Eroğlu-Ban görüşmesi ve Rum'un kopardığı yaygara
KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu geçtiğimiz hafta BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile New York’ta görüştü. Eroğlu görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında gazetecilere bilgi verdi ve sorularını cevapladı.
Cumhurbaşkanı Eroğlu “Müzakereler dün başlamadı, yıllardan beri bu müzakerelerin içerisindeyiz, saçlarımız ağardı, emekli oluyoruz, hâlâ müzakereleri konuşuyoruz. O bakımdan artık bunun bir anlaşmayla sonuçlanması, anlaşma olmazsa da tarafların da pozisyonlarını gözden geçirmesi gerekir” uyarısında bulunarak müzakerelerin bir takvime bağlanmasının önemini vurguladı. Eroğlu, müzakerelere takvim konulmasına Rumların karşı olduğunu belirterek “Rumlar takvime karşı olmasa, herhalde Genel Sekreterlik bir takvim uygulamak isteyecektir” diyerek müzakerelerin sonsuza kadar süremeyeceğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, New York’ta Eylül ayında BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, Rum yönetimi lideri Dimitris Hristo-fiyasko ve kendisinin katılacağı üçlü bir toplantı yapılmasında fayda gördüklerini, bunu BM Genel Sekreteri Ban’a da ilettiğini söyledi. Eroğlu “Tabii neticede burada karar Genel Sekreterindir. Bunun faydası olacağı ve kendisinin de başkanlık edeceği üçlü toplantıda müzakerelerin geleceği bakımından olumlu adımlar atılabileceği düşüncemizi ortaya koyduk. Ama olur mu olmaz mı, Hristofyas kabul eder mi etmez mi onu bilemeyiz tabii” diye konuştu.
Eroğlu, adada çözüm konusunda da ‘Gerçek şu ki ben de Kıbrıs’ta bir anlaşma isterim. Anlaşmanın şekli benim için önemlidir. Yaşayabilir bir anlaşma, benim halkımı mutlu edecek bir anlaşma arayışı içerisindeyim ve yapacağımız anlaşmanın da 3 yılda bitecek bir anlaşma olmaması lazım’ dedi.
Cumhurbaşkanı Eroğlu bir gazetecinin ‘Yeni bir anlaşmanın referandumdan Annan Planı gibi geçmemesi ihtimali olup olmadığına’ yönelik sorusu üzerine şöyle konuştu: Varılacak anlaşmanın halk tarafından kabul edilmesi tabii ki arzumdur. Ama yüzde yüz Rumları tatmin edecek, Kıbrıslı Türkleri mağdur edecek bir anlaşmanın referandumdan geçmesi mümkün değil. Annan Planı bir rüzgarla estirildi. Vatandaş belki enine boyuna düşünmeden, o güzel propagandaya ve sözlere inanarak oy verdi. Ama Annan Planı gibi bir anlaşma metni çıkarsa, ben halkımı iyi tanıyorum, böyle bir anlaşmayı kabul etmez. Halkın referandumda onay vermeyeceği bir anlaşmayı yapsak ne olur yapmasak ne olur. Mühim olan, referandumdan geçip uygulamaya konmasıdır. Uygulamaya koyacağınız bir anlaşmanın da yaşayabilir olması lazım.
Cumhurbaşkanı Eroğlu-Ban Ki-Moon görüşmesi Rum basınında da yer aldı. Alithia haberi; “Eroğlu Kıbrıs Rum Tarafının Zayıf Noktasına Vuruyor... Hristofyas’ı Reddetmeye İtiyor” başlığıyla yansıttı. Gazete, Eroğlu’nun; Ankara tarafından iyi planlanmış etki yaratma politikası çerçevesinde; Hristofyas’ı; Türk ve/veya Kıbrıs Türk tarafınca sunulan çeşitli önerileri alenen reddetmeye zorlayıp gerek kendisini gerek Rum tarafını uluslararası camia önünde retçi, kendini de haklı göstermek hedefiyle Hristofyas’ın Kıbrıs sorunundaki zayıf noktasına vurmakta olduğunu savundu. Alithia özetle şunları yazdı: “Kıbrıs Türk tarafı, geçen sene olduğu gibi, bu sene de üçlü görüşmeyi ileri götürüyor, ancak geçen sene bu çabasını perde gerisinden sürdürüyordu. Bu sene ise, bu niyetini artık resmi şekilde; yani Kıbrıslı Türk lider Derviş Eroğlu’nun BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la görüşmesi sırasında ortaya koyma yolunu seçti.” Gazetenin saçmalıkları dışında Rum Dışişleri Bakanı Markos Kiprianu da bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun amacının, çözüm değil Kıbrıs Rum tarafına sorumluluk yüklemek olduğunu savundu.
Rum, öküzün altında buzağı aramaktadır. Hep yazmakta ve söylemekteyiz; Rum tarafı uzlaşma-anlaşma istememektedir. Rum dünyayı kandırıp; bir başka deyişle punduna getirip, Kıbrıs’ın tamamını ele geçirmek istemektedir. Mesele bu kadar basittir. Müzakerelerden sonuç alınamayacağının bilinciyle devletimiz KKTC’nin tanınması ve güçlenmesi için kolları sıvamanın zamanıdır...