeşlerimize yardım etmektir.’
O kadınlar; televizyonlara çıkıp cırtlak sesleriyle ’Türkiye’de ırkçılık aldı başını gidiyor. Nefret suçu işleniyor.’ diye haykırırlardı. Şimdi susuyor o kadınlar... Serj abilerine ne diyebilirler ki?


Gül’e ders olsun
Sadece aptal liberallere değil bizim hükümete de ders olmuştur Serkisyan’ın bu tavrı. Ermenistan’a; bu herifin ayağına gidip elini sıkan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül acaba ne düşünüyor; çok merak ediyorum. Sayın Gül, beş paralık bir adamdan aferin almak için koskoca Türkiye’yi tırnak kadar Ermenistan’ın önünde eğdi.
Rıza Zelyut / Güneş

Yazarın Diğer Yazıları