Ermenistan açılımı ya da fiyasko
Ermenilerin, Türkiye’ye ve Türklere yönelik tarihi ve jeopolitik türden iddiaları vardır. Bu nedenle sorunların çözülmesi belirli bir zaman dilimi içindeki Türk-Ermeni yönetimlerinin iradelerine bütünüyle tabi değildir. Çünkü sorunlar destanlara, türkülere, ağıtlara konu olmuşlardır. Nesillerden nesillere intikal ederek devam edip giderler. Ancak bu durum ilişkilerin iyileştirilmesi ya da belirli bir seviyede devam etmesine de engel değildir. Ancak bunun için her iki tarafın birbirini ve birbirinin iddialarını çok iyi tanımaları gerekir.
“Tarihi sorun tarih oldu!”
Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi için imzalanan protokoller tarihi ve siyasi gerçeklerin üzerine oturmadığı için başarısız olmuştur. Türkiye, kendisine yönelik olarak Ermeniler tarafından yöneltilen iddiaları, ithamları ve itirazları göz ardı ederek protokolleri imzalamıştır. Türkiye’deki medya da protokollerin imzalanması üzerine Türkiye ile Ermenistan arasındaki “yüzyıllık tarihi sorun tarih oldu” diye manşetler atmış, yorumlar yapmıştır.
Protokollerin akıbeti?
Ermenistan Anayasa Mahkemesi, iki ülke arasında Zürih’te imzalanmış olan protokolleri onayladı. Ancak protokolleri, tarihi Ermeni iddialarını ve tezlerini aynen savunma ve sürdürme görevi çerçevesinde onayladığını açıkladı. Ermenistan Mahkemesinin kararına göre 1) Ancak “diplomatik ilişkilerin kurulması” ve “ortak sınırın açılması” durumunda protokoller geçerli olabilecek. 2). Protokollere göre, “ilişkilerin tarihsel boyutunu” incelemek üzere kurulması öngörülen komisyonun kesinlikle 1915’te yaşananları ele almayacağını söyledi. Mahkeme, bu komisyonun 1915 olaylarının “soykırım” olduğunun uluslararası arenada tanınmasını desteklemek amacıyla kurulacağı yorumunu yaptı. 3). Mahkeme’nin “karşılıklı sınıra saygı duyulması” yönündeki protokol maddesiyle ilgili yorumunda da -1921 tarihli Kars Antlaşması’nı değil- yalnızca bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti’nin kurulmasından yani 1990’dan sonra yapılan anlaşmalar için geçerli olduğuna hükmetti.
Türkiye, doğal olarak bu duruma tepki gösterdi ve “Ermenistan’ın Protokollerin asli hükümlerine bağlılığını muhafaza ettiğini açıklamasını” talep etmiştir. ABD tarafı ise “önemli olanın Mahkemenin onay vermiş olmasıdır” diyerek durumu geçiştirdi. Ermeni tarafı protokollerin asli hükümlerine bağlılığına yönelik taahhütte bulunmayı kabul etmemesi bir yana Dışişleri Bakanı Davutoğlu’yla görüşen, Nalbantyan, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin kararının protokollerle çelişmediğini savunmuştur.
Dış politika stajı!
Bütün bu gelişmeler hesapsız/kitapsız bir açılımın içine düştüğü acıklı durumu gösterir. Tarihi ve jeopolitik damarı olan sorunlar, kilise tamir ederek, jest yaparak ya da futbol diplomasisi izleyerek çözülemez. Alt yapısı olmayan, ciddi bir hedefi bulunmayan protokoller ancak bir süreliğine durumu kurtarır. Protokol krizinde yaşananlar bunun kanıtıdır. İktidarın “bir adım önde olmak” stratejisi Kıbrıs’ta çökmüştü. Komşularla “sıfır düşmanlık” gibi romantik söylemleri de Kafkaslarda tam anlamıyla tarih olmuştur. Türkiye’deki iktidarın dış politika romantizminin gerçekler karşısındaki durumu protokollerin başına gelenlerle bir kez daha test edilmiş oldu. Umulur ki -adeta- dış politika stajı yapanlar, yaşanan bunca fiyaskodan sonra yeterli dersi alırlar!