Fotosentez
Yıllar önce -vay be böyle cümleler kuracak kadar yaşlanmışım demek ben de- “tebdil-i mekan” niyetine birkaç ay yazdığım gazeteden ayrılma sebebim “küresel ısınma”ydı.
Valla!
İklim değişikliklerinin olası tehlikelerini sıraladığım yazıyı gösteren gazetenin -rahmetli- patronu, “böyle olmaz” demişti;
“Kuşları, çiçekleri, böcekleri bırak, siyasete bak!”
Yazılarında “alnını secdeye her değdirdiğinde mensubu olduğu siyasi görüşün liderine dua ettiğini” anlatan “ağabeyleri” örnek göstermişti!
Bir daha yazamadım/yazmadım tabii;
Dualarımızı Allah’tan başkasının bilmesine ne gerek vardı ki!
Önceki gece ana haber bültenlerinde arzı endam eden “botobüs”ü görünce aklıma o gün geldi;
Kaderin cilvesi yıllar sonra, o “kuşlar, çiçekler, böcekler” yakacaktı Cumhuriyet tarihinin en geniş kapsamlı “toplumsal direnişi”nin fitilini!
***
“Ekosistem”in kafasının attığı gün, “tabiat ana”yı Oslo’ya “çözüm süreci” için müzakereye çağırma şansımız olmadığına göre;
Hiçbir “tezkere” yetmeyecek korumaya vatan coğrafyasını!
Bugün verdiğiniz bütün kavgalar anlamsızlaşacak. Adınız, sanınız, kudretiniz ne varsa sıfırlanacak; hiçbir sandık, hiçbir “yüzde 50”, hiçbir “afyonlama medyası” başaramayacak korumaya iktidarınızı!
İklimler değişecek, canlı çeşitliliği azalacak, erozyonlarla kayacak toprak ayaklarınızın altından;
Ha bir de...
Buraya kadar “masal” anlattığımı varsayanlar irkilsin;
“Su” ve uğruna bunca kan ve gözyaşı akıttığınız, ülkeler işgal ettiğiniz, toplumlar katlettiğiniz “enerji”siz kalacaksınız; “kıtlık” bir lokma ekmekten çok daha fazlasından mahrum edecek sizi... Ve zapt etmeye hiçbir ordunun gücü kafi gelmeyecek; petrolle birlikte bekçileri de yitip gidecek çöl ortasındaki o dipsiz kuyuların içinde...
***
Hal böyleyken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi de kalkmış paradan, puldan, siyasetten, “seçilmiş cumhurbaşkanı”ndan, ABD’den, emperyalizmden, ordulardan, bombalardan, silahlardan; her şeyden güçlü “tabiat”la kafa buluyor iyi mi!
Nasıl bir cesaretse -ya da cehalet mi demeli- bayağı bayağı dalga geçiyor!
“Rezidans”lar, “tower”lar, “mall” lar dikmek için kestikleri asırlık ağaçlar, ağaçlara kalkan oldukları için katledilen çocuklar yüzünden özür dileyeceklerine doğadan, damarına basmak ister gibi tepesini annemin balkonuna çevirdikleri otobüsü dolaştırmaya başladılar İstanbul sokaklarında. Neymiş; fotosentezle şehrin havasını temizleyecekmiş! Gökdelenlerin arasından süzülüp de otoyol seviyesine inmeyi becerirse güneş ışığı olur belki!
Hem de ortalık “yeşillenecek”miş!
Yeşil alanına buldozerle dalıp, ortalığı kan kırmızıya boyadığınız Taksim’e “mobil saksı” seferi başlatarak
öyle mi!