Gazeteci Kömürcü
Dün neredeyse tüm gazetelerin manşetlerinde kamuoyunu sarsan toplu gözaltı olayı vardı. Maaşallah televizyonlar da aşağı kalmıyor, Haber bültenlerini seyreden, gazeteleri okuyanlar, Türkiye’mizin başındaki bütün musibetlerin sebebi hikmeti ve failli olanların yakalandığını zanneder. Biri, biri ile telefonda konuştu diye derhal çete üyesi damgasını ancak canım Türkiye’de yiyebilir. Birkaç hafta önce Mehmet Gül’ün de bulaştırılmak istendiği o ünlü Matkap Operasyonu’nun fos çıkması gibi bu işin sonucunda bizim Keziban (Güler Kömürcü) ve Sevgi Erenerol’un ifadelerini verip tebessüm ederek, ellerini kollarını sallayarak serbest bırakılacağını tahmin ediyorum. Sonuçta okuyucu ve seyircinin zaten bulanık olan kafası iyice karışmış olacak.
Memleketin gidişatından endişe duyduğu için hukuki mücadele veren Kerinçsiz gibi milli mukavemetin ve direnişin sembolü haline gelen insanlara suni olarak gölge düşürülecek öyle mi? Yıllardır bu sütundan hukukçu olmamama rağmen mürekkep yalamamdan dolayı hukuk bilgimin, çoğu siyasi ve bürokrattan daha üstün olduğunu tevazu göstermeden yazmıştım. Haklı oldukları halde haksızlığa uğrayan dostlarımın ve mücadele adamlarının haklarını bu sütundan yazmaya ve savunmaya sonuna kadar devam edeceğim.
Sorumluluk sahibi bir gazeteci, araştırdığı konulardan tutun da okuyucularına kadar günde yüzlerce kişiyle telefonda görüşür. E- postanıza binlerce mesaj gelir. Mektup ve belgegeçerleri okumaya bazen fırsat bulamaz. Ziyaretçileri ile bir çay içmek için didinir. Bazen okuyucularının özel sıkıntılarına çare bulmaya çalışır ve bir gazeteci haber kaynaklarını açıklamak zorunda değildir. Yukarıda ifade etmeye çalıştığım olayları gazeteci kimliği taşıyan her kişi yapmasa da günlük hayatımızda, yakın çevremizde bunlara her an tanık oluyoruz.
Güler Kömürcü bunlardan biridir. Türkiye’de terör örgütü mensuplarıyla, uyuşturucu; kaçakçı, kara paracılarla yemek yiyip röportaj yapan gazeteci kılıklı kişilere soruşturma açılmaz. Ama milyonlarca okuyucunun güvenini kazanmış, memleket meselelerine kafa yormuş, yurt içi ve yurt dışında Türk vatandaşlığı kimliği ile tavır koymuş Keziban’ı adı geçen muameleye reva gördüler.
Doğrusu Kömürcü ile bireysel bir hukukum olmadı. Oturup saatlerce sohbet etmedim. Yazılarını kaçırmamaya gayret ederken tespitlerinin tümüne katılmadığım zamanlar olmuştur. Ama şu soruşturma sırasında Güler Kömürcü’nün yanında olmayı çok isterdim. Bugün Kömürcü’nün başına gelen, yarın öbür gün bu haberi görmezden gelen diğer gazetecilerin başına gelmeyecek midir?
İnsanların özel hayatını görüntüleyen ve adlarına paparazzi denilen magazin muhabirlerinin izinsiz çekimlerine karşı tavır koyanlara “Gazeteci arkadaşımıza saldırı” haberi yaparak Basın Konseyi’ne şikayet edenlerin Kömürcü’ye sahip çıkmalarını beklemek belki iyimserliktir. Ama lafa gelince “Basın ahlak ve ilkeleri” adına ahkam kesip bol keseden demokrasi, insan hakları nutukları atanların gerçekte sınıfta kaldıklarını yazmasam çatlardım.
Bu yüzden Güler Kömürcü’ye geçmiş olsun demiyorum. Güler’e uygulanan, onun meslekteki şeref madalyonudur. Onur apoletidir. Güler gibi gazetecilerin sayıları arttığı sürece milli ve duyarlı gazetecilere böylesi muamelelerin uygulanamayacağını umut ediyor, başta Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere Basın Konseyi’ni göreve davet ediyorum.