Ermenistan ve Kürt açılımının akıbeti
İktidarın son zamanlarda açılım damarları açıldı. Hükümet yetkililerinin kullandığı en sihirli kelime açılımdır. Açılımdan söz eden her yetkili, kendisini zafer kazanmış bir demokrat olarak görüyor. Karşılaştıkları her sorunun arkasına bir açılım sözcüğü koyarak sorunu çözdüğünü ilan ediyorlar. Açılımcılar böyle yaparak gerçekte sorunları ne kadar hafife aldıklarını ve basite indirgediklerini göstermiş oluyorlar. Açılım sözcüğüne büyük bir sihir ve keramet atfetmenin hiçbir şeyi halletmediğini çok yakın zamanda gerçekler kendilerine hatırlatacaktır. Sosyal sorunlar ‘açıl susam açıl’ söylemiyle çözülecek gibi basit olsalardı, sorun olarak karşımıza çıkmazlardı. Tarihi, sosyolojik ve siyasi sorunları, sihirler ve kelimeler değil ancak iradeler çözer.
Açılım da açılım!
Açılımın azat kabul etmez savunucularına şu soruları sorduğunuzda adeta çıldırıyorlar: Açılımın içeriğinde ne var? Açılımla gerçekleştirilmek istenen nedir? Açılımla barışı ve kardeşliği nasıl sağlayacaksınız? Açılım ile milli devlet ve üniter yapı nasıl korunacaktır? Eğer sorunlar açılımla çözülecek idiyse niye bu kadar zamandır bekletildi? “Çözümsüzlük çözüm değildir” diyerek çözdüğünüz bir sorun var mıdır? Açılımcılar bu sorulara cevap verecek yerde karşı sorular sormaktadırlar: “Teröristlerin dağdan inmesi kötü müdür?”. “Annelerin gözyaşının dinmesi iyi değil midir?”. Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi iyi olmaz mı?
Kürt açılımı Habur’a takıldı!
İşte bu nedenle türlü çeşit açılımların lale devri çok kısa sürmüştür. Habur’dan yurda giren bir manga terörist, açılımdan muhataplarının ne anladığını net olarak ortaya koymuştur. Türk halkı da açılımcıların söylemlerinin, gerçekleşen eylemlerle ilgisinin olmadığını bu olayla anlamış oldular. İçişleri Bakanı “açılımı ince ince örüyoruz” demesine rağmen, iktidarın “Kürt Açılımı”nın çıkmaz sokağa girdiği görülmüştür. Başbakan “hazmettire hazmettire halka kabul ettireceğiz” demişti.
Ermenistan açılımı oksijen çadırında!
Büyük bir vaveyla ile ilan edilen Ermenistan açılımı ise adeta oksijen çadırındadır. İmzalanan protokollerden iki taraf da birbirine taban tabana zıt anlamlar çıkardığını açıklamışlardır.
Ermenistan Anayasa Mahkemesinin iki ülke arasındaki diplomatik ilişki kurulmasını öngören açılım protokollerini anayasaya uygun bulduğuna yönelik gerekçeli kararı henüz açıklandı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı “Mahkemenin kararında protokollerin lafzına ve ruhuna aykırı önkoşulların bulunduğunu ve bu durumun protokollerle hedeflenen temel amacı sakatladığını ve kabul edilemez” olduğunu açıkladı.
Bütün göstergeler, iktidarın açılımlarının açmaza girdiğini göstermektedir. Türkiye’nin, “Kürt Sorunu”nu ya da “Ermeni Sorunu”nu çözüyorum adı altında attığı yanlış adımlar, uzun vadede ülkenin başına türlü çeşit gaileler açacak durumdadır. İktidar, yalnız Kürtleri değil bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını kapsayan bir çözüm düşünmediği için yanlış yapmıştır. Yanlışından dönmek cesaretini de kendinde görememektedir. Asıl sorun da halkın böyle bir iktidarı alaşağı etme cesaretini kendinde görüp görmeyeceğidir. Bekleyip göreceğiz.