Fareli köyün kavalcısı

Son on yıldır dinlediğim lâf salataları sürerken, milletin geleceği, ana ve babaların göz nuru yeni fidanlar kaybettik. Birileri Türkiye adlı koca çınarın süren filizlerini acımasızca buduyoruz yalanı ile kırarken ağacın gövdesini saran badem şeklinde beyaz kurtlar, ağacı çökertmek için, içten içe kemiriyor. Ağacın yapraklarını oluşturan Türk halkı ise stadyumdaki seyirci hesabı kendi geleceğinin yok edilmesini tepkisizce seyrediyor. Ara sıra tepeden esen rüzgâra kapılıp hışırdayıp duruyor. Unuttukları şey ağaç kurursa o hışırdayan yaprakların^da döküleceği. Kurtlara ne olur derseniz, yeni ağaçlar bulur onları kemirip çökertmeye devam ederler.
Bu kadar edebiyat ve romantizm yeter. Gelelim güncel gerçeklere. Birincisi sizler hâlâ AKP iktidarının PKK terörünü bitirmeye gücü olduğuna inanacak kadar her halde safdil değilsiniz. Eğer saftoloz değilseniz;
Bir kere ABD tarafından korunan bir bölgede üslenen, ABD diplomatlarının sürekli ziyaretine mazhar olan, ABD tarafından silah ve lojistik destek sağlanan, ABD tarafından şartlı olarak lideri Türkiye’ye verilen bir terör örgütünü, ABD tarafından verilen istihbaratı kullanan, ABD tarafından verilen izinle terörist kovalayan, ABD tarafından kafasına torba geçirilen, ABD’nin verdiği bilgilerle komutanları toplanan bir askeri güç ve ABD tarafından desteklenerek iktidara getirilen bir siyasi iktidarın, mücadele edemeyeceğini, çökertemeyeceğini bilirsiniz. Onu isterse ancak ABD yok eder, aynı hayata geçirdiği gibi.
Bu yüzden başbakan ve yandaş basının (ki ben onları kiliselerde papaz ilahisine eşlik eden kilise çocuk korosuna benzetiyorum) yaygaralarına aldırmayın. Ramazan sonrası şunu yaparım, bölgeye şunu atar, şunları satarım lafları da Türkiye’de süregelen goy goy ve geyik muhabbetinin devamı inanın ki. Aynı 2020’de Türkiye Arap cemahiriyesinde olimpiyat düzenleneceğine inanmak gibi. Onlar Filistin’de ölenlere ağlarken, Irak’ta, Afganistan’da ABD tarafından katledilen din kardeşlerine suskun kaldılar. Onlar Somali’de açlara milyonlar toplarken kendi aç köylüsü için kılını bile kımıldatmadılar. Onlar Libya’da, Mısır’da, Suriye’de ABD tarafından kullanılan ayaklanmacılara ağıt yakarken kendi asker cenazelerine suskun kaldılar. Bu yavruların acılı ana ve babaları bir sözüm de sizlere. Aranızda bugünlerde 10’uncu sene-i devriye münasebeti ile çalınan “bidaha bidaha” şarkısının fareli köyün kavalcısı hesabı büyülü sesine kapılarak civanım Erdoğan’a oy verenleriniz var herhalde. Acaba onlara oy veren ellerinize bakıp da ne yaptığınızı düşünüyor musunuz? Düşünüyor musunuz ki göz nurlarınızı yok eden silahın tetiğinde sizin de parmağınız, AKP’ye oy veren o ellerinizde evlatlarınızın kanı var diye.
ABD başkanı Obama seçildiğinde 20 koyun kurban kesen bir toplum, ABD tarafından başına getirilen bir iktidara yüzde 50 oy veren bir seçmen, peşin peşin Amerika’nın sömürgesi olmayı da kabul etmiş demektir. Ama biz romantik bir millet olduğumuz ve acıdan zevk aldığımız için, şarkılarımızda türkülerimizde kavuşamama, acı, aşkı ve uzaktan yengen olan sevgilileri kaybetme, kan ağlama adına ağıt yakar, acılı çiğ köfte ve acılı lahmacun kebap yeriz. ABD’yi de işte bundan seviyoruz, bize acı çektirdiği, bizi kullandığı, bize yüz vermediği için. Ben Türk halkının ABD’ye kızgınlık ve nefretini de bu pencereden değerlendiriyorum. Asker genelde askeri istihbaratı siyasi iktidarla paylaşmaz. Ve hatta kendisi dışında kimse ile paylaşmaz. Dünyanın hiçbir yerinde askeri istihbarat paylaşılmaz; yalnızca siyasete etkileri açısından bilgi verilir. Siyaset politikaların ana çizgilerini çizer, bürokrasi uygulama planı hazırlar, asker de uygular. Ama kozmik odalarında cirit atılan, terör örgütü ile mücadele eden askeri komutanları içeri tıkılan, kendi ordusunu polis gücüne ve lejyoner birliklere döndüren bir ulusun terörle mücadelede tek umudu, terörü yaratanların bir şekilde size ihtiyaç duyup size yaklaşmasıdır.
Yani umudumuz, çocuklarımızın hayatı hep ABD’ye bağlı. Temenni edelim de bu terör örgütünü kullanmak için Türkiye’den bazı yeni talepleri olmasın. İşte o zaman Türkiye’nin kurtuluşu olur. İşte o zaman ABD veya dış güçler tarafından yönetilen siyasi iktidarlar, ABD veya dış güçler tarafından yönetilen bürokrasi ve medya bağımsız hale gelip şimdiye kadar kasıtla karalanan Mustafa Kemal ve devrimleri çizgisine döner, ulusun bağımsızlığı başlar.

Yazarın Diğer Yazıları