Eskimeyen ülkücüler
Gerçek anlamda iddiaları, idealleri ve inançları olanları; ne küreselciler ne de küreyiciler kazıyabilir. İnançlarının peşinde gitmesini beceremeyenler gerçekte inançsız olduklarından operasyonlar ancak onların üzerinde yapılabilir. Kaybetmek yalnızca inançsızların ve iddiasızların karşılaştıkları bir akıbettir. Küllerinden doğmayı göze alamayanların ideallerden bahsetmek gibi bir hakkı yoktur!
Tarihle randevusu olanlar!
Gelecekle randevusu olanlar bugünün dayatmalarına yüz vermezler. Değerlerle yoğrulmuş bir ülkücünün değer satmak ya da değer satın almak gibi bir arzusu olmaz. Bunu mazisini pazarlamaktan başka marifeti olmayanların anlamaları imkânsızdır. Rahat yaşamaya alışmış, hiçbir ilke ve dizgin tanımayan zevkçilik ideolojisinin unsurları için hayat bir alış verişten ibarettir. Ne kadar zevk verirsen o kadar alırsın!
Güne tutunmak, günü yaşamak, günün adamı olmak, geçmişten geçinmek de bir davranış biçimidir. Oportünistler asla dünün döndüğü gibi bugünün de bir gün döneceğinin hesabını yapmazlar. Bir gün ansızın gün döndüğünde de onlar günden de daha hızlı bir dönüş yapmak zorunda kalırlar. O öyle bir dönüştür ki, bu dönüşleriyle yalnız kendilerinin değil karşılarındakilerin de başını döndürürler. (Dün ANAP’ın ipine tutunanlar ile bugün AKP’nin ipinde oynayanları aynı hazin akıbet bekliyor!)
Sisteme ram olmuş olanlar için bu dönüşün nedenleri vardır: Çünkü onların kaybedecekleri çok şeyleri vardır ve onlar için kaybetmemek her şeydir. Ruhun, canın, anlamın ve yaşamın ta kendisidir. Her şeylerini mevcut statülerine, makamlarına ve sahip olduklarına borçlu olanlar, onları kaybetmemek için her türlü zilleti sineye çekerler. Yenilgileri zafere dönüştürmek gibi bir kültürleri gelişmemiştir. Yenilgileri zafere dönüştürmesini bilmedikleri için de kendilerini yenilgiden koruyacak efendilere ihtiyaç duyarlar.
Gerçek ülkücüler sıradanların çıkarları için tapındıkları değerleri parazitlerin suratına çarpmakla yetinmez aynı zamanda onları çamura bulayarak tehlikeli parıltılarını da yok ederler. Böyle bir tavır; her şeyini davasına vermesine karşın karşılığında hiçbir şey talep etmeyen idealist tavrıdır. Bu tür tavırlar kapitalist ve popüler fahişeliğin girdabına düşmüş olanlar tarafından hem yadırganır hem de anlamsız bulunur.
Ülküleri kim öldürür?
Anlam ve değer peşinde ömür heba edenlerin yenilgileri hep zaman karşısında olmuştur. Davaları her zaman daha iyi ve haklı olduklarına inananlar öldürür. İyi olduğuna inananlar kendilerini yenilemezler ve sürekli tekrara düşerler. Bu anlamda sürekli değişen, dönüşen ve ilerleyen dünyayı yeniden yorumlamayı ve icat etmeyi beceremezler. Gerçeklerin dışında kalanlar gerçeklerin dişlileri arasında ezilirler.
Bütün bunların ardından umutsuzluk, hayal kırıklığı, tükenmişlik ve yorgunluk zuhur eder. Bu nedenle de bir zamanlar, ideallerin enerji santrali olan yürekler bir anda bugünün metruk organları haline gelir. İçi boşaltılmış idealler ile bir zamanların moral kaynağı olan çatılar yavaş yavaş çökmeye terk edilir. Birileri dayanamaz gider. Gerçek ülkücü ise iyi ve kötü günde hep aynı yerde durur: İnançlarının yanında.