Ermeni tasarısı kaç yazar?
Ben bu yazıyı yazdıktan 12 saat sonra ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu, HR 252 olarak bilinen sözde Ermeni soykırımını tanıma anlamına gelen karar tasarısını oylayacak. İlk izlenimler, tasarıyı kabul için yeterli oyun olduğu yolunda. Ermenistan da Erivan’dan 4 milletvekilini yollamıştı, bizimkiler gibi kulis yapması için. Bizim sayımız aynı nüfusumuz gibi, onlardan daha fazla. Her sene Nisan ayında hatırladıkları geleneksel yumurta kapıya gelince operasyonunu yapıyorlar.
Tasarı konusunda fazla bir şey yazmak istemiyorum. Eğer tasarı komisyondan geçip genel kurula gelirse, Obama’nın 24 Nisan anma bildirisinde soykırımı demeyebileceği ileri sürülüyor. Eğer geçemezse, bu kelimeyi etmek zorunda. Zira gelecek yıl ABD’de Temsilciler Meclisi ile Senato üçte bir yenileme seçimleri var. Obama bu seçimde şu andaki Genel Sağlık Sigortası yasa tasarısı ve işsizlik rakamları nedeniyle partisinin Senatodaki çoğunluğunu kaybedebilir. Temsilciler Meclisi’nde ise fark 170 gibi büyük bir rakam olduğu için de bu seçim belki büyük farkı bir miktar indirir.
Ben yazıya oturduğumda Abdullah Gül’ün ABD Başkanı Obama’yı aradığını duydum. Ve hatta Erdoğan iktidarının savunma sanayii şirketlerinin ihalelerini iptal ederim şeklinde tehdit ettiği yolunda haberler çıktı. Aslında Türkiye’nin dış politikasını etkileyebilecek çok daha ciddi bir konu var. Washington’da Obama yönetimi yetkilileri arasında dolaşan söylentiye göre Erdoğan hükümeti, bu konuda destek alma karşılığında, İran ile Suriye’nin arasını açmayı önermiş Amerikalılara.
Bizimkileri bir şey sanan Hillary Clinton da ABD Kongresinde Suriye ile ilişkileri normalleştirmek için Şam ile Tahran ittifakının son bulması gerektiğini söylemişti. Sonuçta hani bizim şu başarılı sıfır sorunlu dış politika teorisi var ya, bu planla rezil rüsva olmuş görünüyor. Şimdi İran ve Suriye’nin de güvenini kaybettik. Esat ile Ahmedinecad’ın ortak basın toplantısında yaptıkları açıklamalar sanki Ankara ve Washington ile alay eder gibi. Esat, ortak basın toplantısında alay ederek, “Bu basın toplantısında iki ülkenin birbirinden ayrılışını haber vermeyi planladıklarını ancak tercüme hatası nedeniyle iki ülke arasındaki vize uygulamasını kaldırdıklarını” belirtti. Aynı şekilde Ahmedinecad da Orta Doğu’da İsrail ve ABD olmadan daha fazla özgürlük olacağını kaydetti. Nedense darbe ve Ergenekon hikayeleri ile meşgul olan bizim arkadaşlar bu gelişmeleri göremedi.
Şimdi konuyu samimiyetle değerlendirirsek, ABD bu ve bunun gibi birkaç konuyu her sene temcit pilavı gibi önümüze sürüp durur. Bizim boyalı basına bakarsanız, Ankara, ABD’yi tehdit etmiş. Cehalet kötü şey. Türkiye’nin ABD’yi tehdit edecek elinde kozu kaldı mı? Daha önce tek çekindikleri askerdi, onu da AKP eliyle hallettiler.
Şimdi soruyorum, kimi kimle ve neyle tehdit ediyorsunuz? Musevi lobisi, Başbakanın Hamas’ı koruması ve “one minutes” çıkışı nedeniyle sırtını döndü. Son olarak bildiri yayınlayan ve JINSA diye bilinen Musevi asıllı Amerikalı askerler grubu da AKP’lilerin hırpaladığı TSK’ya yakın bir grup ve onların ricası ile bildiri yayınladı. Dua edelim de bu kez de şansımız yaver gitsin, Ermeniler birbirine düşüp bu tasarıya yeterli desteği sağlayamasın. Bu durumda yeterli oyu bulamayacakları için de tasarı kabul edilmez. Yani işimiz gene Allah’a kaldı.
Tasarı çıksa ne yazar çıkmasa ne yazar. ABD’deki 50’ye yakın eyalet meclisi kararı ile okullarda Türk çocuklarına, tarih derslerinde dedelerinin 1,5 milyon Ermeni’yi kestiği okutuluyor. Bu konuda yapılan tam sayfa gazete ilanı ve öteki propagandanın bir işe yarayacağını da sanmıyorum. Zira kavga bir konuda haklılık veya haksızlık kavgası değil, aynı AKP’nin bugün Türkiye’de sergilediği gibi siyasi bir güç denemesi.