Ey vatan; son duanı et!
Mutluyuz; gururluyuz...
‘Açlık grevindeki PKK/KCK’lıları yaşat ki iktidarın yaşasın’ poltikasının zaferini kutluyoruz.
Ruh ve beden sağlıklarında zinhar hasara mahal vermeden; mideleri kazınmadan, nefesleri kokmadan, boğazları kurumadan devam ediyorlar ya hayatlarına...
Sevinç doluyuz.
Ne duruyorsunuz Pepee’yi çağırın; çoluk, çocuk halay çekmek istiyoruz!
***
“Bu arada” beş defa daha öldük ama ne gerek var şimdi böyle küçük, önemsiz “ayrıntılarda” boğulmaya!
“Görev zayiatı” ne de olsa!
***
Efendim?
Söylenmez mi böyle?
İnfial mi olur?
Hadi canım sen de...
Üç tane mahalle Şişli’den koparılıp Sarıyer’e bağlandı diye salya sümük kendilerini Mustafa Sarıgül’ün kucağına atan kadınlardan kaçını gördünüz bugüne kadar “Türkiye’den koparılmak istenen” illerin akıbeti için Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, Genelkurmay Başkanı’nın, Bakanların yakalarına-paçalarına yapışırken?
Altı üstü “5 tane daha(!)” işte, Maslak’ın ki kadar “katma değer”i mi var; kim gücenecek, kim kızacak “fidan” ken koparıldılar diye?
Nasılsa kökü bizde...
“5 öldüysek, 5 bin diriliriz” diye avunuruz.
“Şehitler ölmez” diye teselli buluruz; “onlar diridirler”.
Halüsinasyon zaten şu musalla taşına yatırılan bedenler!
***
Bir, iki, üç...
Bir sonraki “acı haber”e kadar “tıp”.
Halka “bilgi” yerine “ayar” verdikleri, “gazetecilik” yerine toplumsal algı üzerinde “mühendislik” faaliyeti yürüttükleri için “gazete”den sayılan boyalı kağıtlarla bulaştırılan “genel kabul virüsü”ne karşı misafirperver davranın, bünyenizi ele geçirmesine izin verin, direnmeyin yeter:
- “Öcalan, Kandil üzerinde daha etkili olacak!”
- “Devlet gerekirse her gün Öcalan ile görüşecek, ama sonuç alacak!”
- “Öcalan’ın rolü netleşti ve güçlendi.”
- “Öcalan, bundan böyle ‘sorunun tarafı’ olmaktan çıkarılarak ‘sorunun çözümünde ortak’ olarak
değerlendirilebilir.”
2071’i hiç böyle hayal etmemiştim; iğrenç tezgahlar, gizli-sinsi pazarlıklarla, “ihanet”in İmralı’dan Anadolu’ya girişi!
Kediye ciğer emanet etmek, tilkiden kümes bekçisi yapmak “naif” davranışlardan sayılamayacağına göre; bayağı “ihanet” işte!
Canımız binlerce kere canımızı almış caniye emanet!
Ey vatan;
“Dinsin gözyaşların” diyemiyorum kusura bakma, “ağla” kendi ellerinle kazdığın mezarının başında!
Bir de unutma;
Son duanı et!
***
Sağdan, soldan, farklı taraftaymış gibi duran irili ufaklı bir çok gazeteden yükseldiği halde “tek ses” oluşturabildiğine göre iyi “organize” olmuş bir “koro” var kamuoyunun kulağının dibinde.
Bu sağırlaştırıcı kuşatmanın karşısındakiler, aslında neler olup bittiğine dair bilgilendirmeye, haberdar etmeye çalıştıkları için “gazete” den bile sayılmayanlar ise, elleri kolları bağlı halde;
Yasaklı, sakıncalı, cezalı, vebalı...
Dolayısıyla ey millet; top artık sende; Van Jandarma Helikopter Filo Komutanlığı’nda, her biri ayrı bir ocağı kavuracak ateş topu olan beş tabutun, “Ateşle yaklaşma” fonlu törenini izle ve vicdanının sesini dinle.
Adalet Bakanı’na “şartları eşitleme” teklifi
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Silivri’dekiler ile İmralı’dakinin aynı rejime tabi olduğu, aynı şartlardan istifade ettiği” iddiasında!
Olağan şartlarda, gelmiş geçmiş en azılı teröristlerden, en kanlı katillerden biriyle bir Genelkurmay Başkanı nasıl “aynı şartlarda tutulur” diye isyan etmek gerekirse de; ölümü görüp sıtmaya razı edilmiş halimle başka bir açıdan bakmayı yeğliyorum bu meseleye:
Ergin gerçekten de samimiyse, kendisinden “Silivri’dekiler” in de İmralı’daki ile aynı şartlarda olduğunu kanıtlamasını istiyorum.
Nasıl mı?
Öcalan’a “terörle müzakere” de verdikleri rol ölçeğinde rolün “terörle mücadele” de mesela Engin Alan’a, mesela Cemal Temizöz’e, mesela Atilla Uğur’a, mesela Levent Ersöz’e, mesela Ali Aydın’a, mesela Mustafa Özarslan’a, mesela İhsan Balabanlı’ya, mesela Mustafa Koç’a verilmesini istiyorum!
Öcalan’a nasıl İmralı’dan terör örgütünü yönetme imkanı tanındıysa, Silivri, Hasdal ve Maltepe cezaevlerinde yatan, ömürleri “dağ” da geçen, terörle mücadele konusunda tecrübe, birikim, en önemlisi basiret sahibi komutanların da “operasyonları sevk ve idaresine” göz yumulmasını istiyorum.
Ancak böyle inanabilirim Silivri’dekilerin İmralı’dakiyle “aynı şartlarda” bulunduğuna!