Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Füze kalkanı ile Montrö'yü delecekler

Dünya denizlerini yat limanına çeviren ABD’nin, “Kara delik” adını verdiği Karadeniz’e, Montrö Antlaşması yüzünden giremediğini hatırlatarak başlayalım füze kalkanı hikâyesine. Ama önce dost ve müttefik (!) ABD’nin Irak’ı işgal etmeden önce Türkiye’den talep ettiği üsleri hatırlayalım. Malumunuz Coni’ler Irak’a Türkiye üzerinden girmeyi planlayıp lojistik destek için Adana’dan Şırnak’a kadar depolar bile kiralamıştı. İskenderun Körfezi açıklarına gemiler gelmiş, İncirlik yetmezmiş gibi Malatya ve Muş havaalanlarını talep etmişlerdi. Bu sırada eline işaret çubuğu alıp önüne geçtikleri haritadan ABD ordularının Irak’a giriş harekatı hakkında ahkam kesen derin stratejistler, “Her şeyi anladık da ABD’nin Trabzon ve Sinop’tan liman istemesine akıl sır erdiremedik?” sorusunu yöneltmeyi unuttular. Yeniçağ okurları çok iyi hatırlarlar, emperyalist oyunları herkesten önce algılayan Arslan Bulut, Türk basınında ilk defa “Ne işleri var!” çıkışını yaparak Türk milletinin uyanmasına vesile olmuştu. Çeşitli bahanelerle Karadeniz’e çıkıp dünya denizlerinin tek baronu olamayan ABD, Irak Harekâtı’nı Türkiye üzerinden yapamayışından kaybettiği 100 milyar doların hesabını değil, Montrö’yü delip Karadeniz’de üs oluşturamayışının intikamının da peşine düştü. Eski Doğu Blok’u ülkelerini AB üyeliğine dahil edip sonra da NATO şemsiyesi altına alsa da Romanya, Bulgaristan gibi Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerde deniz üssü kuramadı. Çek Cumhuriyeti ve Polonya’da füze kalkanı oluşturma çabaları Rusya’nın karşı çıkmasıyla engellenince, NATO’da Genel Sekreter Yardımcılığı koltuğunu verdiği Türkiye’nin kapısını yeniden çalmak zorunda kaldı. Bu defa ABD adına değil, iplerin tamamen elinde bulunduğu NATO adına füze planı ile geldi karşımıza. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun önüne konan “NATO Füze Planı” nda, “Türkiye füze kalkanına ayak olacak, sistem Karadeniz ve Doğu’ya yerleştirilecek.”
Recep Bey’in önce “Asla olmaz” deyip sonra da kabul ettiği, Peygamberimize hakaret eden NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, 28 üye ülkeden 900 milyon insanın muhtemel saldırılardan korunması gerektiğini duyurmuş. Önce Karadeniz’de denizin altına SM-3 füze önleyici füzeler, daha sonra da doğu illerimize Patriot PAC 3 sistemi konuşlandırılacakmış. Rasmussen’e göre, “Dünyada 30’dan fazla ülke balistik füze teknolojisi üzerinde çalışıyor” Eeee. “Bizim kapıyı çalmadan sizin pencereden girsinler. Öyle mi?”
19-20 Kasım’da Lizbon’da yapılacak NATO zirvesinde karara bağlanacak olan füze kalkanı projesinin görüşme fotoğrafında ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Savunma Bakanı Robert Gates, Rasmussen’i aralarına alıp sürekli tebessüm halindeki Davutoğlu’na hararetle, “NATO üyeliğinin gereğini yap” telkininde bulunuyorlar. Üstelik 279 milyon dolarlık projenin masrafını üye ülkelere yıkmayı planlıyorlar. Komşularla sıfır problemin mucidi ve “Stratejik derinlik” uzmanı Ahmet Davutoğlu ise ne hikmetse, “Bu 30 ülke hangileridir?” sorusunu yöneltmediği gibi, “Bizim komşularımızla problemimiz sıfır. Alın füzelerinizi başka yere takın” çıkışında bulunmuyor. Dahası NATO üyesi olduğu halde 25 yıldır terör saldırılarına maruz kalan Türkiye için, “Bir müttefike saldırı bütün müttefiklere saldırıdır” prensibinin yer aldığı madde çerçevesinde “Caydırıcılık” kapsamına almayan NATO’ya üyeliğin bugünkü şartlarda anlamı olmadığı gibi memlekete yük olmaktadır.
Dilerseniz yine Montrö’ye dönelim... Rusya ile Gürcistan arasında patlak veren kriz esnasında insani yardım adına Boğazlardan Karadeniz’e geçmek isteyen ABD donanmasına Montrö’nün koşullarını hatırlatan Türkiye’de birden bire bir dava patlayıverdi. Önce emekli, sonra da teğmeninden orgenerallerine kadar subaylar tutuklandı. Ve özellikle Deniz Kuvvetleri personeli hedef seçildi... Hayali darbe senaryoları ile zaten sayıları az olan Deniz Kuvvetleri’nde neredeyse sorgulanmayan personel, mahkemeye çıkmayan subay, tutuklanmayan amiral kalmadı.
Montrö’yü çiğnetmeyip ABD’yi, kara delik diye nitelendirilen Karadeniz’e sokmayan, üs taleplerini reddeden askerin başına niçin çorap örülmeye çalışıldığının en önemli sebeplerinden biri de budur. Daha önce bu sütunlardan, “İntikamın en lezzetlisi soğuk servistir” sözleriyle yazmıştım. Türk ordusundan intikam alırken yerli işbirlikçileri Montrö’nün maddelerini bilmiyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları