Federasyoncu Burkay’a selam durdular
Oral Çalışlar ağzı kulaklarında yüz ifadesiyle, Burkay’la bol bol hatıra görüntüleri verdi. Şimdiden müjdeleyelim, Kemal ağa medyamızın yeni malzemesidir. Şura bitsin, onsuz kanal göremeyeceksiniz.
Burhan Ayeri / Akşam
Yıllar, uzun yıllar sonra döndü Kemal Burkay... Kürtlerin Beyaz Toroslarla götürüldüğü, yok sayıldığı bir Türkiye’den Mem u Zin’in Kürtçe basıldığı bir Türkiye’ye döndü. Değişen ve değişmeye devam etmek zorunda olan bir Türkiye’ye... Kemal Burkaylar’ın yanında gibi gözüküp onu yok etmek isteyen sistemi destekleyenler bir özeleştiri yaparlar mı acaba? Onurlarını korumanın darbe planları yapan meslektaşlarını korumak olduğunu düşünen paşalar giderken, Kemal Burkay’ın gelişinden bir anlam çıkarırlar mı? ‘Keşke’ diyor içimdeki
hayalperest, ‘keşke’...
Nagehan Alçı / Akşam
12 yıl önce Öcalan, Kenya’da yakalanıp uçakla Türkiye sınırına girdiğinde yüzü maskeli komutan şöyle diyordu:
“Memleketine hoş
geldin...”
Önceki gün yine bir Kürt lider Yeşilköy havaalanından Türkiye’ye girerken durum çok farklıydı. Kemal Burkay, bu kez diplomatların kullandığı bölümden Türkiye’ye giriyor ve onu elinde çiçekle İstanbul Vali Yardımcısı Ahmet Aydın karşılıyor ve şöyle diyordu:
“Tu bi xêr hati Welatê xwê...”
Bu Türkiye’nin 12 yılda nasıl değiştiğine işaret. Türkçe karşılamadan Kürtçeye geçiş simgesel de olsa önemli. Ancak sadece “sözde” değil “özde” de bir değişim yaşandığını görmek gerekiyor. Mahmut Övür / Sabah
Kemal Burkay, 31 yıl sonra Türkiye’ye döndü.
İklim değişti; Sezen Aksu’nun okuduğu “Hadi gülümse” şarkısındaki iyimserlik kaç kez gölgelendi. Demokrasi bulutlandı. Sonra Akdeniz oldu. 1980 askeri rejiminin aydınlara uyguladığı baskılara karşı çıkmak üzere Türkiye’ye gelen aydınlara eşlik eden Orhan Pamuk Nobel aldı. İsveç’te o coşkuyu yaşamanın üzerinden bir ay bile geçmeden Hrant Dink öldürüldü.
Kürt sorunu ise yeniden iç çatışmaya, Burkay’ın barışçı niyetlerinden çok başka yönlere savrulmakta. Kemal Burkay’ın Türkiye’ye gelişindeki zamanlama bu açıdan çok önemlidir.
Hoş geldiniz Sayın Burkay.
Gülümsemek zorundayız.
Derya Sazak / Millliyet
Tanrı Amerika’yı korusun(!)
Yapıcı olmak lazım...
Yüksek Askeri Şûra’ya tavsiye mahiyetinde komutan adaylarımı açıklıyorum...
Kara Kuvvetleri’ne... Liman Von Sanders Paşa.
Kurmay Başkanı... Weber Paşa.
Birinci Ordu’nun başına... Von der Goltz Paşa.
Genelkurmay İkinci Başkanı... Bronsart Paşa.
Kolordular için...Kannegiesser Paşa. Albay Sodenstern Efendi. Yarbay Wilmer Bey.
Askeri İstihbarat... Thauvenay Paşa.
Donanma boşta kalmasın... Souchon Paşa.
Padişahım çok YAŞ’a.
Bando mızıkanın başına da Giuseppe Donizetti Paşa’yı getirdin miydi, tamamdır bu iş.
Diyeceksin ki... Olur mu? Daha önce oldurmadın mı? Üstelik. Anayasamıza göre... Cumhurbaşkanı, başkomutan. İbrahim Tatlıses’e göre... Başbakan da, mareşal. Daha ne komutan arıyorsun?
Çok sıkışırsan, hazır antin kuntin meseleler olurken, Hilmi Özkök’e de sefertası görev emri çıkarıp, kantin komutanlığına atarsın, biter
gider.
Zırhlı birlikler desen... Her daim Mercedes paşa!
Şaka bir yana, Ankara’da 4 yıldızlı karargâhın temellerine balyoz’la vurulduğu dakikalarda, İstanbul’da 7 yıldızlı “Mega Center Caprice Gold Camii”nin temeli atıldı
iyi mi...
- Teravih’e nereye kardeş?
- Mega Center Caprice Gold’a.
E haleluya!
Bi nevi şükürler olsun...
Tanrı Amerika’yı korusun.
Yılmaz Özdil / Hürriyet
Terör gruplarını masum sayarsan bedelini ödersin
Batı emperyalizmi; Sovyetler Birliği’ni parçaladıktan sonra gözünü İslam dünyasına dikti. Batılılar; İslam ülkelerinin zenginliklerine el atabilmek ve onları kontrol altında tutabilmek amacıyla; değişik operasyonlar yürütüyorlar. Irak örneğinde olduğu üzere; kimyasal tehdidi ortadan kaldırma bahanesine sığınabiliyorlar. Bu tehdidin yanına “diktatörlük yönetimini yok etmek” gibi insancıl bir gerekçe de ekliyorlar.
Son açıklama İngiltere Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi:
-Suriye’ye müdahale düşünülebilir...
Kim müdahale edecek?
-NATO!
Niçin müdahale edilecek?
-Hükümet, sivil halka karşı orantısız güç kullanıyor; insanlar ölüyor...
İngiliz politikacının ağzını bizim hükümet de kullanıyor. Bugün Suriye’nin yasal hükümetine karşı silahlı mücadele yürüten terör gruplarını masum halk gibi gösterip dış koruma altına alırsanız; yarın öbür gün aynı gerekçelerle sizin karşınıza da çıkarlar.
Güneydoğu’da artık sokakları milisleştirmiş olan PKK terörüne karşı devlet bir şey yapamaz. Yapmaya kalkışırsanız; Batılı güçler sizi; “Sivil halkı katlettiniz!” diye suçlar. Ve “NATO; Türkiye’ye müdahale edebilir!” diye bir açıklama gelebilir.
Ve İskenderun üzerinden topraklarımıza saldırır.
Peki böyle bir gelişme olursa ne yapacaksınız?
Bu sorunun cevabını öncelikle Başbakan Erdoğan düşünmelidir.
Rıza Zelyut / Güneş
Libyalılar’ın kanı kan değil mi?
Ergun Babahan Ramazan dolayısıyla safi vicdan kesilmiş “Suriye İslam aleminin kutsal ayına kanla girdi” diye Hafız Esad’ı “dünya”ya şikayet ediyor!
İyi ama bu Ramazan sadece Suriye’ye mi geldi?
Ramazan’ın ilk gününde üç şehit veren ordunu parça pinçik edenleri de şikayet ettin mi “dünya”ya?
Yahut Libya’ya Ramazan gelmedi mi? Libya’daki insanların akıttığı “kan” değil mi? Suriye kan gölüne döndü diye Hafız Esad’a çatmayı biliyorsun da, Libya işgalinin Ramazan’da da devam etmesi kararına destek veren “Müslüman hükümet üyeleri(!)”ne niye bir çift söz söylemiyorsun?
Alman Der Spiegel yazıyor: “Türk ordusu Erdoğan’a teslim oldu.” Durum gerçekten buysa zamanında İngiliz, Rus, İtalyan ve Fransızların topluca yapamadığını Başbakan tek başına başarmış oluyor...
Haldun Ertem
Beyoğlu Belediyesi Zabıta Ekipleri mi saldıracak komşu!
Türkiye’de komutanların sürpriz bir kararla emeklilik dilekçelerini verdikleri gün, Yunan Ordusu alarma geçmiş...
***
Yunan Ordusu alarma geçmiş ama; o gece bu ülkede yaşayan 70 milyondan fazla Türk vatandaşının birinin bile, böyle bir durumda Yunanistan’a saldırabileceğimizi düşündüğünü sanmıyorum!
Genelkurmay Başkanı emekliye ayrılmış... Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanları görevi bırakmış... Ne o? Yunanistan’a saldıracağız... İyi de hangi güçle? Masa toplatmadaki başarısıyla gündeme oturan Beyoğlu Belediyesi Zabıta Ekipleri’yle mi?
***
Lütfen bir an için arkanıza yaslanıp yaşadıklarımızı düşünün:
Türk Ordusu’nun 250’ye yakın komutanı, yapmadıkları, belki akıllarına bile getirmedikleri bir darbe yüzünden tutuklu...
Komuta kademesi, biri hariç toptan istifa etmiş...
Yüksek Askeri Şûra kararlarının açıklandığı gün, çok daha yaygın bir istifa dalgası bekleniyor...
Türk Hükümeti, “Ülkeyi böleceğiz, zaten vergi falan da vermeyeceğiz” diyen ayrılıkçı güçler karşısında, “kibar ev sahibi” rolü kesiyor...
Son 35 yıldır Türkiye’ye kan kusturan PKK’yla mücadele etmek, İran’a kalmış...
Şehit askerlerimizin cenazesine katılmayı aklına bile getirmeyen Türk Dışişleri Bakanı aynı saatlerde Norveç’te... Kalleş saldırıda öldürülen Türk kızının cenazesine katılıp, “Türk ve Norveç halklarının kardeşliği”nden dem vuruyor... Ve Yunanistan, komutansız kalmış Türk Ordusu’ndan korkup, alarma geçiyor...
***
Bir Fellini filmi midir bu yaşadıklarımız ya da yüksek ateşin etkisiyle gördüğümüz bir kâbus mu bilmiyorum...
Mustafa Mutlu / Vatan
Siz neymişsiniz be abi...
Kendilerine gazeteciliğin dışında misyon biçen iki gazetecinin ego patlamasını takip ediyoruz ne zamandır. Hasan Cemal’le Cengiz Çandar birlikte Türkiye’yi kurtarmaya soyundu! Hem de en karmaşık meselelerde. İstiyorlar ki herkes onları dinlesin, onların dediği olsun ve sundukları öneriler yerine getirilsin. Kürt meselesinin çözümü de onlarda, Ermeni Soykırımı tartışmalarında izlenecek yol haritası da... Tabii ki Kıbrıs hakkında da ’Ver kurtul’ diye özetleyeceğimiz fikirleri var. ’Tecrübe konuşuyor’ diye pazarlıyorlardı kendilerini.
İkisine de ’Sen neymişsin be abi’ demek istiyorum öncelikle. Bir süre öncesine kadar hakikaten de fikirleri ’iktidarda’ gibi görünüyordu, onlar da çok keyifliydi. Kendi tezlerinin kabul gördüğünü düşünüyorlardı.
Ama şimdi işler biraz tersine dönmüşe benziyor. Kürt sorununda 90’lı yıllar söylemine dönüldü, Hasan Cemal’in ’Kürtler’ kitabının yüzüne bakan kalmadı Ankara’da artık. Kıbrıs’ta da Başbakan Erdoğan sonunda Denktaş çizgisini benimsedi ve kendi muhaliflerinden bile büyük alkış, destek aldı.
Cemal’le Çandar da ortada kaldı... Ne ilginç ki bu politika değişimine dair ağızlarını açmıyorlar, seslerini yükseltemiyorlar bile. Ne tecrübeymiş meğerse ikisi, bir anda rafa kalktılar.
Oray Eğin / Akşam
Titanic kemancıları çalmaya devam ediyorlar
TSK gibi; kendini Cumhuriyetin kuruluşunun ilk unsuru ve varlığının bekçisi sayan kurumun başındaki komutanların, çekip gitmekten başka çare bulamayışları, geminin ne halde olduğunu göstermiyor mu?..
AKP iktidarı ve buz dağının gözükmeyen kısmı tarikat; Cumhuriyet tarihimizin en yok edici darbesini gerçekleştiriyor, siz bu satırları okurken...
... Sadece farkında olanların çığlıkları geliyor...
Ama bastırılıyor...
Titanic kemancıları...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet