Freedom House: Türkiye’de özgürlük geriledi
Artık Türkiye’de olanlara, söylenenlere şaşırmayı bıraktım. Normal, uygar ve vatandaşları eğitilmiş modern ülkelerde, abuk sabuk konuşulmaz ve olaylar olmaz. O farklı ülkelerde bu tür olaylar olduğunda veya konuşulduğunda da hesap sorulur. Şu anda meydana gelenler cahil halklara ve ülkelere mahsus bir şey. Bu konuda artık yalnız değiliz.
ABD’nin başkentinde faaliyet gösteren Özgürlükler Evi (Freedom House) tarafından hazırlanan son rapora göre Türkiye, toplumsal özgürlükler alanında bir adım geriye kaydı. Bir tür demokrasi derecelendirme kuruluşu diye tanımlanabilecek Özgürlük Evi’nin sınıflandırmasında Türkiye, üçüncü dereceden dördüncü dereceye geriliyor. Ancak Türkiye herhalde birden bire düşmesin diye “kısmen özgür” kategorisinde kalmaya bu yıl da devam ediyor.
Bu açıdan biz, hak etmediğimiz bir uygarlaştırma adına yapılmış Cumhuriyet devrimin altına dinamit koyanları başımıza geçirdikçe, onlar da kendi cehaletleri ile halkı eşitlemek isteyecektir. Böyle bir grubu başına geçirmek istemekse halkın uygarlığı hazmedemediği anlamını taşır. Aynı cezai ehliyeti olmayan kişiler gibi değerlendirilmeli bu kişi ve gruplar.
Zaten onların seçtiği polis ve asker üniformalarına baktığınız zaman buradaki, otel önünde size taksi çeviren kapıcılar veya lise bando mızıka takımı izlenimi veriyor bana. Benim askerimin üniforması eskiden, ter, kan ve barut kokardı. Ben Kara Harp Okulu’nda okurken, okulu ziyaret eden yabancılar hiçbir askeri okulda hissetmedikleri savaş ciddiyeti hissettiklerini söylerdi. Şimdilerde ne söylüyorlar bilmiyorum.
Gelelim dış konulara. Türkiye’de ve özellikle Ankara’dan yapılan açıklamalar artık oldukça ciddiyetten uzak. Zaten Avrupa başkentlerinin de bizi ciddiye almadıkları çok net. Bu yüzden ben Türkiye’den yayılan haberleri magazin mantığında okuyorum. Örneğin bizimkiler, Suriye Devlet Başkanı Esad’ın, Akdeniz’deki bir Rus savaş gemisinde kaldığı şeklinde dedikodu yaydılar. Rus resmi ajanslar ve radyosu bunu anında yalanladı.
Geçen gün de Ankara’dan buraya Suriye çıkmazı konusunda bilgi almaya yollanan bir üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Türk basın mensuplarına “Amerikalılar Esad’ın 6 ayı kaldığını söylüyor” demiş. Oysa aynı yetkili bundan önceki altışar ay ara ile yaptığı öteki ziyaretlerde de hep ona Esad’ın altı ayı kaldığını söylediklerini açıklamıştı. Aradan iki sene geçti neredeyse. Anlaşılan bu altı aylardan birinde bizimki bitecek.
Washington soğuk ve tatsız kış aylarını tüketmeyi sürdürüyor. ABD Başkanı Obama, yetkisini kullanarak silah satışlarına daha sıkı kontrolü getiren bir plan ortaya attı. Saldırı silahları satışında daha ayrıntılı ve derin bir soruşturma ile bu silahlarla satılan şarjörlerin mermi sayısını sınırlandırılmayı istiyor. Bu Amerika’daki şiddeti önler mi sorusunun cevabı ise bence göstermelik. Silah lobisine karşı şu anda ABD Başkanı’nın kafa tutacak gücü yok. Daha doğrusu daha önemli bir sorun olan ekonomi gibi bir baş belası ile uğraşmak zorunda.
ABD, 2013 federal bütçesi Kongre tarafından onaylanmadı. Temsilciler Meclisi yalnızca Sandy kasırgasından zarar görenlere yardımı öngören bir paketi onayladı. Şimdilik federal hükümet geçici bütçelerle durumu idare ediyor. Ancak bu oyundan Obama’nın galip çıkmasından başka beklentim de yok diyebilirim. Gerekçem, hangi siyasi parti emekli ve memurların maaşı ile sağlık giderleri üzerinde oynarsa, gelecek seçimde siyaset sahnesinden silinir. Zira Amerikalı seçmen ve özellikle emekliler, kendi haklarının peşine düşer ve bizdeki gibi ağzı açık kuş yavrusu gibi, atılacak ulufeyi beklemez.
Yaşlı seçmenin bir kısmı üzerinde kilisenin baskısı var. Ancak sağlık ve maaş gibi parasal konular her türlü dinî inanç ve bağlılığın da üzerine çıkar Amerika’da. Kış aylarında böylesine bir ekonomi ile ABD’nin kimsenin başına bela olmak gibi bir nedeni yok bence. Ama kendi çıkarları doğrultusunda sağı solu kullanabilir. Bu açıdan Türkiye’ye yığılan mültecilerin parasını benim sazan halkım, verdiği vergilerle ödemeye devam edecektir.