Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Fransa’daki Türkiye Düşmanlığının Arka Planı

Fransa Parlamentosunda “soykırımı inkâr edenlere ceza öngören” yasayı Sarkozy’nin siyasi geleceğine yahut Ermeni oyları için bağlamak doğru bir tespit değildir. 1915 olaylarını “Ermeni Soykırımının inkârına ceza” öngörme çalışmaları Sarkozy’den önce de vardı!
Öncelikle Fransa’da uzun zamandan beri kurumsallaşmış Türkiye karşıtlığının var olduğunu görmek gerekir. Fransa’nın ekonomik ve kültürel çıkar alanları Türkiye ile çakışmaktadır. Fransa hayati çıkarları için Türkiye’yi Avrupa’dan uzaklaştırmayı yeterli görmemektedir. Aynı zamanda Libya, Mısır, Suriye ve Tunus üzerinde Türkiye’nin etkinliğini kırmayı da strateji olarak uygulamaktadır.
Son zamanlarda belirgin bir biçimde Türkiye ile Fransa arasında bölgesel ve küresel anlamda yaşanan bir rekabet söz konusudur.
Obama’nın ABD’de iş başına gelmesiyle birlikte Türkiye ile Fransa arasındaki rekabet çok daha belirgin bir hal aldı. ABD’nin Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya’daki stratejisi değişti. Obama bölgedeki müttefiklerini kullanarak “küreselleşmenin ozon deliği” olarak nitelediği ülkeleri küresel sisteme eklemlemeye çalışıyor. Bölge ülkelerine Bush’un Irak ve Afganistan’da yaptığı gibi doğrudan sert müdahale yerine dolaylı olarak müttefiklerini kullanarak müdahaleyi esas aldı.
ABD, Obama ile birlikte “medeniyetler arası çatışma” tezini, “medeniyet içi çatışma” ya dönüştürdü. İslam ülkelerinde mezhepler ve etnisiteler arasında karşıtlık yaratmak ABD’nin temel stratejisi haline dönüştü. Bunun için de “Şii” ve “Sünni” hilâl yaratmak gerekiyor. İran’ın nüfuzu ancak Şii hilalin sınırlandırılması ve çevrelenmesiyle mümkündü. Bunun yolu da Türkiye’nin Sünni İslam hilali içinde etkin bir ülke haline getirilmesiydi. Irak’tan işgal kuvvetlerini çekerken de ABD, Türkiye’ye mevcut statükoyu koruma misyonu yüklemiştir.
Bu nedenle Başbakan Erdoğan, Mısır’da “laiklik” , Libya’da “demokrasi” ve Suriye’de “halkın talepleri” gibi kavramları sürekli dile getirmektedir.
Sarkozy, bütün Amerikancılığına rağmen Başbakan Erdoğan’a ABD’nin yüklediği misyonu üstlenmeyi başaramadı. Fransa, Libya’yı ilk bombalayan ülkeydi. Türkiye, bombardımana önce karşı çıktı, sonra müdahil oldu. Buna karşın Sarkozy, Libya’da istediği desteği ve sempatiyi sağlayamadı. Sarkozy’nin İngiltere Başbakanı ile birlikte Libya’ya alelacele yaptığı gezi sırasında sömürgeci Fransa’nın bölgedeki itibarının yerlerde süründüğüne bizzat şahit oldu.
Suriye konusunda da Fransa’nın yapacağı sınırlıdır. Türkiye, Suriye konusunda daha ileri giderek Suriye muhalefetini Fransa’da toplamaya çalışan Sarkozy’den bir çeşit rol çalmıştır. Bu durum Fransa’yı fena halde rahatsız etmiştir. Tunus’ta da Fransa bin Ali’nin despotik rejiminden yana tavır alarak yanlış ata oynamıştır.
Fransa’yı çileden çıkaran diğer konuların başında da Türkiyeli siyasetçilerin son zamanlarda, sözüm ona “Avrupa’ya çeki düzen” veren yaklaşımları olmuştur. Türkiye’nin kırılgan ve zayıf ekonomik yapısına rağmen Avrupa’ya karşı “güç gösterisinde” bulunması da Sarkozy’yi fena halde rahatsız ediyordu.
Başbakan Erdoğan, Obama’dan aldığı cesaretle bölge ülkelerinin ABD/İsrail çıkarlarına uygun biçimde dizayn edilmesine katkı sağlıyor. Türkiye’deki iktidar, ABD’nin kendisine verdiği desteği çok önemsiyor. Bu nedenle Türkiye giderek AB’ye sertleşiyor. Bu durum Fransa’yı rahatsız ediyor. Fransa ile İsrail, Güney Kıbrıs Rum yönetimi, Yunanistan ve Ermenistan’ın, Türkiye’ye karşı ortak hareket içinde olduklarını da gözden ırak tutmamak gerekir. Davutoğlu’nun ifadesiyle, Fransa, “Türkiye’nin yükselen gücünden rahatsız”.
Fransa, “inkârı cezalandırma” yasası bağlamında attığı adımla Avrupa’daki Türkiye aleyhtarlığını azdırmak istiyor. Fransa’nın ardından diğer ülkelerden de Türkiye aleyhtarı benzer adımlar gelecektir. Buna ABD de dahildir. Türkiye, Fransa’ya karşı sahip olduğu istikrarı, askeri ve ekonomik gücü abartmayan ihtiyatlı adımlar atmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları